Washington Post, Dış İlişkiler Konseyi’nden Steven Cook ve Elizabeth Sherwood Randall’ın Türk-Amerikan ilişkileri konusunda kaleme aldığı bir makaleye yer veriyor. Makalede, Batıyla Müslüman dünyası arasındaki bölünmenin giderek artması nedeniyle Türkiye’nin Amerika açısından stratejik öneminin daha da arttığı vurgulanıyor, ancak iki ülke arasında son dönemde önemli görüş ayrılıkları yaşandığı da hatırlatılıyor. Yapılan yorumda, ilişkilerin düzelmesi için Irak’ın geleceği, PKK, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ve Kıbrıs konularında adımlar atılması gerektiği görüşüne yer veriliyor:
"Önümüzdeki iki yıl boyunca iki ülkenin politikacıları da bir yandan seçim ortamına girecek, bir yandan da Irak, İran, Ortadoğu ve Kıbrıs gibi dış politika konularında zor dönemeçlerden geçecek. Bu nedenle Türk ve Amerikalı liderler, Washington ile Ankara arasında görüş ayrılıklarına neden olan sorunları çözebilecekleri ve işbirliği için yeni imkanlar sağlayacak bir süreci hemen başlatmak için ellerinden geleni yapmalıdır."
New York Times, İspanya’nın Katalonya bölgesine daha fazla özerklik tanınması için yapılan referandumun sonuçlarını mercek altına alıyor. General Franco diktatörlüğü döneminde Katalonya’ya uygulanan baskılar nedeniyle ayrılıkçı eğilimlerin güç kazandığını hatırlatan gazete, Başbakan Jsoe Luis Rodriguez Zapatero’nun ordudan ve muhafazakar siyasetçilerden gelen bütün itirazlara rağmen referandum kararında diretmesini takdirle karşılıyor:
"Zapatero, başarılı bir birlik, federasyon veya konfederasyon oluşturmak için, her grubun kendi dilini kullanması, geleneklerini ve adetlerini özgürce sürdürmesi gerektiğini anladığı için övgüyü hak ediyor. Eğer bu referandum, Zapatero’nun Bask bölgesindeki ayrılıkçı terör örgütü ETA’nın ilan ettiği ateşkes sürecini kalıcı bir barışa çevirmesine de imkan sağlarsa, Katalonya’ya tanınan bölgesel hakları savunmak çok daha kolay olacaktır."
USA Today, Bush yönetiminin gazetecileri haber kaynaklarını açıklamaya zorlayan uygulamalarını eleştiriyor ve bu durumu, basının denetim görevini yerine getirmesini önleyecek bir adım olarak yorumluyor. Haber kaynağının gizliliğinin, halkın bilgilendirilmesi açısından büyük önem taşıdığını kaydeden gazete, bir çok önemli skandalın bu sayede açığa çıkarıldığını hatırlatıyor:
"Bir çok Avrupa ülkesi, gazetecilerin kaynaklarını açıklamaya zorlanamayacağını güvence altına almıştır. Amerika’yı kuran liderler de, basın özgürlüğünü, anayasayla koruma altına alacak kadar önemli görüyorlardı. Kendi tarihimizde basın özgürlüğüne bu kadar büyük önem verilirken, Bush yönetiminin bunu başka ülkelerden öğrenmesine hiç gerek yok."
Los Angeles Times, geçen hafta yapılan Uluslararası Balina Avı Komisyonu toplantısında, Japonya’nın bütün çabalarına rağmen balina avı yasağının sürmesi yönünde karar alındığını hatırlatıyor. Japonya’nın balina avı yasağını kaldırmak için bir çok başka ülkeye maddi yardımda bulunduğunu kaydeden gazete, Tokyo’nun bu konudaki ısrarının ekonomik değil kültürel nedenlere dayandığını savunuyor:
"Balina avı vahşi ve çevreye zararlı bir iştir. Tokyo’da yeni açılan balina-burger salonuna rağmen, genç Japonlar balina etinden çok hamburgeri tercih ediyor. Eğer Japonlar giderek yok olan bir mutfak kültürünü savunmak yerine popüler tatların egemenliğine izin verirse, Balina Avı Komisyonunda bu kadar dolap çevirmelerine de gerek kalmaz."