Erişilebilirlik

Ortadoğu Barış Süreci Başlatıldı


Başkan Bush, Annapolis’te dün düzenlenen Orta Doğu Barış Konferansı’nın ardından bugün, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert’le yeniden biraraya gelecek.

İsrail ve Filistin, dün barış görüşmelerini derhal başlatmayı kararlaştırmıştı. İki tarafın birlikte üzerinde çalıştığı ortak bildiri, Başkan Bush tarafından konferansın açılışında okundu.

Bildiriye göre, Abbas ve Olmert iki haftada bir biraraya gelecek ve görüşmeler ilk olarak 12 Aralık’ta başlayacak.

Konferansın kapanışında açıklama yapan Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Annapolis’in bir sonuç değil, başlangıç olduğunu vurguladı ve barışa ulaşmak için ciddi, yapıcı çaba sarfedilmesi gerektiğini söyledi.

Ortadoğu Barış Konferansı

Amerika’nın Orta Doğu’ya barış getirmeyi amaçlayan son girişimi olan Annapolis konferansı, 50’ye yakın ülke ve uluslararası örgütün temsilcilerinin katılımıyla başladı. Başkan Bush’un açılışını yaptığı konferans, başkent Washington’un yaklaşık 50 kilometre uzağındaki Annapolis’te, Deniz Harp Okulu’nda yapıldı. İsrail-Filistin anlaşmazlığına kalıcı çözüm getirme yönündeki bu son girişime, Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ali Babacan da katıldı. Bunun dışında İsrail’le resmi ilişkisi bulunmayan Suudi Arabistan ve Suriye de bu konferansa temsilci gönderdi.

Bush: 'Hedef 2008 Sonu'

Açılış konuşması yapan Başkan Bush, İsrail ve Filistinlilerin, 2008 yılının bitiminden önce bir barış anlaşması imzalamak amacıyla görüşmeleri başlatacağını bildirdi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la kürsüye çıkan Bush, İsrail ve Filistinlilerin ortak bir belge konusunda uzlaştıklarını belirtti. Bush’un açıklamasına göre İsrail ve Filistinliler, uzun bir süredir aksayan barış görüşmelerine 12 Aralık’tan itibaren devam edecek.

Ancak Bush, barışa giden yolun zor olacağına işaret etti; bağımsız ve demokratik bir Filistin devletinin kurulması yönünde iki tarafa da işbirliği yapma çağrısında bulundu.

'Filistin'in Başkenti Doğu Kudüs Olmalı'

Bush’tan sonra kürsüye çıkan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Doğu Kudüs’ün kurulacak Filistin devletinin başkenti olması gerektiğini vurguladı. Abbas “kan, şiddet ve işgal döneminin” bitme zamanının geldiğini söyledi, “İyi niyet varsa, barış imkansız değildir,” diye konuştu.

İki Devletli, İki Uluslu Çözüm

En son konuşan Ehud Olmert de, “Barıştan başka bir yol yok,” dedi ve “iki devletli, iki uluslu” çözüm dışında da başka bir çözüm olmayacağını belirtti. İsrail, iki devletli çözüm yönünde hareket etmeden önce, kendi topraklarını Filistinli militanların saldırılarından korumayı ve Filistin yönetiminin bu yönde adım atmasını şart koşuyordu. İsrail aynı zamanda resmi ilişkisi olmadığı Arap ülkelerinin de konferansa katılmasından memnun. Buna dikkat çeken Başbakan Olmert de, İsrail’e yönelik boykot ve izolasyon politikalarına son verme çağrısında bulundu.

Yeni Müzakere Sürecinin Başlangıcı

Konferansta, Bush’un da belirttiği gibi, İsrail ve Filistin arasında, iki devletli çözüm öneren bir barış anlaşmasının imzalanmasıyla sonuçlanacak görüşmelerin başlatılması amaçlanıyordu. Bu konferans bir anlamda, tarafları önümüzdeki bir yıl içinde barış anlaşmasına taşıyacak sürecin başlangıcı olarak görülüyor. Üzerinde anlaşmaya varılan metin, İsrail ve Filistin arasında yapılacak görüşmelere zemin hazırlamasını amaçlayacak.

Amerikalı yetkililer son güne kadar Annapolis konferansından beklentileri kısmaya çalışmıştı. En son yedi yıl önce Başkan Clinton döneminde, Camp David’de bir Orta Doğu barış girişimi başlatılmıştı. Clinton’ın başkanlığının bitimine kısa zaman kala yapılan bu görüşmelerden sonuç çıkmamıştı. Bu deneyimi aklında tutan Bush yönetimi bu kez süreyi bir yıldan daha uzun bir süreye yaymaya çalışıyor. Ama bazı uzmanlara göre, bu süre bile Orta Doğu gibi çok karmaşık bir sorunun çözümüne yeterli olmayabilir. Bush yönetimi yetkililerinin Clinton dönemine göre diğer bir farklı tavrıysa, görüşme sürecinin başlamasıyla birlikte taraflara doğrudan müdahaleden kaçınmak olacak. Aslında zaten dış politikada Irak ve terörle savaş gibi konulara ağırlık veren Başkan Bush, iktidarının ilk yedi yılında İsrail-Filistin sorununa doğrudan değinmekten kaçındı. Hatta tavrını çoğunlukla İsrail’den yana koydu. Özellikle 2004 yılında İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron’un Washington’u ziyaretinde, Şaron’a desteğini açıkça ifade etti.

İsrail-Filistin sorununun çözümü konusunda, Amerikan yönetimi içinde son dönemde en çok emeği Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice sarfetti. Rice, son bir yıl içinde bu bölgeye sekiz ayrı ziyarette bulundu ve çoğu kez İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı biraraya getirerek uzlaştırmaya çalıştı. Rice’ın Annapolis’ten sonra da taraflarla yoğun teması devam ettirmesi bekleniyor.

Üç Temel Konunun Çözümü Aranıyor

İsrail ve Filistin arasındaki sorunlar içinde öncelikli çözüm bekleyen üç konu bulunuyor. Bunlardan ilki, iki devletin sınırlarının belirlenmesi. İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimlerine son vermesi, bunlardan ne kadarını kendi sınırlarına almayı kabulleneceği belli değil. İsrail’in Batı Şeria’yı işgalinden bu yana kurduğu bu yerleşim yerleri, bu ülkenin bir anlamda 1967 yılı önceki sınırlara geri dönmesini engelliyor. İkinci sorun 1948 yılındaki Arap-İsrail savaşından bu yana ülkeden kaçan ve bölge ülkelerinde yaşayan milyonlarca Filistinli mültecinin, hatta ikinci, üçüncü nesil de dahil mültecilikten kurtulamayan bu kişilerin evlerine geri dönmesi. Üçüncü konuysa üzerinde anlaşılması en zor olan konu, o da Kudüs’ün statüsü. İki devletli çözüm çerçevesinde Kudüs’ün, iki devletin başkenti olup olmayacağı konusu önemli. Çünkü Filistinliler Doğu Kudüs’ü başkentleri yapmakta ısrarlı.

Suudi Arabistan ve Suriye'nin Katılımı Önemli

Bu konferanstan yüksek beklenti içinde olan ülkeler var. Bunlardan bir tanesi, konferansa son birkaç gün içinde katılacağını açıklayan Suudi Arabistan. Geçen Cuma günü toplanan Arap Birliği, Annapolis konferansına katılma yönünde ortak karar almıştı. Washington’da açıklama yapan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal, Bush yönetiminin, İsrail-Filistin barışına yönelik müzakerelerin bir yıl içinde tamamlanmasını taahhüt ettiğini söyledi. Suudi Arabistan’ın İsrail’le diplomatik ilişkisi bulunmuyor ve Prens Faysal da, bu konferansta İsrailli yetkililerle el sıkışmak gibi kozmetik görüntülerden kaçınacağını açıklamıştı. Suud el Faysal’a göre, İsraillilerle el sıkışmanın koşulu, bir barış anlaşmasının imzalanması.

Hatırlanacağı üzere, Suudi Arabistan, 2002 yılında da bir Orta Doğu barış planı önermişti. Plana göre İsrail’in 1967 yılı öncesi sınırlara çekilmesi, bunun karşılığında Arap devletlerinin İsrail’i tanıması öngörülüyordu. Her halikarda Annapolis’e gelmeyi zor da olsa kabul eden Suudi Arabistan’ın bu konferanstan ve önümüzdeki bir yıl içinde İsrail ve Filistin barışı için somut adımlar atılacağı yönündeki beklentileri oldukça fazla.

Konferansa katılımı önemli olarak görülen bir diğer ülke ise Suriye: Suriye bu toplantıya dışişleri bakanı yerine, Bakan Yardımcısı Faysal Mekdad’ı göndermeyi tercih etti. Bu da Şam hükümetinin konferanstan çok fazla beklentisi olmadığı yönünde. Çünkü bu Annapolis’e davet edilen Suriye, gelmek için Golan Tepeleri konusunun konferans gündemine alınmasını istiyordu. Golan tepeleri 1967 savaşında İsrail tarafından işgal edilmişti. Ancak gerek Amerika, gerekse İsrail, Golan tepeleri konusunun konferans gündemine girmese bile toplantı sırasında tartışılmasına sıcak bakıyor. Uzmanlara göre, Annapolis’te düşük katılımla temsil edilen Suriye’nin, bu toplantıdan memnun ayrılması çok önemli. Bunun bir nedeni de Suriye’nin, konferanstan dışlanan Hamas örgütü üzerindeki nüfuzu... Şu anda Gazze’yi kontrolü altında bulunduran Hamas, Amerika tarafından terör örgütü olarak görülüyor. Ancak bu örgüt aynı zamanda Filistin halkının yarıdan çoğunun da desteğine sahip. Hamas liderlerinden eski Başbakan İsmail Haniye, hatırlanacağı üzere “Annapolis konferansının ölü doğduğunu” iddia etmiş, Arap Birliği’nin konferansa gitme kararını kınamış ve boykot edimesi çağrısında bulunmuştu. Hamas’ın siyasi merkezi Şam’da bulunuyor. Bu açıdan uzmanlar, Suriye Annapolis görüşmelerinden memnun ayrılırsa, Hamas gibi dışlanan tarafları da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın çizgisine çekme şansı olabileceğini, bu şekilde İsrail’ler Filistin arasındaki barış görüşmelerinin yan unsurlar tarafından aksamadan götürülebileceğini düşünüyor.

Babacan: 'İhtiyatlı İyimserlik'

Aynı konu, konferans sırasında Türk gazetecilere açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ali Babacan tarafından da dile getirildi.

Filistinlilere birleşme çağrısı yapan Babacan, Hamas’ın bu sürecin dışında tutulmasının tam bir barışa ulaşılmasına engel olacağı görüşünde.

Babacan konferansın sonuçları ve İsrail-Filistin arasında yeniden başlaması planlanan görüşmeler konusunda da “ihtiyatlı iyimserlik” içinde olduğunu söyledi.

Bush, Olmert ve Abbas'ın Siyasi Durumu

Konferansın açılışını yapan üç liderin de siyasi açıdan zayıf olma konferanstan somut bir adım çıkması yönündeki beklentilerini güçlendiriyor. Başkan Bush görevinin son bir yılına girmeye hazırlanıyor. Önümüzdeki yıl seçimlere hazırlanan Amerika’da Cumhuriyetçi Parti’nin durumuysa oldukça sıkışık. Dış politikada tüm yoğunluğunu Irak savaşı ve terörle mücadele politikasına ayıran Başkan Bush bundan dolayı yoğun eleştirilere hedef oldu. Bush bir anlamda, İsrail ve Filistin arasında varılacak bir barış anlaşmasını artı hanesine yazmak istiyor. Ancak bu işi kendisinden önceki Başkan Clinton, daha önce de Baba Bush başaramadı. İsrail ve Filistinliler arasında Camp David’den önce, 1990’larda Madrid, sonra da Oslo görüşmeleri yapılmıştı. Başkan Bush dün akşamki konuşmasında nihai amaca ulaşmak için taraflardan büyük özveriler göstermesini istedi.

İsrail Başbakanı Ehud Olmert açısından duruma bakıldığında, Ariel Şaron’un hastalanmasının ardından göreve gelen Olmert kabinesi, geçen yılki Lübnan savaşında elde edilen başarısızlığın faturasını ödemek zorunda kaldı. Zaten kendisi de yolsuzluk davalarına hedef olan Olmert’e destek zayıf. Olmert’in kabinesinde, Filistin’le anlaşmaya karşı çıkacak, Batı Şeria’daki yerleşim birimleri inşaatlarının durdurulmasını, bunların bazılarının tahliye edilmesini kesinlikle reddeden ve hatta Kudüs konusunda asla ödün vermeyen aşırı sağcı koalisyon ortakları mevcut. Bunlar bir anlamda hükümetini zor durumda bırakabilir. Ama sağcı Olmert’in en büyük desteği, koalisyona aldığı en büyük rakibi solcu İşçi Partisi’nden geliyor.

En zor durumdaki lider Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas. Çünkü Abbas’ın liderliğini yaptığı Fetih hareketi, bir buçuk milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze’de kontrolü tamamen yitirmiş durumda. Onun dışında, kontrolü olan bölgelerde de kendisine verilen destek sınırlı. Çünkü El Fetih bünyesindeki militan gruplar, İsrail’le yapılacak bir barışa ne pahasına olursa olsun, karşı çıkıyor. Mahmud Abbas’ın geri döndüğünde, elinde Filistin halkına sunacağı çok somut birşeyler olması gerekiyor. Filistinliler büyük ekonomik sorunlar yaşıyor. Ve bir anlamda Mahmud Abbas’ın, önümüzdeki haftalarda Paris’te düzenlenmesi beklenen Bağışçı Ülkeler Toplantısına umutla bakması kaçınılmaz olacak.

XS
SM
MD
LG