Erişilebilirlik

Geçmişe Işık Tutan Müze


Washington’da en fazla ziyaretçi çeken yerlerin başında 2. Dünya Savaşı süresince 6 milyon Yahudi’nin öldürülüşü anısına yapılan müze geliyor. Başkentteki bir çok tarihi mekan gibi bu müze de insanlık tarihinin önemli bir bölümüne ışık tutmaya çalışıyor.

1993 yılında açılan Soykırım Müzesi, bugüne kadar aralarında dünya liderinin de yer aldığı 23 milyonu aşkın ziyaretçiye kapılarını açtı. Müzeyi ziyaret edenler burayı başkentteki en etkileyici yerlerden biri olarak tanımlıyor. Müze direktörü Sara Bloomfield'a göre müze, insanlık tarihinin yanı sıra Amerikan tarihi ve insan doğasını da yansıtmayı amaçlıyor. Bloomfield ayrıca, ziyaretçilerin burayı gördükten sonra dünyaya karşı bireysel sorumluluklarını daha fazla düşündüklerini söylüyor.

Müzeyi ziyaret edenler 2. Dünya Savaşı döneminde yaşananları; Nazi Almanyası’nın yükselişini; savaşı ve sonrasını adeta yeniden yaşıyor. Sara Bloomfield, Almanların o yıllara ait kayıtları çok iyi tuttuğuna dikkat çekiyor. Bloomfield şöyle konuşuyor: "Almanların kendileri, işledikleri suçlara ait belge ve görüntüleri çok iyi tutmuş ve saklamışlar. Bu açıdan belki de tarihin en belgeli savaş suçu diyebiliriz. Müzemizin arşivinde Almanlara ait milyonlarca fotoğraf, belge ve cinayetleri gösteren yazılı döküman var."

Müzenin amaçlarından biri, olaylara istatistiksel bakmak yerine, yaşayanların gözünden, bireyleri ön plana çıkararak o günleri anlatmak. Her oda da farklı bir hikayeye tanıklık eden ziyaretçiler soykırımın dehşetini yakından görebiliyor. ‘Yüzler Kulesi’nde bütün bir duvarı kaplayan fotoğraflar o dönemde Polonya sınırında yaşayan Yahudilere ait.

Müze direktörü Sara Bloomfield, buradaki Yahudilerin tam 900 yıl boyunca aynı yerde yaşadığını, ancak 1941’in Eylül ayında Alman ordusunca yapılan bir baskın sırasında bütün kasabanın yok edildiği için tek bir Yahudi'nin kalmadığını anlatıyor.

Müzedeki bir başka ilginç yapıt ise, Nazi saldırılarında ölen yaklaşık 1 milyon çocuktan biri olan Anne Frank'in saklandığı 2 yıl boyunca tuttuğu günlük. Frank günlüğünde o günleri çocuk gözüyle anlatıyor. Bu, İncil ve Kuran’ın ardından en fazla okunan, gerçeklere dayalı bir yazın dizisi. Ayrıca bir çocuğun müthiş dramını ve aslında ne kaybedildiğini çok iyi anlatıyor.

Sara Bloomfield, müzenin içinde gezerken sergilenen belge ve eşyaların nasıl söz yada görüntünün ötesine geçtiğini anlatıyor. İnsanlık tarihinin en karanlık günlerine ışık tutan bu müze, gezenler üzerinde şok etkisi yapsa da, müze yöneticileri bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Çünkü müzenin amacı, insanlara geçmişte yaşananları gösterip bugün aynı kötülüklerin yaşanmasına engel olmalarını sağlamak.

XS
SM
MD
LG