Filistin lideri Yasser Arafat, Mahmut Abbas’ın istifasının kabul edildiğine yönelik resmi açıklamalar yapmazken diğer yandan da makam için yeni isimlerin arayışında.
Filistin Kurtuluş Örgütünün iki gündür süren toplantılarında üzerinde uzlaşılan en güçlü aday Meclis Başkanı Ahmet Kureyi, nam-ı diğer “Ebu Ala” oldu.
Kudüs’ün eteklerinde Ebu Dis mahallesindeki ofisinden Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtlayan Kureyi görevin kendisine teklif edildiğini ancak başbakanlığı kabul etmesi için ön koşulları olduğunu söyledi.
ABD ve Avrupa Birliğinden garantiler beklediğini anlatan Kureyi koşullarını sıraladı.
-İsrail, Filistinlilere yönelik suikast eylemlerine son vermeli, -İsrail birlikleri Filistinlilerin evlerini yıkmaktan vazgeçmeli, -İsrail Arafat politikasını değiştirmeden herhangi bir başbakanın görev yapması imkansız, -İki taraf da samimi bir ateşkes üzerinde uzlaşmalı, -Avrupa Birliği ve Amerika ateşkesi bozan tarafa müdahale etmeli ve gerekli baskıyı göstermeli, -Filistin kurum ve kuruluşları başbakanlığımı tam olarak desteklemeli.
Barışın mümkün olup olmadığını mercek altına alacağını söyleyen Ahmet Kureyi “Başaramayacağım işin altına imza atmayacağım” dedi.
1993’de Oslo Barış Antlaşmasının mimarlarından ve müzakerecilerinden biri olan Ahmet Kureyi son olarak da Arafat ile Abbas arasındaki sorunun çözümünde aracı olmuştu.
Kureyi iki lider arasındaki kavganın çalışılmaz bir ortam yarattığından yakınmış, Filistindeki kilit isimlerin oluşturduğu ve Arafat ile Abbas arasındaki sorunları çözmek amacıyla oluşturdukları kampanyaya öncülük etmişti.
Arafat zaman baskısı altında yeni bir başbakan ararken İsrail’de Arafat’ı ne yapacağında kararsız.
İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz’ın ardından Dışişleri Bakanı Silvan Şalom’un da Arafat’ın sınırdışı edilmesi gerektiğini söylemesi üzerine İsrail ve Amerika iki kampa ayrıldı.
Bir grup Arafat Ramallah’ta olduğu ve silahlı güçleri kontrol ettiği sürece yol haritası işleyemez görüşünü savunurken, diğer grup Arafat’ın sınırdışında olarak tüm Avrupa ve Arap ülkeleriyle birebir görüşmesi, hareket serbestisinde olup kamuoyu yaratmasının daha tehlikeli olabileceğini savunuyor.