Erişilebilirlik

Ebru Sanatını Amerika'da Yaşatan Türk


Ebru Farsça kökenli bir kelime...15’inci yüzyılda başlayan ebru sanatı Özbek, Osmanlı, Hint ve İran kültürlerinden etkilenerek bugünkü şeklini almış. Massachusetts eyaletinin Boston kentinde yaşayan Feridun Özgören ebru sanatını yaşatan zincirin bir halkası...

Özgören, 1980’lerde, Türkiye’nin önde gelen ney ustalarından Niyazi Sayın’dan öğrenmiş ebruyu. Sonra da istatistik üzerine yaptığı eğitimini bırakarak kendini ebruya adamış...

"Her şeyden önce kendi kültürümüzün ürünü olan bir sanat. Yani ürünü derken ‘biz icat ettik’ diye söylemiyorum. Bizim toplumumuzun 500 senelik bir hizmeti var bu sanata. İkincisi hoş bir meşgale, üçüncüsü ortaya hoş şeyler çıkabilir. Kendimize ait bir şeylerle meşgul olmak istiyorum. Ebruyla uğraşmak hoşuma gidiyor" diyor Özgören...

Her eser emek, sabır ve zaman istiyor... Ebru yapılacak kağıt önceden şaplı suya batırıldıktan sonra kurutulup baskıyla düzleştiriliyor. Ebrû teknesine deniz yosunu ya da geven otundan hazırlanmış, kitre denilen sıvı konuluyor. Bu sıvının üzerine boyalar damlatılıyor ya da serpiliyor. Sıvının üzerinde yüzen bu boyalara çeşitli aletlerle şekiller verilip bir desen oluşturuluyor. Daha önce hazırlanmış kağıt, bu desenin üzerine yatırılınca desen olduğu gibi kağıda geçiyor. Hafifçe yıkanan kağıt kurutulmak üzere asılıyor. Birkaç kat ebru yapılmak istendiğinde aynı işlemler tekrarlanıyor.

Doğu’da hattat ve kitap kapaklarının ciltleri için yapılan ebru, Avrupa’da da özel albümlerin kapaklarını süslüyor... İlk büyük sergisini 1987 yılının Aralık ayında Boston’da açan Özgören’in eserleri bugün Amerika’nın yanı sıra Türkiye ve Bahreyn’de de sergileniyor...

Feridun Özgören’in raftan indirdiği bir başka sanat dalı da kat, yani kağıtların kesilmesi... Osmanlılar zamanında kolaj yapımında kullanılan bu sanatı, Özgören, ebru yapımıyla birleştirmiş... İlk kat ebrunun üzerine, kalıbı çıkarılmış hat yapıştırılıyor ve ikinci kat ebru yapılıyor. Suda çözülebilen özelliği olan yapışkan sayesinde, hat kağıttan ayrılıyor ve böylece alttaki ebru korunmuş oluyor...

1942 yılında İstanbul’da doğan Özgören, modernleşme ve yenilik akımları nedeniyle; ‘eskilik’ ve ‘gelenekselliğin’ çağdışı olarak algılandığını söylüyor. Ustaya göre Osmanlıların birçok gelenekleri de bu nedenle gözden düştü...

Ebrunun yanı sıra klasik Türk müziği eğitimi de veren Özgören, " Ben müzik tahsili yapmadım, neyzen de değilim, tanburi de değilim. Müzikle sevdiğim için ilgileniyorum.... Burada yabancı bir kültürün içinde yaşayan ve ilgi duyanları başlatacak kadar bir şeyler yapıyorum. Cambridge müzik cemiyetimiz var. Her Pazar toplanıyor, müzik yapıyoruz" şeklinde konuşuyor.

Bu arada enstrüman yapımına da el atmış Özgören...

" Öğrenciler, Türk musikisinde kullanılan enstrümanların yapımını öğrenmek isterlerse, orada yavaş yavaş kemençe, tambur öğretiyorum” diyor...

Ebru sanatını Mustafa Düzgün ve Necmettin Okyay gibi, taviz vermeyen ebru ustalarının devam ettirdiğini söyleyen Feridun Özgören, ebru sanatının geleceğinden kaygı duymuyor...

"20 – 30 sene öncesinden durum çok farklı. Necmettin Okyay zamanında, bir tek kendisi değildi, ebru yapan. Aslında bu hafif efsanevi bir yaklaşım var. Bir tek Necmettin hoca kaldıydı diye, ama yok, tabi başkaları da vardı. Ama Necmettin Hocanın çok büyük katkıları olmuş ebru sanatına... Ama bugün öyle değil. Bugün sadece İstanbul’da da değil, Anadolu’nun pek çok yerlerinde ebru yapan arkadaşlar var, genç çocuklar var, ebru kursları var. Dolayısıyla ebru’nun geleceğinden hiç kuşku etmiyorum."

Özgören şu sıralar İslam ansiklopedisi için yardımcısı Güliz Pamukoğlu ile birlikte bir ebru kitabı üzerinde çalışıyor. Her şey planlandığı gibi giderse, kitap yıl sonuna kadar piyasaya çıkmış olacak...

XS
SM
MD
LG