Angela Merkel’in başbakan olarak gerçekleştiridiği 48 saatlik ilk resmi Türkiye gezisi Alman siyasi kamuoyu ve basınında tartışmalara ve değişik değerlendirmelere yol açtı.
Merkel İstanbul dönüşü kendi Internet sayfasında, Federal Hükümet kapsamında Türkiye ile yapılan anlaşmalara sadık kalacağını ve verilen sözlerin yerine getirileceğini, ancak Hıristiyan Demokratik Parti (CDU) lideri olarak ise halen 'İmtiyazlı Ortaklık' tezini savunduğunu, ayrıca Avrupa Birliği’nin kısa vadede yeni üye almasının imkansız olduğunu yazdı.
CDU’nun genel sekreteri Ronald Pofalla’da, bu yaklaşıma destek verircesine kendileri için Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekçi bir perspektif olmadığını söyledi.
Sosyal Demokratların lideri Beck ise ülkenin en önemli haftasonu gazetesi Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’a verdiği röportajda‚ Türkiye’ye Avrupa kapısının kapatılmasının son derece yanlış bir adım olacağını, Büyük Koalisyon'un ortağı kendi partisinin, Türkiye’ye AB üyeliği şansının verilmesinin takipçisi kalacağını’ açıkladı.
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Fritz Kuhn ise Merkel’in 'ikili ve yanlış oynadığını', ancak bunun 'son derece tehlikeli bir oyun' olduğunu, Türkiye’nin AB üyeliğinin Almanya ve Avrupa’nın iç güvenliği ile doğrudan bağlantısı bulunduğunu öne sürdü. Buna karşılık Bavyera eyaleti başbakanı Edmund Stoiber Avrupa Birliği’nin bir değerler ortaklığı olduğunu, Türkiye’nin ise ortak değerleri paylaşmadığını için bir Avrupa ülkesi sayılamıyacağını, bu yüzden de Avrupa Birliği üyeliğinin kesinlikle gerçekleşmemesi gerektiğini savundu.
Ülkenin önde gelen bulvar gazetesi Bild’de, Merkel’in ziyareti ile ilgili çıkan yorumda Türkiye’nin Hıristiyanlara süratle din özgürlüğü vermesi ve Güney Kıbrıs’ı tanımasının doğru olacağı belirtilirken, liberal Frankfurter Rundschau ise Merkel’i Türkiye’deki tavrından ötürü övdü. Gazetenin konuyla ilgili köşe yazısında Alman başbakanın Kıbrıs konusunda katı bir tutum sergilediği, ancak aynı zamanda Türk tarafını da kırmamaya özen gösterdiği savunuluyor ve müzakereleri Kıbrıs yüzünden başarısızlığa sürüklemek kimseni işine gelmiyor’ şeklinde bir yaklaşımda bulunuluyor.
Haftalık Der Spiegel dergisinin internet sayfasındaki yorumda ise Merkel ve Erdoğan’ın arasındaki mesafenin, özellikle İstanbul’daki iftar yemeği ve Boğaziçi turunda kaybolduğu, Merkel’in Türkiye’den yeni ve olumlu intibalarla ayrıldığı belirtiliyor. Haftalık Frankfurter Allgemeine ise yarım sayfalık ve 'Aslanın İninde' başlıklı haber yorumunda 'açık sözlülüğü nedeniyle Türk siyaset dünyasının Merkel’e saygı duyduğunu', Alman ve Türk başbakanları arasında çok sıkı bir diyalog oluştuğunu ve Merkel’in Erdoğan’ı bir nevi 'İslam dünyası ile kendi arasında tercüman' olarak algıladığını ifade ediyor.
Merkel İstanbul dönüşü kendi Internet sayfasında, Federal Hükümet kapsamında Türkiye ile yapılan anlaşmalara sadık kalacağını ve verilen sözlerin yerine getirileceğini, ancak Hıristiyan Demokratik Parti (CDU) lideri olarak ise halen 'İmtiyazlı Ortaklık' tezini savunduğunu, ayrıca Avrupa Birliği’nin kısa vadede yeni üye almasının imkansız olduğunu yazdı.
CDU’nun genel sekreteri Ronald Pofalla’da, bu yaklaşıma destek verircesine kendileri için Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekçi bir perspektif olmadığını söyledi.
Sosyal Demokratların lideri Beck ise ülkenin en önemli haftasonu gazetesi Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’a verdiği röportajda‚ Türkiye’ye Avrupa kapısının kapatılmasının son derece yanlış bir adım olacağını, Büyük Koalisyon'un ortağı kendi partisinin, Türkiye’ye AB üyeliği şansının verilmesinin takipçisi kalacağını’ açıkladı.
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Fritz Kuhn ise Merkel’in 'ikili ve yanlış oynadığını', ancak bunun 'son derece tehlikeli bir oyun' olduğunu, Türkiye’nin AB üyeliğinin Almanya ve Avrupa’nın iç güvenliği ile doğrudan bağlantısı bulunduğunu öne sürdü. Buna karşılık Bavyera eyaleti başbakanı Edmund Stoiber Avrupa Birliği’nin bir değerler ortaklığı olduğunu, Türkiye’nin ise ortak değerleri paylaşmadığını için bir Avrupa ülkesi sayılamıyacağını, bu yüzden de Avrupa Birliği üyeliğinin kesinlikle gerçekleşmemesi gerektiğini savundu.
Ülkenin önde gelen bulvar gazetesi Bild’de, Merkel’in ziyareti ile ilgili çıkan yorumda Türkiye’nin Hıristiyanlara süratle din özgürlüğü vermesi ve Güney Kıbrıs’ı tanımasının doğru olacağı belirtilirken, liberal Frankfurter Rundschau ise Merkel’i Türkiye’deki tavrından ötürü övdü. Gazetenin konuyla ilgili köşe yazısında Alman başbakanın Kıbrıs konusunda katı bir tutum sergilediği, ancak aynı zamanda Türk tarafını da kırmamaya özen gösterdiği savunuluyor ve müzakereleri Kıbrıs yüzünden başarısızlığa sürüklemek kimseni işine gelmiyor’ şeklinde bir yaklaşımda bulunuluyor.
Haftalık Der Spiegel dergisinin internet sayfasındaki yorumda ise Merkel ve Erdoğan’ın arasındaki mesafenin, özellikle İstanbul’daki iftar yemeği ve Boğaziçi turunda kaybolduğu, Merkel’in Türkiye’den yeni ve olumlu intibalarla ayrıldığı belirtiliyor. Haftalık Frankfurter Allgemeine ise yarım sayfalık ve 'Aslanın İninde' başlıklı haber yorumunda 'açık sözlülüğü nedeniyle Türk siyaset dünyasının Merkel’e saygı duyduğunu', Alman ve Türk başbakanları arasında çok sıkı bir diyalog oluştuğunu ve Merkel’in Erdoğan’ı bir nevi 'İslam dünyası ile kendi arasında tercüman' olarak algıladığını ifade ediyor.
