Christian Science Monitor Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelerdeki rolüyle, bölgesel arabuluculuğa soyunduğunu yazıyor. Haberde, şu ifadelere yer veriliyor:
"Türkiye İsrail’le yakın ilişkisini ve Suriye ile giderek artan yakınlaşmasını kullanarak Ortadoğu’da önemli bir arabulucu olarak kendini kabul ettirmeye çalışıyor. Uzmanlara göre Türkiye’nin bu çabası, komşularıyla ilişkilerini geliştirme, coğrafi avantajından ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi mirasından daha fazla yararlanma yönündeki planının bir parçasını oluşturuyor. Ancak birçok uzman Türkiye’nin mevcut koşulları altında ne kadar etkili olabileceği konusunda da şüpheci bir yaklaşım geliştiriyor. Türkiye’nin çabalarını takdirle karşılayan uzmanlar, Ankara’nın henüz kapsamlı bir çözümü hayata geçirecek bir diplomatik tecrübeye ve ağırlığa sahip olmadığını da vurguluyorlar."
Rusya ile Gürcistan arasında giderek artan gerginliği değerlendiren New York Times Tiflis’in NATO üyeliğinin kabul edilmemesinin, Moskova’ya cesaret verdiğini öne sürüyor. Yapılan yorumda, taraflara itidal çağrısında bulunuluyor.
"NATO, giderek tırmanan krizin aşılması için taraflarla temasa geçmelidir. Bu konuda, Gürcistan’ın NATO üyeliğine karşı çıkan Almanya ile Fransa’ya özel bir sorumluluk düşmektedir. Çarşamba günü Rusya devlet başkanlığı görevini devralacak olan Medvedev’e özel temsilciler göndererek, hem kendilerinin hem de bütün NATO üyelerinin Gürcistan’ın güvenliğini sağlama ve bağımsızlığını koruma konusunda kararlı olduğunu göstermekle işe başlayabilirler. Ayrıca, Medvedev’e görevi esnasında karşılaşacağı bu ilk kriz karşısındaki tavrını yakından izleyecekleri mesajını da verebilirler."
Washington Post Amerika’nın şeker üreticilerine yönelik korumacı politikalarını ve hazırlanan tarım yasasında da bu korumacı anlayışın sürmesini eleştiriyor. Gazete, korumacı politikaların hem yoksul ülkelerdeki çiftçilere zarar verdiğini, hem de Amerikan tarımının rekabet gücünü azalttığını vurguluyor.
"Kongredeki tasarı kabul edilirse, Amerikan şeker üreticilerine verilen destek 23 yıldır ilk kez artacak ve zaten dünya piyasalarına göre pahalı olan Amerikan şekeri daha da pahalı hale gelecek. Bunun tüketicilere maliyeti ise, önümüzdeki beş yıl içinde iki milyar doları bulacak. Tüketim ve gıda ürünlerinin fiyatları zaten bütün dünyada artıyor ve bu durum, hem Amerikalı tüketicilerin bütçesini zorluyor, hem de dünyadaki açlık tehlikesinin artmasına yol açıyor. Böyle bir zamanda sadece Amerikan Kongresi, yaşanan sorunu daha da artıracak bir adım atmaya hazırlanıyor."
Boston Globe Demokrat Parti’nin başkan adaylığı için yarışan Barack Obama ile Hillary Clinton’ın petrol şirketlerine yönelik eleştirilerini değerlendiriyor. Yapılan yorumda, her iki adayın da petrol şirketlerinden bağış aldıkları hatırlatılıyor.
"Obama’nın ve Clinton’ın destekçileri, milyonlarca dolarlık seçim kampanyası bütçelerinde petrol şirketlerinden gelen birkaç bin doların etkili olmayacağını savunabilir. Ancak iki adayın Chevron, BP ve Exxon gibi büyük petrol şirketlerinin en fazla bağış yaptığı siyasetçiler arasında ilk sıralarda yer almasının sembolik bir önemi var. Böyle bir durumda Clinton, enerji sorununa çözüm olarak önerdiği politikaları ne ölçüde hayata geçirebilir ve Obama, o çok eleştirdiği petrol şirketlerinin Washington’daki nüfuzunu ne kadar etkisiz hale getirebilir, bilinmez.. İki aday da petrol şirketlerinden aldıkları bağışları iade etmelidir."