Erişilebilirlik

Kerkük'te Çatışma Olasılığı


Irak’ın kuzeyindeki farklı etnik gruplar, petrol yataklarının merkezi Kerkük’ün denetimini ele geçirmek için mücadele veriyor. Bölgedeki güç dengesini araştıran Amerika’nın Sesi muhabiri, Kerkük’le ilgili siyasi bir çözüme kavuşulmadan önce, şiddet olaylarının patlak verebileceğini saptadı.

Kerkük’ün merkezindeki bir anıtta, bir petrol kuyusu ile çevresini saran üç kılıç görülüyor. Petrol kuyusu Kerkük ‘ün ekonomik önemine dikkat çekiyor. Üç kılıç ise, ister istemez Kerkük’teki üç büyük etnik grubun varlığına işaret ediyor: Kürtler, Türkmenler ve Araplar. Ve bu üç etnik grubun Kerkük’ün kontrolünü ele geçirmek amacıyla şiddete başvurmaları kaçınılmaz görünüyor.

Kerkük’teki petrol rezervlerinin 10 milyar varil olduğu tahmin ediliyor. Bu, Kerkük için kan dökmeye değer bir miktar. Irak’ın yeni anayasasında, ülkede çıkan petrolün denetiminin devlette olduğunu vurgulayan maddenin bunu önlemesi oldukça güç görünüyor. Uzmanlar Kerkük üzerinde çıkacak bir etnik çatışmanın, ülke çapında bir iç savaşa yol açabileceğinden kaygılı.

Amman’daki Uluslararası Kriz Grubu’ndan Joost Hilterman, Kerkük’ün tam anlamıyla bir “barut fıçısı” olduğunu söylüyor: "Kerkük’te uzun süredir siyasi gerginlik yaşanıyor. Bu durum yavaş yavaş şiddete doğru tırmanıyor. Durum oldukça gergin. Kerkük’ün siyasi statüsünün belirlenmesi konusunda herkes beklemede."

Kürtler Irak nüfusunun yüzde 20’ini, ama ülkenin kuzeyinde çoğunluğu oluşturuyor. Kerkük’ün kendilerine ait olduğunu iddia ediyor ve bu vilayetin, kuzey Irak’taki diğer üç vilayeti kontrol eden Bölgesel Kürt Hükümeti’nin idaresine verilmesini istiyorlar.
Kerkük’teki bir diğer unsur da Araplar... Araplar, Saddam Hüseyin dönemindeki göç politikası sayesinde Kerkük’ün nüfusunda önemli paya sahip oldu. Ancak çoğu Irak savaşından sonra bölgeden kaçtı. Türkmenler’e gelince, onlar da bölgenin öteden beri kendilerine ait olduğunu savunuyor.

Washington Yakın Doğu Enstitüsü uzmanlarından Jeffrey White, Iraklı Türkmenlerin Türkiye’den destek aldığını ve bunun da kendileri için hayati öneme sahip olduğunu belirtiyor: "Türkmenlerin bölgedeki geçmişi çok eskiye dayanıyor. Ama şimdi yavaş yavaş köşeye itildiklerini düşünüyorlar. Türkiye ise, Irak’taki Türkmen nüfusun davasına ilgi duyuyor ve Irak’taki gelişmelere paralel olarak onları bir koz olarak kullanıyor. Kürtlerse, Türkiye’nin nasıl davranacağından kaygılandıkları için, attıkları her adıma dikkat ediyor."

Washington’daki RAND adlı kuruluşun uzmanlarından Nora Bensahel, Ankara’nın Türkmenlere verdiği yoğun desteğe rağmen, Kürtlerin Kerkük’ü kendi geleceklerinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söylüyor: "Kerkük petrolleri, Irak’ın kuzey bölgesinin ana gelir kaynağı. Eğer Kürt politikacılar bağımsız bir Kürdistan kurmaya çalışır, hatta Irak içinde özerk bir bölge oluşturmaya kalkarsa, kendilerine gelir kaynağı arayacaklar. Bu da Kerkük’ün Kürtler açısından stratejik önemini ortaya koyuyor."

Washington’daki bir başka düşünce kuruluşu, Silah Kontrol ve Silahsızlanma Merkezi uzmanlarından, eski diplomat Peter Galbraith, Iraklı Kürtlerle yakın ilişkisi olan biri. Galbraith, Kürtler’in Kerkük’ü denetimleri altına alma arzusunun sadece ekonomik kaygılardan kaynaklanmadığını savunuyor: "Kerkük, Kürtler için fazlasıyla duygusal önem taşıyor. Bölgede tarihten beri çoğunluğa sahip olduklarını savunuyorlar. Üstelik, gayrı meşru ve adil olmayan yöntemlerle bölgeden sürüldüklerini düşünüyorlar. Kürt liderler, bu konuya öylesine önem veriyor ki, Kerkük’ü ‘Kürdistan’ın Kudüs’ü’ diye tanımlıyorlar."

1980’li yılların sonunda Saddam Hüseyin, çok sayıda Iraklı Arap’ı Kerkük’e göç ettirdi ve Kürtleri de bölgeden sürdü. Saddam Hüseyin 2003 yılında devrildiğindeyse, Kürtler kent merkezine akın etti ve vilayeti kuşattı. Ellerinden alınan mal-mülklerin geri verilmesini istediler. O dönemden bu yana Kerkük’teki etnik gruplar arasında gerginlik tırmanmaya devam ediyor.

Kürtler, Saddam Hüseyin dönemindeki göç politikalarını tersine çevirmeye çalıştıklarını iddia etse de, New York’ta bulunan Dış İlişkiler Konseyi’nden Steven Cook, Kerkük’te son zamanlarda yaşanan tersine göçün, önümüzdeki dönemde planlanan oylamaya siyasi zemin hazırladığı görüşünde: "Kürtlerin 2007 yılındaki referandumdan önce kentteki nüfus dengesini kendi lehlerine değiştirme çabaları çok ortada. Bence referandum sonuçları, Kerkük’ün Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesine bağlanması yönünde çıkacak. Bu da komşu ülkeler için önemli bir kaygı unsuru."

Türkiye böyle bir referandumun yalnızca Kerkük’te değil, Irak’ın bütününde yapılması çağrısında bulunuyor. Uzmanlar, Türkiye’nin bu çağrısının altında, Kerkük-Yumurtalık boru hattının Bölgesel Kürt Hükümeti’nin idaresi altında olmasını istememesinin yattığını belirtiyor. Uzmanlar aynı zamanda Kürtlerin Kerkük üzerindeki niyetlerinden, Ankara’nın haberdar olduğunu da kaydediyor.

Yalnızca bölgesel unsurlar değil aynı zamanda, Iraklı radikal Şii lider Muktada el Sadr da, Kerkük’ün Kürtler tarafından yönetilmesine karşı çıkıyor. Kürtlerin gelecek yıl yapılacak referandumu kazanmaları durumunda, Sadr’ın da Irak’ın güneyinde, Şiiler için özerk bir bölge oluşturulması yönünde baskı yapacağı görüşü ağır basıyor. Uzmanlara göre böyle bir durum, Irak’ın ileride üç ayrı bağımsız devlete bölünmesine, bölgedeki jeopolitik dengeleri de ciddi ölçüde değiştirmesine yol açabilir.

XS
SM
MD
LG