Erişilebilirlik

11 Mart 2004 - 2004-03-11


Avrupa Birliği’nin genişleme takviminde dönüm noktası olacak 1 Mayıs günü yaklaşırken, Amerikan basını, Avrupa’yla ilişkileri mercek altına alıyor. Aktaracağımız ilk haber New York Times’tan. Irak’ın işgali sırasında yaşanan görüş ayrılıklarının “Eski Avrupa”-“Yeni Avrupa” çelişkisinin en somut ifadesi olduğunu belirten gazete, Avrupa Birliği içinde Türkiye’nin üyeliğinin de çok ciddi bir tartışma konusu olduğunu yazmış:

"Amerika Birleşik Devletleri, büyük çoğunluğu Müslüman 70 milyon nüfuslu, demokratik, laik ve NATO üyesi Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne alınarak istikrara kavuşturulması için Brüksel’e telkinde bulunuyor. Buna karşı çıkanlarsa, Almanya ile aynı nüfusa sahip fakat ekonomik ve siyasi açıdan Almanya’nın çok gerisinde olan Türkiye’nin üyeliğinin, Avrupa’nın doğal sınırlarını zorlamak anlamına geleceğini savunuyor. Türkiye’nin üye olması halinde, çok sayıda Müslüman göçmenin Batı Avrupa’ya geçeceği, bunun da, kendi Müslüman nüfusunu entegre etmekte zorlanan Batı Avrupa’da aşırı sağın elini daha da güçlendireceği korkusu var."

Amerika'nın en yakın Avrupalı müttefiki İngiltere ile terörle mücadele ittifakı temelindeki ayrıcalıklı ilişkileri ve her iki ülkede yaklaşan seçimler de, Washington Post gazetesinde bir yoruma konu olmuş. Amerika ve İngiltere’nin muhtemel eşzamanlı bir terör saldırısına karşı, - ki her iki ülkenin istihbarat birimleri de bunu kuvvetle muhtemel görüyor; eşgüdümlü bir savunma tatbikatı yapacağını anımsatan gazete, bunun Amerika’daki başkanlık seçimleri ile, İngiltere’de yaklaşan genel seçimlerle ilgili olduğunu vurguluyor: "Amerikalı seçmen, 11 Eylül saldırılarının doğurduğu psikolojik baskı altında sandık başına gidiyor; dolayısıyla adaylar seçmenin bu konuda paniğe kapılmasını önleyecek bir kampanya yürütecek, fakat hiçbir suretle 11 Eylül’ü görmezden de gelmeyecek. Irak’ın işgaline bahane yaratmak için, istihbarat birimlerinin hazırladığı dosyaları tahrif etmek ve verileri abartmakla suçlanan İngiltere Başbakanı Tony Blair de, yine aynı argümanla kendisini savundu. Geçen hafta yaptığı konuşmada, dinci fanatiklerin 11 Eylül’de sınırsız ve sonsuz bir savaş ilan ettiğini belirten Blair, kitle imha silahlarının bunlara gereken fırsatı sunduğunu söyledi. Seçim yılında bir ülkedeki siyasi takvim, diğer tüm faaliyetlerin nasıl planlanacağını, ne zaman ve ne şekilde yapılacağını ve bunların nasıl idare edileceğini belirleyen temel unsurdur. Politikacılar artık daha önce hiç olmadıkları kadar kurnaz ve faydacılar. Oy almak için, büyükannenizin doğum gününü bile kullanabilirler. Eşgüdümlü terörle mücadele tatbikatının, Amerika’daki başkanlık seçimiyle İngiltere’deki genel seçimlerden önce yapılacak şekilde planlanmasının asıl nedeni de bu!"

Christian Science Monitor ise İngiliz-Amerikan ilişkilerini Irak konusuna endeksli olarak sorguluyor ve Beyaz Saray ile Amerikan askeri planlamacılarının, 1920’lerde Irak’ta binlerce askerini kaybeden Britanya Ordusunun tecrübelerinden ders çıkarması gerektiğini kaydediyor:

"Amerikalılar kurtarıcı olarak geldiklerini söyledikleri Irak’ta halkın beklentilerini karşılamalı. İngilizler de 1917’de aynı amaçla geldiklerini söylemişlerdi. Ama bir türlü gitmek bilmediler ve halk ayaklandı. Bugün Iraklılar “nasıl oluyor da Saddam’ı 3 haftada deviren Amerika 11 aydır hala seçimlerin yapılmasını sağlayamadı” diye soruyor ... İngilizlerin yaptığı ve Amerikalıların yinelediği hatalardan biri de, silahlı muhalif gruplara karşı aşırı güç kullanması ve sivillerin de zaman zaman şiddete maruz kalması. Amerikalılar yeni düşmanlar yaratmaktan, nefret ve intikam tohumları ekmekten kaçınmalı. Aksi halde emperyalizmin bedelini, İngilizler gibi, geride binlerce ölü asker bırakarak öderler."

Son olarak Washington Times’ta yer alan bir habere yer vereceğiz. İran’ın nükleer programı ile ilgili gelişmelere yer veren gazete, İranlı yetkililerin “gerekirse tesislerimizi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimine açan anlaşmalardan çekiliriz” tehdidini yorumluyor:

"Amerika Birleşik Devletleri, gerek Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yapacağı bir sonraki toplantıda, gerek G-8 ve NATO zirvelerinde, Avrupalı müttefikleri nezdinde lobi yaparak, İran ve İran gibi nükleer silah üretmeye çalışan diğer ülkelerin önünü kesecek düzenlemeler yapılmasını sağlamalıdır. Bir ülkenin tek başına, anlaşmalardan çekilerek yükümlülükten kurtulması kabul edilemez. Amerika bu konuda beklemek gibi bir lükse sahip değil. Washington ve müttefikleri, çok geç olmadan tehdidi ortadan kaldırmalıdır."

XS
SM
MD
LG