Erişilebilirlik

Başkan Bush Irak Konusunda Kararlı - 2003-08-15


Savaş sonrası Irak’ta şiddet, protestolar ve çeşitli kısıtlamalar devam ediyor. Fakat Başkan Bush ülkede demokrasiyi yerleştirmeye kararlı. Bunun bir göstergesi de Irak’ın pek çok dini ve etnik grubunun temsil edildiği 25 kişiden oluşan Yönetici Konseyi... Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleeza Rice, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada Irak’ta kurulacak demokrasinin tüm Ortadoğu’ya yayılacağını belirtti.

New York Times gazetesi köşe yazarlarından Tom Friedman, bir Arap lider, Irak’taki Yönetici Konsey’in üyelerinin Irak halkı tarafından seçimle değil Amerika tarafından atanarak görev başına gelmesini eleştirdiğinde hayretler içinde kaldığını söylüyor. Yazar Friedman, böyle şikayetlerin, seçimlerin yasak olduğu Arap ülkelerinde dile getirilmesi ve demokrasinin bir yerden başlaması gerektiğini, Irak’taki Yönetici Konsey’in de bu konuda atılan bir adım olduğunu söylüyor. Rutgers Üniversitesi’ndeki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi başkanı Eric Davis de aynı fikri paylaşıyor:

"Yönetici Konsey’in önemli bir ilk adım olduğunu düşünüyorum. Konseyin güç ve sorumluluklarını ne kadar çabuk artırabilirsek bu Iraklıları için de bizim için de en iyisi olur. Yapılan son araştırmalara bakarsak Iraklıların genel olarak Amerikalıların varlığından hoşnut olduğunu görüyoruz. Fakat Iraklılar, Amerika’nın Irak’ta sonsuza dek kalmayacağından emin olmak istiyor." Ohio eyaletindeki Miami Üniversitesi Siyaset Bilimi öğretim üyelerinden Karen Dawisha Iraklıların sorumluluğunun şimdiden arttığını söylüyor:

"Amerikalılar, Yönetim Konseyi üyelerine Birleşmiş Milletler’in planladığından daha fazla yetki verdi. Amerika da Iraklılardan ve Yönetim Konseyi’nden gelen baskılar karşısında yönetimin Iraklılara geçmesini hızlandırmayı kabul etti." Profesör Eric Davis, Irak’taki uyumsuzluğun abartıldığını söylüyor. Saddam Hüseyin’in Baas Partisi 1968’de başa gelmeden önce Irak’ta batılı tarzda kültürel ve çoğulcu bir siyasi ortam vardı. Saddam rejimi altında bile bu ortam gizlilik içinde bile olsa devam etti. Profesör Davis artık Yönetim Konseyi’ndeki Iraklıların işbirliğiyle bu çoğulcu ortamın yeniden doğabileceğini düşünüyor:

"Yönetici Konsey, dönüşümlü başkanlık sistemi konusunda anlaşmaya vardı. Bu şekilde Irak’taki değişik dini ve etnik gruplar sırayla yönetici olabilecek. Bu tip bir formül uygulayan ülkeler arasında İsviçre de var. Bu çok olumlu bir gelişme. 1. Dünya Savaşı ve 1920’deki devrim sırasında etnik gruplar arasındaki dayanışmanın da uzun bir geçmişe dayandığını unutmamak gerekir."

1920’deki devrim sırasında Iraklılar, demokrasi vaadini yerine getirmeyen İngiliz yönetimine karşı birlik oluşturmuştu. İngiliz Economist dergisi, demokratik sistemin özellikle Kürtler için önemli olduğunu çünkü Kürtlerin büyük ölçüde özerklik elde ettiğini ve Irak’ın geri kalan kısımlarına oranla daha zengin olduğunu öne sürüyor. Bu durumda Kürtlerin, kendileri istemediği takdirde Bağdat tarafından yönetilmeleri mümkün değil...

Komünist ülkelerde demokratikleşme sürecini inceleyen Karen Dawisha Irak’ın bazı avantajlara sahip olduğunu söylüyor:

"Amerikan ve İngiliz güçlerinin Irak’ta bulunmaları Irak halkı için avantajlı bir durum çünkü koalisyon, geçiş dönemi tamamlanıncaya kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları uyarınca insan haklarına saygı gibi pek çok hizmeti yerine getirmek durumunda... Amerika ve İngiltere Irak’ta demokrasiyi yerleştirmekle görevli. Oysa Komünist ülkeler, rejim çöktükten sonra kimseden böyle bir yardım almadı."

Karen Dawisha, demokrasinin dayanağının, gelişen orta sınıf olduğunu ve yıllar boyu süren ambargolara ve Saddam Hüseyin rejiminin baskılarına rağmen Irak’ta bir orta sınıfın bulunduğunu söylüyor. Dawisha, hareketsiz olduğunu ve devlete boyun eğerek yaşadığını söylediği bu sınıfın, kaynakların devlet sektöründen özel sektöre kaydırılmasıyla derhal güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor:

"Irak’ta böyle bir sınıfın varlığı, aldıkları iyi eğitime dayanıyordu fakat bu kişiler devlet için çalışmaktaydı. Irak’ta özelleştirme süreciyle demokratikleşme sürecinin paralel gitmesini umuyorum çünkü böyle bir durumda halk, partiler kurmaları gerektiğini ve kendi çıkarları uyarınca devlete baskı yapabileceklerini görecektir. Demokrasi işte budur."

Karen Dawisha, eğer Irak demokrasiyi yerleştirmeyi başarabilirse, bunun, demokratikleşme çabası içindeki Arap dünyasına verecekleri güzel bir hediye olacağını düşünüyor:

"Bazen Amerikan basınının olumsuz şeyleri gündeme getirmede abartılı davrandığını düşünüyorum. Ortadoğu’daki demokratikleşme süreci daha yeni başladı. İran’da seçimler var. Ürdün’de daha yeni seçimler yapıldı. Mısır’da seçimsiz bir çok-partili sistem var. Körfez ülkelerinde başka şeyler oluyor. Fakat bunların hiçbirisi tam bir demokratik sistem olduğunu göstermez."

Eric Davis ise Irak’ın komşuları üzerinde şimdiden olumlu etkisi olduğunu söylüyor. Davis buna örnek olarak demokrasi savunucusu Saadeddin İbrahim’in Mısır’da 7 yıl ağır iş yapmaya mahkum edilip Irak’taki savaştan sonra özgürlüğüne kavuşmasını gösteriyor.

"Bu örnek, Ortadoğu’da pek çok ülkenin baskıcı rejimleri daha ne kadar sürdürebileceklerini düşünmelerini sağlayacak. Irak modeli, Ortadoğu’daki diğer halkların da demokrasi istemelerine sebep olacak."

Eric Davis, demokrasinin, Saddam Hüseyin rejimi sırasında pek çok ayrıcalıklara sahip olan Sünniler için anlamlı olduğunu belirtiyor. Sünniler Saddam Hüseyin tarafından bürokrasi, ordu ve güvenlikle ilgili önemli konumlara getirilmişti. Şimdi ise Sünniler bu konumları Şiiler ve Kürtlerle paylaşmak durumunda... Bunun farkında olan Sünniler Amerikalılara karşı şiddet eylemlerine girişiyor. Eric Davis buna son verilmesi için Sünnilerin yeni demokratik sistemde herkesle eşit haklara sahip olduklarını anlamaları gerektiğini söylüyor. Davis ayrıca bu demokrasinin sosyal adalet ve fakirler için bir güvenlik ağını da içermesi gerektiğini ve Amerika’nın, pahalıya malolacak bu amaca ulaşmak için başka ülkelerin desteğine ihtiyacı olduğunu belirtiyor:

"Irak’ın yeniden imarı için çok büyük miktarda paraya ihtiyaç var. Demokrasinin işlemesi, halkın ülke yönetiminde sözünün geçeceğine inanmasına dayanıyor. Irak’taki demokrasi sadece zenginleri korursa ömrü uzun olmaz çünkü 1958’deki devrim de böyle bir sistemi ortadan kaldırmaya yönelikti."

Uzmanlar herşeyden önce Irak’taki şiddet eylemlerinin önüne geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Karen Dawisha, şiddetin artması halinde Amerika ve diğer ülkelerin işleri yarıda bırakarak Irak’ı terk edeceğine ve böyle bir durumda bölgeye tam bir karmaşanın hakim olacağına dikkat çekiyor.

XS
SM
MD
LG