Erişilebilirlik

'AB Yeni Hükümetle İşbirliği Yapmak İstiyor' - 2002-11-09


Avrupa Birliği’nin önünde son derece güç bir tercih var: Ya 12 Aralık’taki Kopenhag Zirvesi’nde Türkiye’yi tatmin edecek ve üyelik ufkunu, Laeken ve Sevilla Zirveleri’nden daha fazla netleştirecek. Ya da, “Türkiye ve yeni hükümet, özellikle siyasi beklentilerimizi karşılayamadı, eksiklikleri gideremedi bahanesi ile bir süre beklemeyi tercih edecek.” Birinci seçeneğe, özellikle Hristiyan Demokratlar ile Türkiye’yi Avrupa ailesi içinde görmek istemeyenler hiç de sıcak bakmıyorlar. Hatta daha da ileri gidiyorlar ve 3 Kasım seçimleri sonucunda iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’ni ödüllendirmek olarak yorumluyorlar. İkinci seçeneğe de, çok kültürlü bir Birleşik Avrupa’dan yana olanlar itiraz ediyorlar. Seçildiği andan itibaren önceliklerinin ilk sıralarına Avrupa ile bütünleşmeyi koyan, Avrupa Birliği’ne yazılı olarak güvence veren bir partiye karşı peşin hükümlü davranarak, suç işlemeden cezalandırmaya kalkışmanın, Avrupa ahlâki değerlerine ve adalet ilkelerine yaraşmadığına dikkat çekiyorlar.

Brüksel’de yapılan Avrupa Parlamentosu’nun genişleme birleşiminde temkinli davranılmasını isteyenler arasında sosyalistlerin de bulunması ilginçti. Alman sosyalist Martin Schultz “Tarih vermezsek bu İslâmcılar'ın işine yarar diye bizi korkutmaya kalkışmak, gümrük birliğini onaylamamız sırasında uygulanan senaryonun tekrarından başkaca bir şey değildir. Nihaî kararı vermeden önce, hükümeti ve bu partiyi hele bir tanıyalım” diye konuştu. Buna karşılık, Fransız ve İngiliz parlamenterler din unsurunu ön plâna çıkartarak Türkiye’yi dışlamaya kalkışmanın olumsuzluğuna işaret ettiler.

Şu sıralar hummalı bir çalışma içinde olan Türkiye’nin yurtdışındaki temsilcilerinden biri de Büyükelçi Oğuz Demiralp. Avrupa Birliği’nde basın dahil her kesime seçim sonuçları, AKP ve Türkiye’nin AB politikasındaki kararlılığını anlatabilmek için yoğun çaba harcıyor. Kopenhag Zirvesi'ne 5 hafta gibi kısa bir süre kala, Büyükelçi Demiralp’in iknâ ve bilgilendirme çalışmalarının son dakikaya kadar süreceği anlaşılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği kurumları nezdindeki Daimî Temsilcisi Cuma günü de Türkiye hakkında tek paragraflı bir görüşün yer aldığı ve genişleme üzerine genel kurulun tutumunu yansıtan Avrupa Parlamentosu’nda idi. Temas ve görüşmelerinden ne gibi bir izlenim aldığını bakın nasıl anlatıyor:

"Avrupalılar diyince ben, daha ziyade Avrupa Komisyonu’nun, ya da buradaki AB kurumlarının yaklaşımından bahsedeyim: Herşeyden önce, demokratik mekanizmaların işlediğini görüyorlar, bunun demokratik seçimlerin sonuçları olduğunu görüyorlar ve demokratik seçimlerin sonuçlarını kabul ediyorlar. Olumsuz bir yaklaşım içinde değiller. Yeni hükümet ile işbirliği yapmak istiyorlar. Daha önceki hükümetlerden beklediklerini, yani AB kriterlerine uyum yönünde çaba gösterilmesini, yeni hükümetten de bekleyeceklerini beyan ediyorlar."

Parlamento, Cuma günkü tavsiye kararında yeni hükümet ve meclisi, Avrupa yanlısı politika izlemeye ve reform sürecinde ilerlemeye çağırırken, Kıbrıs’ın üyeliği konusunda da destekleyici bir tutum sergilemesini isteyerek, şartlarını tekrarlamış oldu. Hükümetler kanadı ise bir de Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde, Avrupa Birliği ile NATO arasındaki ilişkilerin önündeki Türkiye engelinin kaldırılmasını şart olarak ekliyor.

Peki, Türkiye’yi Avrupa Birliği nezdinde temsil eden Büyükelçi Oğuz Demiralp’in muhataplarına verdiği mesajın özü ne oluyor? Şu oluyor: "Türkiye’nin AB politikasında devamlılık olacaktır. Esasen, seçilen partinin üst düzey yetkilileri de sürekli olarak bunu vurguluyorlar. Hatta muhalefet partisi de aynı mesajları veriyor. Dolayısıyla, AB’ne yönelik politikalarımızda devamlılık olacağı kesindir. AB politikamızda, Batı’ya yönelişimizde devamlılık olacaktır. Kopenhag Zirvesi’nde olumlu sonuç almamıza yol açacak olan reformlar, 3 Ağustos'ta zaten büyük ölçüde gerçekleştirilmiş idi. Bunların uygulanmasına ilişkin adımlar da büyük ölçüde atılmış idi. Uygulanmasına yönelik tedbirlerin alınmasına da halen devam ediliyor. Dolayısıyla yeni hükümet ve yeni TBMM de, bu bayrağı alıp, başarılı şekilde Kopenhag’a taşıyacaktır."

Avrupalı bazı milletvekilleri Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kuşku ile bakıyorlar. Hatta Ozan Ceyhun gibi ciddi endişe duyanlar bile var. Açıkça AKP’yi takiyye yapmakla itham ediyorlar. Büyükelçi Demiralp, muhataplarında böyle bir kaygı seziyor mu?

Demiralp bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "Bizlere herhangi bir endişe beyanı olmadı. Esasen, seçimleri kazanmış olan AKP de, kendisini İslâmcı parti olarak tarif etmiyor. Bu sıfatı kullanmıyor. Kullanmayı reddediyor ve kendisini demokratik, muhafazakâr bir parti olarak tarif ediyor. Bu mesaj da buralarda alınmışa benziyor."

Avrupa Birliği şimdi önce hükümet programında bu konunun, yani Avrupa ile ilişkilerin hangi ifadeler ile yer alacağını bekliyor. Bu arada Ankara kaynaklı bazı son açıklamalar da Türkiye’ye Kopenhag’da verilecek yılbaşı hediyesinin seçiminde Brüksel’i biraz rahatlatmışa benziyor. Zira eski koalisyon hükümeti çıtayı yükseltmiş ve Kopenhag’da üyelik müzakereleri ile ilgili tarih kararı alınmasını istemişti. Oysa şimdi AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın tarih olmazsa bile üyelik sürecinin devam edeceğine dair açıklaması, bu çıtanın biraz aşağıya çekileceği izlenimi veriyor. Diğer bir deyişle, "Karşılıklı zıtlaşma yoluyla değil, meselelere uzlaşarak çözüm arama dönemi mi başlayacak?" sorusunun sorulmasına yol açıyor. Bu da bazı çevrelerde, Türkiye’nin eski koalisyon hükümeti zaten AB üyeliğini istemiyordu. Karşı tarafı refüze ettirmeye zorluyordu. Yeni iktidar, üzerindeki dış baskıyı azaltmak için farklı bir yol izleyecek, gelişmeleri zamana yayarak Avrupa Birliği’ni de rahatlatma yoluna gidecek, yorumlarını yaptırıyor.

Bu arada, Avrupa Birliği’nin yeni anayasasını hazırlayan, Valery Giscard d’Estaing’in Le Monde gazetesindeki demecini, Fransa eski Cumhurbaşkanı’na yazdığı bir mektupla yanıtlayan Büyükelçi Demiralp, Hristiyan Birlik sevdalısı, d’Estaing’i, sınırlı ve muhafazakâr bir Avrupa vizyonu izlenimi yaratmakla eleştirdi. Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi, Birlik’in içine kapanık ve birlikteliğini, çeşitlendirmekten korkan bir klüp olmadığını da hatırlattı. Geleceğin Avrupası’nın şekillendirildiği konvansiyonun başkanı da olan Valery Giscard d'Estaing, demecinde başkent Ankara’nın ve Anadolu’nun Avrupa sınırları dışında kaldığını iddia ederek, Türkiye için özel bir işbirliği anlaşması yapılmasını önerdi.

XS
SM
MD
LG