Christian Science Monitor muhabirleri Peter Ford ve Yigal Schleifer, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde her iki tarafın da birbirine karşı kuşkularının giderek arttığını belirtiyor. Haberde, Orhan Pamuk ve Hrant Dink davalarının yanı sıra yeni Terörle Mücadele Kanunu tasarısının da Avrupa’yı endişelendirdiği belirtiliyor. Buna karşılık Fransa Parlamentosu'nda görüşülen Ermeni soykırımı tasarısı ve uygulanan başörtüsü yasağı gibi konuların da Türk kamuoyunda tepki yarattığı vurgulanıyor. Haberin en çarpıcı bölümlerinden biri ise bir Avrupalı diplomatın gözlemlerini yanısıtıyor:
"Konunun hassasiyeti nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen bir Avrupalı diplomat Türkiye’de bu süreçte Avrupa Birliği için eskisi kadar güçlü bir siyasi irade kalmadığını belirtiyor. 'Bu konuda yapılan kararlılık açıklamaları daha az ikna edici, çünkü söylenenlerle yapılanlar birbirine uymuyor,' diye konuşuyor. Avrupalı diplomat, hükümetin seçimlere ve ülkedeki ruh haline yoğunlaştığını söylüyor ve bu ruh halinin de içe dönük bir ruh hali olduğunu vurguluyor. Aynı diplomat, 'Hükümet, yol göstermek ve liderlik yapmak yerine, daha çok on yıllardır Türkiye’yi korkutan hayaletleri dinliyor,' diye ekliyor."
Amerika’nın Libya ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma kararını değerlendiren New York Times, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin geçmişte yaptıklarının unutulmasının mümkün olmadığını yazıyor. Ancak gazete, dünyanın özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında ciddi bir değişimden geçtiğini vurguluyor ve Kaddafi’nin artık teröre destek vermediğini yazıyor:
"Bush yönetiminin Libya’yla ilişkileri düzeltme kararı, İran gibi ülkelerle ilişkilerde yaşanan şizofreniyi de ortaya çıkartıyor. Dışişleri bakanı Condollezza Rice, Pazartesi günü Libya’yla diplomatik ilişkilerin yeniden kurulacağını açıklarken, 'Bütün dünya ülkeleri, İran ve Kuzey Kore yönetimlerinin tavrını değiştirmesi için baskı yaparken, Libya önemli bir örnek oluşturmaktadır,' diye konuştu. Bu açıklama bir soruyu da beraberinde getiriyor. Libya örneğinde çözüme Amerika’nın bu ülkeyle doğrudan görüşmeler yapmasıyla varılmadı mı? İran için aynı şey söz konusu değil, ama belki İran konusunda da benzer bir yöntem izlenmesi gerekiyor."
Washington Post Başkan Bush’un Ulusal Muhafızları Irak ve Afganistan savaşları ile Katrina kasırgasından sonra Meksika-Amerika sınırında da kullanma kararını eleştiriyor. Bush’un Ulusal Muhafızları kendi muhafazakar seçmen tabanını tatmin etmenin bir aracı haline getirdiğini iddia eden gazete, kararın kaçak göçmen sorununu çözmekten çok şov yapmaya yönelik olduğunu savunuyor:
"Bush, sayıca yetersiz olan düzenli ordunun eksiklerini kapatmak amacıyla Ulusal Muhafızları uzun bir süredir zaten kullanıp atılacak bir araç olarak görüyordu. Şimdi de, siyasi çıkar sağlamak amacıyla Ulusal Muhafızların sırtına yeni bir yük bindirmeye hazırlanıyor. Vatandaşlardan oluşan bir askerlik organizasyonu, bu yapılanlardan çok daha iyisini hak ediyor."
USA Today ise eleştiri oklarını Başkan Bush’un vergi indirimi politikasına yöneltiyor. Vergi indirimlerinin ekonomiyi canlandırmaktan çok zenginleri ödüllendirmek anlamına geleceğini belirten gazete, bu uygulamayla bütçe açığının daha da artacağını öne sürüyor:
"Bush’un vergi politikası, adalet sınavından da geçmeyi başaramıyor. Yaptıkları yatırımlarla büyük bir servet kazananlara göre, orta sınıf Amerikalılar zorluklar kazandıkları para üzerinden daha fazla vergi ödüyor. Artık adil, makul ve sıradan vatandaşların geleceğe ilişkin plan yapmalarına imkan verecek ölçüde istikrarlı bir vergi sistemine geçmenin zamanıdır."
"Konunun hassasiyeti nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen bir Avrupalı diplomat Türkiye’de bu süreçte Avrupa Birliği için eskisi kadar güçlü bir siyasi irade kalmadığını belirtiyor. 'Bu konuda yapılan kararlılık açıklamaları daha az ikna edici, çünkü söylenenlerle yapılanlar birbirine uymuyor,' diye konuşuyor. Avrupalı diplomat, hükümetin seçimlere ve ülkedeki ruh haline yoğunlaştığını söylüyor ve bu ruh halinin de içe dönük bir ruh hali olduğunu vurguluyor. Aynı diplomat, 'Hükümet, yol göstermek ve liderlik yapmak yerine, daha çok on yıllardır Türkiye’yi korkutan hayaletleri dinliyor,' diye ekliyor."
Amerika’nın Libya ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma kararını değerlendiren New York Times, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin geçmişte yaptıklarının unutulmasının mümkün olmadığını yazıyor. Ancak gazete, dünyanın özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında ciddi bir değişimden geçtiğini vurguluyor ve Kaddafi’nin artık teröre destek vermediğini yazıyor:
"Bush yönetiminin Libya’yla ilişkileri düzeltme kararı, İran gibi ülkelerle ilişkilerde yaşanan şizofreniyi de ortaya çıkartıyor. Dışişleri bakanı Condollezza Rice, Pazartesi günü Libya’yla diplomatik ilişkilerin yeniden kurulacağını açıklarken, 'Bütün dünya ülkeleri, İran ve Kuzey Kore yönetimlerinin tavrını değiştirmesi için baskı yaparken, Libya önemli bir örnek oluşturmaktadır,' diye konuştu. Bu açıklama bir soruyu da beraberinde getiriyor. Libya örneğinde çözüme Amerika’nın bu ülkeyle doğrudan görüşmeler yapmasıyla varılmadı mı? İran için aynı şey söz konusu değil, ama belki İran konusunda da benzer bir yöntem izlenmesi gerekiyor."
Washington Post Başkan Bush’un Ulusal Muhafızları Irak ve Afganistan savaşları ile Katrina kasırgasından sonra Meksika-Amerika sınırında da kullanma kararını eleştiriyor. Bush’un Ulusal Muhafızları kendi muhafazakar seçmen tabanını tatmin etmenin bir aracı haline getirdiğini iddia eden gazete, kararın kaçak göçmen sorununu çözmekten çok şov yapmaya yönelik olduğunu savunuyor:
"Bush, sayıca yetersiz olan düzenli ordunun eksiklerini kapatmak amacıyla Ulusal Muhafızları uzun bir süredir zaten kullanıp atılacak bir araç olarak görüyordu. Şimdi de, siyasi çıkar sağlamak amacıyla Ulusal Muhafızların sırtına yeni bir yük bindirmeye hazırlanıyor. Vatandaşlardan oluşan bir askerlik organizasyonu, bu yapılanlardan çok daha iyisini hak ediyor."
USA Today ise eleştiri oklarını Başkan Bush’un vergi indirimi politikasına yöneltiyor. Vergi indirimlerinin ekonomiyi canlandırmaktan çok zenginleri ödüllendirmek anlamına geleceğini belirten gazete, bu uygulamayla bütçe açığının daha da artacağını öne sürüyor:
"Bush’un vergi politikası, adalet sınavından da geçmeyi başaramıyor. Yaptıkları yatırımlarla büyük bir servet kazananlara göre, orta sınıf Amerikalılar zorluklar kazandıkları para üzerinden daha fazla vergi ödüyor. Artık adil, makul ve sıradan vatandaşların geleceğe ilişkin plan yapmalarına imkan verecek ölçüde istikrarlı bir vergi sistemine geçmenin zamanıdır."