Bush yönetiminin Padilla’ya yargılanma hakkını tanımamak için uzun süre direndiğini hatırlatan New York Times mahkemeden çıkan kararın terörle mücadele adına Anayasal hakların çiğnenmesini haklı kılmayacağını vurguluyor:
"Bir Amerikan vatandaşı olan Padilla’nın 2002’de yakalandıktan sonra resmen suçlanması ve sivil bir mahkemede yargılanması gerekirdi. Ancak Padilla’yı bir “düşman savaşçı” olarak tanımlayan Başkan Bush, onu üç yıl boyunca bir askeri kampta tuttu. Konu ancak Yüksek Mahkeme’nin önüne geldikten sonra Padilla’yı mahkemede yargılamaya karar verdi. Bütün bu yaşananlara rağmen bu süreç bazı olumlu sonuçlara yol açtı; Bir terörist mahkum edildi ve Bush yönetimi istemeden ve gecikmeli de olsa, ona anayasal haklarını vermek zorunda kaldı."
USA Today de, Padilla’nın tutuklanması ile yargılanması arasında geçen beş yıllık sürenin utanç verici bir süreç olduğunu yazıyor. Gazete, bu süreç içinde Bush yönetiminin anayasayı çiğnediğini savunuyor:
"Mahkemeye sunulan deliller, Padilla’nın gerçekten de tehlikeli birisi olduğunu gösterdi. Padilla’nın parmak izleri Afganistan’da ele geçirilen bir El Kaide başvuru formunda bulundu. Bütün bunlar göz önüne alındığında, yönetim Padilla’yı suçlu bulan bu kararın yıllar önce de çıkmasını sağlayabilirdi. Üstelik bunu, Padilla’ya kararı temyiz etmesi için bu kadar çok fırsat vermeden ve hukukun üstünlüğü kuralını çiğnemeden yapabilirdi."
Christian Science Monitor Amerika’daki morgage krizinin ardından ev fiyatlarının düşeceği ve bunun da Merkez Bankasına faizleri indirmesi yönünde bir baskı getireceği öngörüsünde bulunuyor. Ancak faiz indirimine karşı çıkan gazete, bunun enflasyonu azdıracağı uyarısında bulunuyor:
"Eğer Merkez Bankası veya Kongre, finans sektörünü kurtarmaya kalkarsa, sektörün aynı hataları tekrarlamasına ve insanların ev sahibi olma umudunun azalmasına neden olacak bir moral hasara yol açacaktır. Yapılacak en doğru şey, bu kağıttan evlerin yıkılmasına izin vermek, sektörün daha açık ve dürüst bir hale gelmesine katkıda bulunmaktır. Eğer mortgage sistemi dürüstlük gibi sağlam bir temele oturursa, Amerikalıların ev sahibi olma hayali de daha gerçek olacaktır."
Boston Globe Amerika’nın Hindistan’la imzaladığı nükleer teknoloji anlaşmasının, bu ülkeye zaten imzalamadığı Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasının yaptırımlarından kurtulma imkanı tanıdığı görüşünde. Gazete, bu anlaşmanın diğer ülkeler açısından da kötü bir örnek oluşturacağını savunuyor:
"Eğer Başkan Bush, uluslararası sözleşmelerin ve yükümlülüklerin değerini anlamış olsaydı, Hindistan’la yapılan görüşmelerde daha az müsamaha gösterirdi. Hindistan’a daha sert kriterler getirirdi ve ardından İsrail ile Pakistan’ın da bu kriterlere uması için mücadele verirdi. Bu kriterler de nükleer teknoloji ihracatına katı bir denetim uygulanması, teröristlerle hiçbir şekilde anlaşma yapmama ve nükleer programın şeffaflaştırılması gibi unsurlar içerirdi. Bu tür kriterler de bütün dünya açısından çok daha iyi olurdu."