Erişilebilirlik

Grossman: 'Türkiye'nin Önemini Takdir Edecekler'


Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Marc Grossman, Kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerinden sonra iktidara kim gelirse gelsin, Türkiye’nin önemini takdir edeceğini söylüyor. Amerika'nın Sesi'nden Barış Ornarlı’nın sorularını yanıtlayan Grossman, yeni başkanın göreve gelmesinden sonra Amerikan dış politikasında Türkiye açısından çok büyük bir değişiklik olmayacağı görüşünde.

2005 yılına kadar Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın siyasi işlerden sorumlu müsteşarı olan Büyükelçi Grossman, önümüzdeki dönemde Türk Amerikan ilişkilerinde öne çıkacak konular arasında İran ve Rusya'yla ilişkilere dikkati çekiyor.

Marc Grossman'la Söyleşi

MARC GROSSMAN: "Yeni başkanın görevi devralmasından sonra Amerikan dış politikasında Türkiye açısından ciddi bir değişiklik olmasını beklemiyorum. Göreve kim gelirse gelsin, ister McCain, ister Obama, müttefiklerle ilişkilere; NATO ittifakına önem verecektir; farklı ülkelerin stratejik konumunu takdir edecektir ve Türkiye bu ülkelerin başında geliyor. Elbette bazı değişiklikler olacak, seçmenler yeni bir başkana oy verdiğinde bir değişiklik olması gerekir tabii, ama bu değişikliğin büyük olacağını zannetmiyorum."

BARIŞ ORNARLI: "Seçimler sonrasında Türk - Amerikan ilişkilerinde hangi bölgesel konuların öne çıkmasını bekliyorsunuz?"

MG: "Üç alan öne çıkıyor. Önce İran’ın nükleer silah edinme girişimlerine bakmak gerekir. Bush Yönetimi’nin İran’la görüşmeler yapılması konusunda Avrupa Birliği’ne yardım etmesini destekliyorum. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı William Burns’ün bu görüşmelere katılması iyi bir şeydi. Ancak Türk yetkililerin İran konusunda ne yapmak istediklerine karar vermeleri gerekiyor. Bu konuda NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’le ne kadar işbirliği istedikleri konusunda karar vermeleri gerekecek. İkinci konu enerji sevkiyatıyla ilgili... Türkiye’nin doğusundaki enerji kaynakları batı piyasalarına nasıl ulaştırılacak; bu çok önemli bir konu olarak ortaya çıkacak. Üçüncü konu da Rusya’yla ilişkiler... Öne çıkacak konuların bunların olacağını düşünüyorum."

BO: "Amerika’daki başkan adaylarının Türkiye’ye yaklaşımları konusunda bilgi verebilir misiniz?"

MG: "Türklerin de bildiği gibi, Senatör John McCain’in Türkiye deneyimi oldukça fazla. Türkiye’yi defalarca ziyaret etti, Türkleri tanıyor. McCain, Türkiye’nin önemini doğru bir şekilde takdir eden bir politikacı. Bunun yanında Senatör Barack Obama’nın da söylediklerine baktığımızda, danışmanlarına baktığımızda Türkiye’nin önemini anladıklarını görüyoruz. Bu sadece coğrafi bir konu değil. Kültürel ilişkiler, müttefiklik ve geleceğe bakış açısından Türkiye’nin önemini anlıyorlar. Ben Türk olsam hangi adayın daha iyi olacağı konusunda fazla kaygılı olmam. Amerika’da demokratik bir seçim yapılacak ve her iki aday da Türkiye’nin hem stratejik, hem diğer konulardaki önemini takdir edecektir."

BO: "Ancak Türklerin özellikle Senatör Obama’nın ve Senatör Biden’ın Ermeni iddiaları konusundaki tutumundan kaygı duyduğunu görüyoruz. Bu konuda ne kadar kaygı duyulmalı?”

MG: “Bu konuda iki şey söylemek mümkün. Başkanlık kampanyası sırasında konunun gündeme gelmiş olması, buna Amerika’da önem verildiğini gösteriyor. Ancak, yeni başkanın iktidara gelmesinden sonra ne yapacağını bekleyip görmemiz gerekecek. Bu konuda spekülasyon yapmak istemem. Tabii burada bir önemli konu daha var. Amerikalıların Türkiye hakkındaki izlenimi, Türklerin Amerika hakkındaki izlenimine de bağlı. Türkiye’de Ermenistan konusunda geçtiğimiz dönemde yaşanan gelişmelerin son derece olumlu olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bu konuyu değerlendiriyor artık. Cumhurbaşkanı Gül’ün Erivan’ı ziyaret etmesi olumlu bir adım. Ben ileride, sınırın açıldığını da görmek isterim. Bu tür gelişmelerin, Kongre’nin ve yeni başkanın Türkiye – Ermenistan konularındaki görüşlerini etkileyeceğini düşünüyorum."

BO: "Türkiye bölgesinde daha faal bir siyaset izlemeye başladı. Komşularıyla görüşüyor, farklı bölgelerde açılımlar yapıyor. Bütün bunlar Washington’da nasıl görülüyor?"

MG: "Türkiye büyük ve önemli bir devlet. Türkiye’nin faal bir diplomasisi olması iyi bir şey. Türkiye’nin İsrail ve Suriye’nin görüşmesinde rol alması harika bir gelişme. Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın davetini kabul etmesi olumlu bir şey. Türkiye’nin bölgesindeki ihtilaflara çözüm araması iyi bir şey. Diplomasi devletlerin en önemli araçlarından biridir, ve Türkiye’nin bölgesinde sorumluluk sahibi bir rol oynadığını düşünüyorum."

BO: "Peki Türkiye’nin İran’a açılımı; Gürcistan krizinin doruğunda Rusya’ya yaptığı açılım nasıl görülüyor?"

MG: "İran konusunda Türkiye’nin, konumunu daha net şekilde ifade etmesi gerekir. Doğal gaz konusunu, boru hatları konusunu anlıyorum tabii. Ancak, Türkiye, İran’ın nükleer silah edinmemesi gerektiği konusunda görüş birliği içinde olduğumuzu Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi, Birleşmiş Milletler ve NATO nezdinde daha net şekilde ifade etmeli. Ne de olsa, nükleer silahlara sahip olan bir İran’ın en çok tehdit oluşturacağı ülkeler arasında Türkiye de var. Rusya konusuna gelince, Türkiye’nin bu krizin doruğunda Rusya’yla başka ilişkilerimizin olduğunu hatırlatması iyi bir şeydi. Önemli olan, Türkiye’nin NATO’nun yaklaşımını benimsemeye devam etmesidir; egemen bir ülkenin işgal edilmesinin bir bedeli olacağı mesajının Rusya’ya iletilmesi gerektiğini takdir etmesi gerekir. Ama bunun yanında, terörle mücadele, nükleer silahların yayılmasını önleme gibi alanlarda Rusya’yla da çalışmamız gerekiyor. Türkiye, yeni bir Soğuk Savaş'ın başlamasının istenmediğini gösterdi. Aynı zamanda doğu komşusunun bağımsızlığını desteklemesi önemliydi."

BO: "Siz, 2001 – 2005 yılları arasında siyasi işlerden sorumlu olarak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yaptınız. O yılların ikinci yarısı, Türk - Amerikan ilişkilerinde sancılı bir dönemdi. Sizce o dönemin sorunları aşıldı mı?"

MG: "Türk - Amerikan ilişkileri konusunda hep şunu söylemişimdir. Her iki tarafta üst düzey yetkililerin bu ilişkilere dikkat etmesi gerekir. Son yıllarda birkaç önemli gelişme oldu. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün hazırladığı Stratejik Vizyon belgesinin önemli bir yeri var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington’a gelip, Amerika’nın PKK konusunda harekete geçmesi gerektiği konusunda Başkan Bush’u ikna etmesi son derece önemliydi. Türklerin Amerika hakkındaki olumlu görüşleri zedelendi. Amerika PKK konusunda bir şey yapmalıydı, ve Başkanın geçen yıl bu yönde karar alması olumlu bir gelişme oldu. Peki bundan sonra ne yapılacak? Daha önce söylediğim gibi Türkiye ve Amerika İran konusunda stratejik bir değerlendirme yapmalı ve Doğu – Batı enerji koridoru konusu ele alınmalı. Bu arada, yeni Amerikan Başkanı’nın Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasına destek vermeye devam etmesini bekliyorum. Son olarak, Türkiye’nin politikaları, Amerika’ya bakışı, Washington’un Türkiye’ye yaklaşımında belirleyici rol oynuyor. Eğer ilişkilere üst düzeyde ilgi gösterilirse, ele alınacak yeni konular olduğu sürece, Türkiye - Amerika ittifakının uzun yıllar süreceğine inanıyorum."


XS
SM
MD
LG