Erişilebilirlik

Guantanamo ve Terörle Mücadele


Bush Yönetimi, kısa süre önce Guantanamo’daki askeri hapishanede tutuklu bulunan terör zanlılarının, savaş esirlerine kötü muamele edilmesini yasaklayan Cenevre Sözleşmesi’ne tabi tutulacağını açıkladı. Amerikan Hükümeti’nin bu yönde karar almasının nedeni, Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin uluslararası hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Guantanamo’daki terör zanlılarının kurulacak özel askeri mahkemelerde yargılanmasını yasaklaması ve Cenevre sözleşmeleri kapsamına alınmalarını istemesi. Amerika’nın Sesi muhabiri Bill Rodgers, Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki kararının terörle mücadeleyi ve Guantanamo’daki tutukluların geleceğini nasıl etkileyeceğini araştırdı.

11 Eylül 2001’deki terör saldırılarından sonra Bush Yönetimi “farklı bir tür savaş” olarak tanımladığı terörle mücadele girişimini başlatmıştı. Bu terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Başkan Bush, yetkilerinin kapsamını genişletmek için harekete geçti ve başka terör saldırılarını engellemek ve terörle mücadelede başarı sağlamak için bazen Kongre’nin bile onayını almadan, kendi başına hareket etti. Bush Yönetimi’nin avukatları, başkanın, ülkenin başkomutanı olarak teröre karşı küresel çapta verilen mücadelede gereken adımları atabilmesi için her türlü yetkiye sahip olduğunu savunuyor.

Bush Yönetimi, Afganistan ve Pakistan’da yakalanan ve El Kaide ve Taleban örgütlerine mensup terör zanlılarını Küba’daki Guantanamo Koyu’nda bulunan ve Amerikan Ordusu’na ait olan askeri hapisaneye gönderiyordu. Buradaki askeri üste bulunan kampta, 1990’lı yıllarda Haiti ve Küba’dan kaçarak Amerika’ya yasadışı yollardan girmeye çalışan kişiler tutuluyordu. Ancak üste, militanlar için ayrı bir hapisane inşa edildi. Guantanamo’ya ilk militanlar 2002 yılında getirildi ve tutuklu sayısı 700’e çıktı. Terör zanlılarının Guantanamo’da haklarında herhangibir suçlama yapılmadan tutulması, bir çok insan hakları örgütünün tepkisini çekti. İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nden Katharine Newel Bierman şunları söylüyor:

"Amerika, zanlıları, haklarında suçlama yapmadan uzun süre gözaltına tutmamakla yükümlüdür. Bu kuralın bazı istisnaları tabii ki var. Savaş sırasında bazı istisnalar olabilir. Ancak Guantanamo’da istisnaya yol açacak herhangi bir durum yok."

George Washington Üniversitesi hukuk profesörü Mary Cheh, Katharine Bierman’la aynı görüşü paylaşıyor. Profesör Cheh, savaş esirlerini korumak amacıyla oluşturulan Cenevre Sözleşmesini diğer ülkeler gibi Amerika’nın da imzaladığını hatırlatıyor:

"Savaşlarda esir aldığımız kişileri yargılarken bazı kurallara uyacağımızı garanti eden Cenevre Sözleşmesi olmasa bu kişileri hapseder, ve bir daha da bulundukları yerden çıkarmazdık. Ancak Cenevre Sözleşmesi’ni imzalayarak bunu yapmamayı taahhüt ettik."

Ancak Bush Yönetimi Guantanamo’da tutuklu bulundurduğu kişilerin terörist olduğunu ve bunun için de bu kişileri Cenevre Sözleşmesi kapsamından çıkardığını duyurmuştu. Hükümet bu nedenle Guantanamo’daki terör zanlılarını federal mahkemelerin sunduğu bazı haklardan mahrum bırakarak özel askeri mahkemelerde ve yeni oluşturulan komisyonlarda hızlı bir biçimde yargılama yoluna gitmek istemişti. Özel askeri mahkemelerde, sanık, duruşma salonuna alınmayabiliyor. Hatta yargıç uygun gördüğü sürece söylentilere dayanan ya da işkence yoluyla elde edilen delillerin kullanılmasına izin verebiliyor. Ancak Amerikan Anayasa Mahkemesi, bu özel askeri komisyonların da diğer askeri mahkemelerin izlediği prosedürlere uymak zorunda olduğu yönünde karar verdi. Anayasa Mahkemesi ayrıca özel askeri komisyonların hem federal, hem de uluslararası hukuka aykırı olduğunu bildirdi.

Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki kararı, başkanın savaş sırasındaki yetkilerini sınırlıyor ve Başkan Bush’un yetkilerinin dışına çıktığına işaret ediyor.

Washington Legal Foundation adlı kuruluştan avukat Richard Samp, başkanın yetkilerine savaş sırasında sınırlama getirilmesinin yanlış olduğu görüşünde:

"Anayasa Mahkemesi, bu kararla, Bush Yönetimi’nin politikaları ve yöntemleri hakkında bir takım şüphelere sahip olduğunu ortaya koydu. Anayasa Mahkemesi’nin bu şekilde araya girmesi ve hükümetin uyguladığı politikalara karışması, Amerikan tarihinde ilk kez yaşanıyor."

Anayasa Mahkemesi’ndeki davayı Usame Bin Ladin’in eski şoförü ve fedaisi olan Selim Ahmet Hamdan açmıştı. Mahkemenin Hamdan lehine karar vermesi, Hamdan’ın ya da Guantanamo’da tutuklu bulunan diğer 450 terör zanlısının serbest bırakılacağı ya da hapisanenin yakın gelecekte kapatılacağı anlamına gelmiyor.

Guantanamo askeri hapisanesi, tutuklulara işkence yapılması suçlamalarının da gündeme gelmesiyle birlikte uluslararası toplumun da bir süredir geniş çaplı eleştirilerine maruz kalıyor. Amerikan Hükümeti’nin tutuklulara insanca davranıldığına dair güvence vermesine rağmen Haziran ayında 3 tutuklunun intihar etmesi, hapisanenin kapatılması yönündeki uluslararası baskıların artmasına neden olmuştu.

İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nden Katharine Newell Bierman, Guantanamo’da yaşananlar nedeniyle Amerika’nın itibarının zedelendiğini söylüyor:

"Guantanamo’daki tutuklular serbest bırakılsa ve herhangi bir terör eyleminde bulunsa, bunun vereceği zarar, bu tutukluların hapisanede yargılanmadan uzun süre tutulmasının vereceği zararla karşılaştırılmalıdır. Terör zanlılarının Guantanamo’da yargılanmadan tutulması, Amerika’ya çok pahalıya mal oluyor. Belki Guantanamo’da tutulan her zanlının gelecekte Amerika’ya zarar vermesi engelleniyor. Ancak Amerika’yı iki yüzlü gösteren politikalar, daha bir çok terörist yetişmesine yol açacaktır."

Ancak bazı uzmanlar, terörle mücadelede olağanüstü adımlar atılması gerektiğine inanıyor. Avukat Richard Samp, şöyle diyor:

"Amerikan ceza hukuku sisteminde bir kural vardır. Sadece bir masumun suçlu bulunması yerine yüz suçlunun serbest kalması daha iyidir. Ancak Amerika’nın ulusal güvenliği söz konusu olduğu zaman bu kural geçerli olamaz. Binlerce terörist, Amerikan toplumuna zarar vermek için pusuya yatmış, bekliyor. Tabii ki herkesin adil bir biçimde yargılanmasını istiyoruz. Haklarında yeterli delil olmayan kişileri elbette tutuklamak istemiyoruz. Ancak adil biçimde yargılanmayan her El Kaide lideri için Amerikalıları katletmek isteyen bir başka El Kaide liderini serbest bırakmak, bizi komik duruma düşürür."

Başkan Bush da kısa süre önce yaptığı bir konuşmada terörle mücadele sırasında ele geçirilen zanlıların yargılanmasıyla ilgili zorlukları dile getirdi:

"Sorun şu: biz bu gibi terör zanlılarıyla ilk kez karşılaşıyoruz. Bu kişiler üniforma giymiyor, bir ülkeyi temsil etmiyor. Belli bir ideolojileri var. Bir ülkeye değil, kişilere sadıklar. Cenevre Sözleşmesi, ulus-devletlere bağlı ordularla yapılan savaşlara ilişkin bir akit. Oysa biz, yeni bir durumla karşı karşıyayız."

Bush Yönetimi, özel askeri mahkemelere izin verilmesine ilişkin yasanın çıkarılması için Senato’da oturumlar yapmaya başladı. Ancak yasa tasarısına, hem Cumhuriyetçi, hem de Demokrat partili senatörler tepki gösteriyor. Senato’daki oturumlar devam ederken Savunma Bakanlığı, ilk kez, Cenevre Sözleşmesi’nin tüm tutukluları kapsayacağı yönünde bir genelde yayınladı. Cenevre Sözleşmesi’nin üçüncü maddesine göre Guantanamo’daki tutuklulara bundan böyle insanca muamele edilecek.

XS
SM
MD
LG