Washington Times Kıbrıs’ta çözüm umudunun giderek azaldığını yazıyor. Haberde, Rum yönetiminin teknik komite çalışmalarından rahatsız olduğu yönündeki açıklamasına da yer veriliyor.
Rum yönetiminin bu açıklaması Dimitris Hristofyas’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra oluşan iyimser havayla tamamen ters bir görüntü arz ediyor. Nisan ayında başkent Lefkoşa’yı ikiye bölen bir duvarın yaya trafiğine açılması iyimser beklentileri daha da artırmıştı. Uzmanlar, Türkiye’nin kendi krizleri ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması davası nedeniyle, Türkiye’nin garantör ülke sıfatıyla etkin bir çözüm çabası içine giremeyebileceğini belirtiyor. Hristofyas ile Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın hazırlık görüşmelerini çıkmazdan kurtarmak için gelecek hafta bir araya gelmesi bekleniyor. Ancak, Türk tarafı toplantıdan yeni bir öneri çıkmasını beklemiyor.
Boston Globe Çin hükümetinin deprem felaketi sırasında şeffaf bir anlayış sergilediğini belirtiyor ve aynı şeffaflığın depremle ilgili soruşturmada da sürmesi çağrısında bulunuyor. Depremde özellikle okulların yıkıldığını hatırlatan gazete, sorumluların hesap vermesi gerektiğini vurguluyor.
İnşaat denetimleri yeterli ölçüde yapıldı mı? Ya da yasal düzenlemeler binaların yıkılmasını önleyecek düzeyde miydi? Eğer binalarda bir hata varsa bu kimin suçu? Çin’in imkanları göz önüne alındığında deprem sonrasında yapılan çalışmalar yeterli miydi? Eğer Çin, geçmişteki uygulamaları tekrar edecekse bir günah keçisi bulup cezalandırabilir ama felaketin nedenleri konusunda kapsamlı bir araştırma yapılmaz. Bu da parti ve hükümet de dahil olmak üzere Çin toplumunda yaşanan yolsuzlukları gizlemeye hizmet eder. Oysa felaketzedeler olayın örtbas edilmemesini istiyor, ölenler gerçeğin açığa çıkması için sessiz çığlıklar atıyor.
USA Today kamuoyunun artan petrol fiyatları nedeniyle petrol şirketlerini, OPEC’i, Bush yönetimini, çevrecileri ve spekülatörleri suçladığını yazıyor. Ancak gazete, suçlanan grupların hiç birinin tek başına suçlu olmadığını belirtiyor ve petrol fiyatlarındaki artışı arz-talep kanununa bağlıyor.
Tüketimi azaltmayı hedefleyen benzin vergisi ve alternatif enerji kaynaklarının teşvik edilmesi gibi politikalar bir alternatif olabilir. Ancak bu alternatifin hayata geçmesi için, seçmenlerin uzun vadede rahat edebilmek amacıyla kısa vadede bedel ödemeyi kabullenmesi gerekiyor. Tıpkı sağlı ve sosyal güvenlik konularında olduğu gibi, gerekli vizyona ve siyasi cesarete sahip bir liderlik gerekiyor. Ancak ne yazık ki Amerika’da bütün bu özellikler, petrol arzından bile daha sınırlı bulunuyor.
Los Angeles Times California Yüksek Mahkemesinin eşcinsel evliliklerini yasaklayan düzenlemeleri iptal etmesini destekliyor. Yapılan yorumda, eşcinsellerin de heteroseksüller kadar haklara sahip olması gerektiği vurgulanıyor.
Gelişmelerden rahatsız olanlar, anayasada bir değişiklik yaparak Californialı seçmenlerin eşcinsel evliliği yasaklaması için bir kampanya başlattılar. Değişikliği Kasım ayındaki seçimlerde sandığa götürmeyi planlıyorlar. Vali Arnold Schwarzenegger’in, eşcinsel evliliklerin yasaklanmasına karşı olduğunu açıklaması olumlu bir yaklaşım. Ayrıca 2000 yılında eşcinsel evlilikleri yasaklayan düzenlemenin kabul edilmesinden bu yana kamuoyunun tavrı da değişti ve artık eşcinsel hakları daha fazla kabul görüyor. Yüksek mahkemenin aldığı karar da eşitliğin sağlanması yönünde olumlu bir adımdır. Seçmenler de bu kararı desteklemelidir.