Erişilebilirlik

19 Mayıs 2004 - 2004-05-19


İktidarın devredileceği 30 Haziran tarihi yaklaşırken, Irak’ta bütün çabalara rağmen direnişin bastırılamaması ve güvenliğin sağlanamaması tartışmaları da beraberinde geliyor. Washington Post, Amerika’nın başarısızlığa uğrayacağı yönündeki korkunun giderek arttığını ve şiddet eylemlerinin Iraklıları umutsuzluğa sürüklediğini yazıyor. Irak’ın tam bir anarşiye sürüklendiği görüşüne yer veren gazete, Bush yönetiminin izlediği politikalarda ciddi bir değişikliğe gitmemesini eleştiriyor:

'Kötümserlerin de savunduğu gibi, belki artık Irak’ta düzeni sağlamanın bir yolu kalmadı, kargaşa ve iç savaş kaçınılmaz hale geldi. Ama biz yine de, tartışılan bütün stratejileri içinde barındıran bir çözüm olabileceğine inanıyoruz. Gelecek yıl seçimlerin yapılabilmesi için, Irak’ta daha fazla Amerikan askerine, daha fazla Irak güvenlik gücüne ve müttefiklerden katılabilecek kadar çok birliğe ihtiyaç var. Hem de hemen.. Ve bu, ancak Başkan Bush’un atacağı önemli adımlarla gerçekleştirilebilir.'

Avrupa’nın Bush yönetiminin izlediği politikalardan duyduğu rahatsızlığı mercek altına alan Boston Globe, Avrupa’nın tam bir bekle-gör politikasını benimseyerek kenara çekildiği yorumunda bulunuyor. Avrupa ülkelerinin sadece Irak konusunda değil, çevre sorunlarından insan haklarına kadar her alanda Bush yönetiminin 'en iyisini ben bilirim' anlayışına büyük bir tepki duyduğunu vurgulayan gazete, bu tavrın Bush’un Kasım ayındaki seçimleri kaybetmesi durumunda bile etkisini kaybetmeyeceği görüşünde:

'Avrupa’da Bush’un başarısız liderliğine gösterilen tepki öyle bir noktaya ulaşmış ki, bir çok insan olumlu bir değişim yaşanacağı inancını kaybetmiş bir şekilde sadece Kasım ayındaki Amerikan seçimlerini bekliyor ama bir umut taşımıyor. Her türlü işbirliği ihtimalini araştırıp bulmak, belik bu ortamda çok daha zor, ama Avrupa’nın yapması gereken şey aslında bu. Ve sonunda seçimden Senatör John Kerry galip çıkarsa, sadece Irak konusunda değil, bölgede bundan sonra yaşanacak krizlerde de, Amerika’nın takınacağı yeni tutum büyük bir önem taşıyacak.'

Washington Times ise, Avrupa’nın tarihsel konumunu incelediği yorumunda, 'Avrupa’nın dünya tarihine tek katkısı modern sömürgeciliktir,' görüşüne yer veriyor. Avrupa’nın hiçbir zaman kendine ait bir kültür üretmediğini savunan gazete, Amerika’nın en yakın müttefiki İngiltere’yi büyük ölçüde Kıta Avrupa’sından farklı bir yere oturtuyor ve Avrupa’nın bugünkü konumuna ilişkin saptamalarda bulunuyor:

'Barındırdığı büyük nüfusa ve sanayiye rağmen, Avrupa bugün siyasi olarak tarihe karışmıştır. Avrupa’daki sanayiinin yerini dünyada gelişen yeni sektörler alıyor, eski ihtişamlı sanat ve kültürü soyut ve basmakalıp bir hale dönüşüyor. Hala Amerikan kültürünü ve akademi dünyasını etkileyen Avrupa sevdalıları, Avrupa’nın ve dünyanın diğer bölgelerinin bize saygı ve hayranlık duymadığını söylüyor. Bazıları da, dünyayı koruyacak güç olarak Birleşmiş Milletlerin devreye girmesini öneriyor. Ama birleşmiş milletler de, Avrupa gibi artık tarih olmuştur.'

New York Times gazetesi İran’ın nükleer silah programına ilişkin nasıl bir politika izlenmesi gerektiğini sorguluyor. İran’a karşı sert bir politika izlemenin doğru olmayacağını savunan gazete, yaptırım ve tecrit politikasının Küba, Kuzey Kore ve Burma’da mevcut iktidarların işine yaradığını ileri sürüyor:

'Hedefimiz, Tahran’da iktidarın değişmesi olmalıdır. Ama Bush veya Kerry, nükleer silahlar yüzünden İran’a çok fazla baskı uygularsa ne bu rejimden ne de nükleer silah programından kurtulabiliriz. Bunun tek alternatifi yakınlaşma politikasıdır. Bu nedenle, İran’ın uranyum zenginleştirme programını dondurması karşılığında, diplomatik ilişki kurulması, yatırımların ve turizmin desteklenmesi gibi unsurları içeren büyük bir pazarlık başlatılmalıdır.'

XS
SM
MD
LG