1988 yılında kurulan, Birleşmiş Milletler’e bağlı 'Hükümetlerarası İklim Değişikliği Komisyonu' 2001 yılından sonra ilk raporunu yayınladı.
Komisyon, tarafsızlığı ve temkinli üslubundan ötürü bugüne kadar büyük saygı gördü ve hükümetlerin izledikleri politikalar ile şirketlerin stratejileri üzerinde çok etkili oldu.
Ancak başta Amerika olmak üzere birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke, küresel ısınmayla mücadeleyi öngören BM Kyoto anlaşmasını henüz kabul etmedi.
Komisyon, 2001 yılındaki son raporunda petrol, doğalgaz ve kömür tüketiminin atmosferdeki karbon dioksit oranını 420 bin yılın en yüksek düzeyine çıkarttığını bildirmişti.
BM Kalkınma Programı Çevre ve Enerji Grubu Direktörü Olav Kjorven konuyla ilgili olarak radyomuza şunları söyledi:
“İnsan hayatını ve uygarlığını ciddi biçimde etkileyecek ve bu güne kadar hiç karşılaşmadığımız büyüklükte küresel bir sorunla karşı karşıyayız. BM üç ana dayanak üzerine kuruludur. Bunlardan birincisi insan hakları, diğeri güvenlik ve üçüncüsü de gelişme. Küresel ısınma bu üç dayanağı da yıkabilecek nitelikte.”
Kjorven, BM’nin Kyoto anlaşmasını kabul eden veya etmeyen tüm ülkelerle sorunun çözümü için beraber çalışmak zorunda olduğunu belirtti.
Daha önceleri gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği anlaşmalarına gelişmiş ülkelerin katılmadığı gerekçesiyle imza atmadığını belirten Kjorven, artık böyle bir ayrımın kalmadığına dikkati çekti.
Kjorven, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin de artık en az Amerika kadar sera gazı salımında bulunduğunu hatırlattı.