Dışişleri Bakanlığı süresince Avrupa Birliği ve üye ülke yetkilileriyle iyi ilişkiler kuran Abdullah Gül’ün Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçilmesi Avrupa’da memnuniyetle karşılandı. Seçim sonucuyla ilgili olarak yapılan açıklamalarda iki unsur öne çıktı. Bunlardan ilkini Gül’ün seçilmesinin Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerini olumlu yönde etkileyeceği ikincisini ise laik devlet yapısına bağlılık vurgusu oluşturdu.
Brüksel’in şu ana kadar oluşturduğu işbirliği ve çalışma ortamından son derece memnun olduğu Gül’le ilgili olarak bir açıklama yapan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, “Görevinizi güçlü bir hizmet anlayışı, ülkenize ve vatandaşlarınıza bağlılıkla tamamlayacağınıza eminim” dedi. Türk siyasi hayatının geçen beş ay içinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklandığını hatırlatan ve şimdi yeni bir hükümetin göreve gelerek açık bir halk desteğiyle çalışmalarını sürdürme imkanı bulacağının altını çizen Barroso, “Bana göre bu, bazı alanlarda sağlanacak ilerlemeyle Avrupa Birliği katılım sürecine taze, ivedi ve olumlu bir katkı sağlayacaktır” dedi.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Jan Marinus Wiersma ise Gül’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla reform sürecinin devamına, demokrasinin güçlendirilmesine ve ülkenin Avrupa yürüyüşüne olumlu bir katkı yapacağını düşündüğünü dile getirdi. Gül’ün, Türkiye’nin İslamlaştırılmasına destek vereceği yönündeki endişeleri abartılı bulduğunu söyleyen Wiersma, sonuca ordunun da saygı duyması gerektiğini ifade etti. Grubun bir başka Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda da Türkiye’nin Avrupa yöneliminin ve laik geleneğin sürdürülmesinin kesintisiz bir şekilde devam etmesini beklediğini söyledi.
Avrupa Birliği - Türkiye Karma Parlamanto Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk ise Gül’ün seçilmesinin AKP’nin seçim zaferinin mantıki bir sonucu olarak nitelerken “Avrupa Birliği’nde saygı duyulan Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’nin üyelik süreci açısından mükemmel bir büyükelçi olabilir” dedi.
Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Graham Watson da Gül’ün kişisel nitelikteki İslami görüşlerinin, Türkiye’yi İslam devletine dönüştürme yönünde bir eğilimle karıştırılmaması gerektiğini söyleyerek “Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmak için gerekli tüm niteliklere sahip becerikli bir siyaetçi ve devlet adamıdır. Devletin laik yapısına tehdit oluşturmadığına eminim. Türkiye’nin AB’yle entegrasyonu konusundaki başarılı sicili Türkiye’nin demokratik sekülarizmini zayıflatmaya değil güçlendirmeye hizmet eder” ifadelerini kullandı.