Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, geçenlerde yaptığı bir konuşmada insan hakları ve demokrasinin Amerikan dış politikasının ne kadar ayrılmaz bir parçası olduğunu anlattı. Clinton “Amerika’nın misyonu, tutarlı bir insan hakları gündemi ve bunu uygulayacak geçerli bir strateji yoluyla kalıcı barış için çalışmaktır,” dedi.
Stratejinin ilk bölümü, her ülkeyi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde yeralan insan hakları standartlarından sorumlu tutmaktır. Clinton, “Ancak sorumluluk, ihlalcilerin adını vermek ve bununla yetinmekle bitmez. Hedefimiz hükümetleri insan haklarını yasalara koyma, resmi kurumlara yerleştirme; güçlü, bağımsız mahkemeler, yetenekli ve disiplinli polis ve güvenlik güçleri oluşturarak sorumluluk yüklenmeye teşvik etmek hatta onlardan bunu talep etmektir,” dedi.
Bakan Clinton, “İnsan hakları stratejisinin ikinci unsuru tutarlı pragmatizmdir. Bu yaklaşım, Çin ve Rusya gibi ülkelerle olan ikili ilişkilerimizde sergilenmiştir. Amerika, Çin ve Rusya ile olumlu ilişki istiyor bu da farklı görüşlerin içtenlikle tartışılmasını gerektiriyor,” diye konuştu.
Clinton ayrıca, “Çin’den Tibet ve Sincan’daki azınlıkların haklarını korumasını; ifade ve özgürlüğü hakkı tanımasını; sivil toplum ve dini kuruluşların yasalar çerçevesinde görüşlerini savunmasına izin vermesini istiyoruz.” dedi.
Rusya’ya gelince, Amerika gazetecilerin ve insan hakları eylemcilerinin öldürülmesini üzüntüyle karşılamakla ve büyük tehlikeler altında demokrasiyi savunan cesur bireyleri desteklemektedir. Aynı zamanda Amerika, Çin ve Rusya ile küresel ekonomi ve silahsızlanma gibi karşılıklı çıkarlara dayanan konularda diyalog kurmaktadır.
Üçüncüsü Amerika’nın insan hakları politikası, ülkelere kendi içlerinden değişiklik getirmede sivil toplum kuruluşları ve bireylerle ortaklık kurmayı öngörmektedir. Bu nedenle Amerika Burma’nın demokrasi yanlısı lideri Aung San Suu Kyi’yi açıkça desteklemeye devam etmektedir. Bakan Clinton, Çin’de AIDS krizi konusunda konuştuğu için hükümet tarafından taciz edilen Dr. Gao Yaojie dahil insan hakları eylemcileriyle görüştü.
Dördüncüsü, Amerika insan haklarına verdiği önemi demokratik gelişmedeki kazançları sağlamlaştırmak, ekonomiyi güçlendirmek, kadın haklarını ilerletmek ve en cesaret kırıcı yerlerde çalışmayı sürdürerek genişletmek istemektedir.
Amerika, bu dört ilke doğrultusunda çalışarak insanların yoksulluk, açlık ve hastalıklardan kurtulmasını sağlayan ve demokratik hükümet sayesinde haklarını güvence altına alan bir temel kurulmasına yardımcı olacaktır.