Erişilebilirlik

TÜSİAD'ın AB temsilcisi Bahadır Kaleağası: Uyum Yasaları Henüz Uygulamaya Yansımadı - 2002-10-08


Fransa’nın saygın gazetelerinden Figaro’ya göre Kopenhag’ın bir Türkiye zirvesine dönmesi ve üzerinde müzakere tarihi yazan, saatli bombanın patlayarak, genişleme sürecini ateş çemberine alması ihtimal dışı değil. Türkiye bir taraftan tarih diye ısrar ederken, öte yandan havayı yumuşattırmaya çalışıyor. Son haftalarda Avrupa Birliği başkentlerinde kulis çalışmaları yapan kuruluşlardan biri de Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği, TÜSİAD oldu.

Peki onların edindikleri izlenim ne? Bu soruyu TÜSİAD AB temsilcisi Bahadır Kaleağasına sorduk:

"Bundan önceki yıllarda olduğu gibi teknik bir rapor olacak. Türkiye’nin fotoğrafını çekecek, bir yıldaki ilerlemeler bağlamında. Yine her zaman olduğu gibi Katılım Ortaklığı Belgesi’nin (KOB) amaçları ve saptadığı hedefler bir tarafta, Türkiye’deki ilerlemeler diğer tarafta, önce Türkiye’nin hangi konularda girişimde bulunduğuna bakılacak. Bazı alanlarda uygulamanın önemi de vurgulanacak. Çünkü amaca ulaşılması için uygulamanın da yerli yerine oturması, olgunlaşmış, kıvamına gelmiş bir demokrasi gerekiyor. Raporla beraber, Türkiye’nin, Kopenhag Zirvesi’ne doğru, AB’ne baskısının da artacağı, rapora dayanarak, olumlu yanlarına dayanarak, olumsuz yanlarının da telafi edileceğini söyleyeceği bir döneme gireceğiz."

Peki TÜSİAD yöneticilerinin temas ve görüşmeleri sırasında, Bahadır Kaleağası’nın da Komisyon nezdindeki nabız yoklamalarında, müzakerelerin başlatılacağına dair tarihe ilişkin izlenimleri neler oldu?

"Göreceli bir konudur bu. Ama verileceği anlaşılıyor. Bu bizim istediğimiz somutlukta olmayabilir. Onların da tam istediği olmayacaktır. İkisinin arasında buluşulacak gibi gözükmekte. Türkiye-AB ilişkileri bugün olduğu noktadan daha ileriye gidecektir diye görüyoruz. Elbette o zamana kadar bir takım belirsizlik etkenleri devreye girmezse. Bunlar arasında Kıbrıs var, Irak’ta savaş var, Türkiye’de seçimlerden sonra çıkacak bir tablo var. Bunlar aleyhine veya lehine etkenler olarak Türkiye’nin AB dosyasında önemli bir rol oynayacaklar. Komisyon raporunda tarih verilmeyecek elbette. Komisyon raporunda ne tarih verilir, ne tarih verilmez. Komisyon raporu bu konuya girmeyecek. Böyle bir beklentimizin olmaması gerekiyor. Ama Kopenhag’da tarih verilip, verilmeyeceği meselesine gelince; evet elbette somut bir tarih çıkmayabilir. Komisyon raporu sonuç itibariyle, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyma yolunda henüz eksik kaldığı yönleri de vurgulayacak. Müzakerelerin başlaması konusu Komisyon raporunun aday ülke hakkında, 'evet Kopenhag siyasi kıstaslarına uyuyor' dediği noktada başlıyor. Komisyon bunu demeyince, diyemiyecek de zira eksiklikler de var, bayağı bir eksik var. Yasaları o kadar çok geç çıkarttık ki, hiçbirini oturtamadık. Uygulamada kendilerini gösteren bir demokratik dalga yaratamadı Türkiye’de. Zamana ihtiyaç var."

AB, Türkiye’nin zor şartlarda gerçekleştirdiği çabalarını yüreklendirecek yönde davranmıyor. Diğer adaylara kıyasla eşit muamele ettiğini söylemek bile mümkün değil. Bu biraz Türkiye’nin üye olamayacağını söyleyenleri haklı çıkartmıyor mu? Oysa ileriye doğru adımlar atıldığını görmek gerekmez miydi?

"Yok atılmıyor tabi. AB’nden bakıldığında Türkiye bugün değil, birkaç yıl sonra bu noktaya gelsin, müstakbel üye konumuna gelsin istenilmekte. Bunun çeşitli nedenleri var ama, en büyük nedeni uluslararası siyasetin gerçekçi yönü. Bir ülkede derin ekonomik krizler varsa, daha bunun süreceği belli ise, demokrasi tam olarak yerine oturmadıysa, seçimler gibi en temel konularda bile kafa karışıklığı yaratılmaktaysa bunlar kolay kolay o ülkenin uluslararası ilişkilerde ve hele AB’ne entegrasyon gibi bir alanda doğru, düzgün bir muamele görmesini sağlayamaz. Ne ekerseniz onu biçersiniz durumudur. Gücünüz kadar dikkate alınırsınız. Zaten bizim de tüm isteğimiz, AB sürecini Türkiye’nin kendi içinde hem ekonomik, hem siyasi güçlenmesi yönünde eğitici bir güç, itici bir etken, artı bir değer yaratabilen bir süreç haline getirebilmektir. Bunu sağladığımız ölçüde AB ile daha iyi ilişki içinde olacağız. Bunlar birbirine paralel süreçler, birbirini etkileyen süreçlerdir. Bunun için önümüzdeki dönemde aynı soğukkanlılıkla, aynı duygusallıktan uzak bir şekilde konuya mümkün olduğunca teknik bakarak ve baskı dozunu hiçbir şekilde azaltmadan, çıtayı kesinlikle düşürmeden çalışmalara devam edeceğiz."

Türkiye’yi tatmin etmeyen bir sonuç çıkması halinde Lüksemburg’dan daha ciddi bir kriz yaşanabilir mi? Zira AB bu sefer üyeliğe giden adaylık sürecine darbe indirmiş olacak. Bahadır Kaleağası'na göre konjonktür farklı:

"Kıbrıs’ta çok derin bir kriz olursa, olabilir tabi ama bunun dışına olmaması gerekir. KOB ilerlemekte, Türkiye müzakerelere doğru ilerlemekte bu açıdan daha büyük bir kriz olabileceğini sanmıyorum. Unutmamak gerekiyor ki, Türkiye’de yeni bir hükümet oluşacak, yeni bir siyasi irade olacak. Bu siyasi iradenin önünde de ekonomi dosyası olacak, sadece bir dışişleri, Kıbrıs dosyası olmayacak. Ülkenin kendine zarar verecek, kendisini provoke etmek isteyenlerin tuzağına düşecek fevri davranışlara gerçekten ihtiyacın olmadığı bir uluslararası ve ekonomik konjonktürdeyiz. Bu tip davranışlar hiçbir ülkeye hiçbir zaman yarar vermeyeceği için, Türkiye’ye de vermemesi gerekir. Ama Kıbrıs’ta çok derin bir krize gidilirse ayrı bir konu. Orada da krizden sakınmak bizim yararımıza zira, kriz döneminde karşı taraf daha da güçlenebiliyor. Yakın tarih böyle göstermekte. Zamanı iyi kullanabilen, ekonomik etkenleri dikkate alabilen bir dış politikaya ihtiyacımız olduğuna hiç şüphe yok."

Bir de genişleme sürecinin erteleneceğinden söz edenler var. Bu mümkün mü?

"Yok alternatif senaryoları var AB’nin. Farklı plânları var. Genişlemenin ertelenmeyeceği gözüküyor. Bu AB’ne de çok pahalıya patlar. Genişlemeden sonra AB eskisi gibi olmayacak. İç dengelerini uzun süre yeniden yerine oturtma mücadelesinden geçecek. Böyle bir dönemde bizim kendi ilişkilerimizi somut bir zemine oturtmamızda yarar var ki, bu karışıklıklardan asgari etkilenelim. Mecburen etkileneceğiz elbette, sonuçta karşımızdaki muhatabımız AB. Mümkün olduğunca az etkilenmek için Kopenhag zirvesi ve sonra da Yunanistan dönem başkanlığında ilişkilerimizi en somut düzeye çıkarmamızda yarar var."

XS
SM
MD
LG