Erişilebilirlik

Muhalifler Saddam Sonrası Irak İçin Formül Arayışında - 2003-02-26


Irak yönetimi, bugüne kadar, bölgesel ve etnik farklılıkları ön plana çıkaran bir politika izledi. Farklılıkların derin çizgilerle belirlenmiş olması, Saddam rejiminin devrilmesi halinde ülkenin bir iç savaşın eşiğine sürüklenmesini hızlandırabilir. Bu da Iraklı muhalifleri ve siyasi gözlemcileri kaygılandırıyor. Bu kaygıdan hareket eden muhalifler, ülkedeki etnik grupları uzlaştıracak bir formül arayışında.

Ortadoğu uzmanları, Saddam Hüseyin rejiminin yıllardır Irak’taki farklı mezhep ve etnik gruplar üzerinde ağır bir baskı uyguladığını, bu nedenle de ülkede demokratik kurum ve geleneklerin oluşmadığını söylüyor. Bu kurumsal eksiklik de ülkedeki farklı grupların bir savaş sırasında veya savaştan sonra birlikte hareket etme, barış içinde birarada varolabilme şansını azaltıyor. Bazı gözlemciler, olası bir Irak savaşından sonra bu farklı etnik grupların Bağdat’taki merkezi hükümetten kopma, kendi özerkliklerine kavuşma arayışına gireceklerini söylüyor.

Ancak bu etnik grupların olası bir savaştan sonra işbirliği yapmaması ve birlikte hareket edememesi, bazı gözlemcilere göre, Irak’ın bölünmesine yol açabilir. Ülkenin üç büyük etnik grubunu Kürtler, Sünni Araplar ve Şiiler oluşturuyor. Bu grupların Saddam iktidarının devrilmesinden sonra bir güç mücadelesine girmeleri uzak bir ihtimal değil.

Ayrıca, intikam amaçlı katliamların da yapılmasından kaygı duyulmuyor değil. 1991 yılında Şiilerin isyanı sırasında, Saddam rejimi güneyde 300 binden fazla kişiyi öldürmüştü. Muhalif Irak Ulusal Hareketi’nden Hatim Muhlis bu konuda şunları söylüyor: “Hemen hemen her aile Saddam yüzünden acı çekti. Bunun intikamını almak isteyenler elbette çok olacaktır, bu da sonuçta Iraklı farklı etnik grupları biraraya getirme çabalarını çok olumsuz etkileyebilir. Irak’ın başına gelebilecek en büyük ikinci felaket yeni bir baskıcı rejimin işbaşına gelmesidir.”

Güneyde yaşayan Şii Araplar ülke nüfusunun %60’ını oluşturuyor. Irak’ın orta kesimlerinde yaşayan Sünni Araplar ise nüfusun %20’isini oluşturuyor. Ülkenin kuzeyindeki Kürtlerin de genel nüfusa oranı yine %20 civarında. Bazı siyasi gözlemciler, olası bir savaş sonrasında kurulacak demokratik bir rejimde, en az 18 yönetim biriminden 10’unda çoğunluğu ellerinde tutan Şii’lerin daha fazla söz sahibi olacağını belirtiyor.

Her ne kadar nüfusun neredeyse üçte ikisini oluşturan bir etnik grubun yönetimde daha fazla söz sahibi olması doğal gibi görünse de Irak Vakfı adlı insan hakları örgütünün lideri Rend Rahim Francke bunun bazı sakıncaları olduğunu öne sürüyor: “Demokrasi istiyoruz ancak demokratik bir yönetim Şiii’lerin iktidarda çok fazla söz hakkına sahip olmasına neden olabilir. Bir başka deyişle, Saddam’ın ait olduğu Sünni grubun kontrol gücü bu kez Şiiler’in eline geçmiş olur.”

Francke, Irak’ta demokratik güç dengesinin etnik grupların sayısına göre dağıtılmaması gerektiğini, tüm etnik grupların eşit söz hakkında sahip olması gerektiğini söylüyor. Amerikan Üniversitesi’nde etnik çatışmalar konusunda ders veren Iraklı Kürt akademisyen Cihan Hacıbedri de Irak’ta birliğin sağlanabilmesi için etnik grupların eşit söz hakkına sahip olması gerektiğini düşünenlerden.

Hacıbedri, etnik çatışmaların bir grubun diğeri üzerinde hakimiyet kurmasından, kurmaya çalışmasından kaynaklandığını söylüyor: “Irak’taki kurum ve değerlerin değişmesi gerekiyor. Bir grubun kimliği diğeri üzerine empoze edilmemeli, tüm etnik gruplar iktidarı eşit şekilde paylaşmalı.Tüm Iraklılar, kendi kültürel, dini ve etnik kimliklerini rahatlıkla sergileyebilmeli ve siyasi eşitlikten yararlanabilmeli.”

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Irak toprakları Musul, Kerkük ve Bağdat olmak üzere üç ayrı vilayete bölünmüş durumdaydı. Ancak 1. Dünya Savaşı sonrasında, Irak İngilizlerin yardımıyla monarşiye geçti. Bu yeni devlette etkili olan güç unsurlarından biri de Arap milliyetçiliğiydi: Tüm nüfusu Araplardan oluşan bir Arap devleti...

Saddam Hüseyin’in lideri olduğu Baas Partisi bu fikrin en ateşli savunucularından oldu. Bugün ülke dışındaki yaşayan tüm Iraklı muhalifler Arap milliyetçiliğinin Saddam sonrası bir Irak’ta kendini nasıl ortaya koyacağını hala yanıtlamaya çalışıyor.

Irak Vakfı’ndan Şii Arap Rend Rahim Francke, ulusal bir kimlik oluşturmanın Irak için doğru bir tercih olacağını söylüyor, ancak bu kimliğin Arap milliyetçiliğinden hareket ederek oluşturulmaması gerektiğini kaydediyor: “Herşeyden önce Araplar çoğunlukta. Irak’ı Kürtler, Süryaniler ve Türkmenler için cazip hale getirecek olan taraf Araplardır. Bir Arap olarak Irak’ı cazip ve diğer etnik gruplara karşı açık hale getirme sorumluluğunun bizlere düştüğüne inanıyorum.”

İsrail’deki Hayfa Üniversitesi Irak uzmanlarından Amatzia Baram ise bir miktar Arap milliyetçiliğinin bu ülkeye istikrar kazandırabileceğini söylüyor: “Arap kimliğinin ön plana çıkması yalnızca meşru değil, aynı zamanda ülkenin geleceği açısından iyi bir olgu. Herkesin bir kimliğe ihtiyacı var. Önemli olan bu kimliğin nasıl kullanılacağı. Arap kimliği, Mısır veya Suriye’ye müdahale için bir silaha mı dönüştürülecek, yoksa kültürel bir kimlik olarak mı kullanılacak...”

İsrailli Irak uzmanı Baram bunları söylerken, Hatim Muhlis ve diğer Iraklı muhalifler, ABD’nin olası bir savaş sonrasında ülkeye bir ya da iki yıllığına askeri bir vali atama planlarının riskli olabileceğini düşünüyor. Birkaç hafta önce Senato’ya bilgi veren bir Beyaz Saray yetkilisi, Bush yönetiminin Irak’ta demokratik kurumları yerleştirme planlarından bahsetmişti. Bu plan Irak anayasasının gözden geçirilmesini ve Iraklı sürgünlerden, bürokratlardan ve yerel yöneticilerden oluşturulan bir danışma konseyi kurulmasını öngörüyor. Bu danışma konseyinin askeri operasyon sırasında, Amerikalı komutan General Tommy Franks’e danışmanlık hizmeti vermesi üzerinde de duruluyor.

Ancak Iraklı muhalifler, ülkedeki sosyal yapının yenilenmesi için gerekli çabaların öngörülmemiş olmasından rahatsızlık duyuyor.

Irak Ulusal Hareketi’nden Hatim Muhlis’in bu konudaki görüşleri şöyle: “Bir kez kitle imha silahları yok edildikten sonra Amerika, bizi yarı yolda bırakıp gidebilir ki, bu da bizi yeniden kargaşa ortamına veya yeni bir dikta rejimine doğru sürükler.”

Muhlis, olası bir savaş sonrasında ülkede bir an önce güvenliğin oluşturulması gerektiğini söylüyor, aksi takdirde, iktidar boşluğunun Irak’ı bir çeteleşmeye götüreceğini belirtiyor.

Irak’taki etnik ve dini bölünme ne denli derin olursa olsun, siyasi gözlemciler, tüm grupların “Saddam’ın bir an önce devrilmesi ve yerine demokratik bir rejim kurulması” gibi ortak bir hedefe sahip olduğunu söylüyor ve bunu Irak’ın geleceği açısından sevindirici bir unsur olarak görüyorlar.

XS
SM
MD
LG