Erişilebilirlik

Osman Ertuğ ile Söyleşi


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Washington temsilcisi Osman Ertuğ, Amerika'nın Sesi stüdyolarına konuk oldu. Ertuğ, Barış Ornarlı'nın sorularını yanıtladı.

Osman Ertuğ ile Söyleşi

BARIŞ ORNARLI: Sayın Ertuğ, isterseniz önce bir durum değerlendirmesi yapalım: Kıbrıs’ta çözüm arayışında şu anda neredeyiz?

OSMAN ERTUĞ: Kıbrıs’ta çözüm arayışının neden duraksamaya uğradığı bilinmektedir. Bundan iki yıl kadar önce, biliyorsunuz, 24 Nisan 2004’te, iki tarafta aynı anda, ama ayrı ayrı referandumlar yapıldı. Bu referandumlardan çıkan sonuçlar belli: Kıbrıs Türk tarafı yüzde 65 ile ‘evet’ diyor; Kıbrıs Rum tarafıysa, Annan Planını, yüzde 76’lık büyük bir çoğunlukla reddediyor. Duraklamaya sebep olan olay bu. Aradan geçen zaman içinde biz, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin bizden beklediği şekilde, barışa, barışçı bir çözüme olan bağlılığımızı devam ettirdik. Bu, bütün söz ve hareketlerimizle; izlediğimiz politikalarla ortadadır. Rum tarafından neyi bekledi Genel Sekreter? İlgili raporunda diyor ki, ‘Rum tarafı, eğer bu Planda değişiklik istiyorsa, ne istediğini, bize açıklılıkla, kesinlikle, nihai bir şekilde ve yazılı olarak, öncelik sırasına göre vermesi lazım.’ Bu şu ana kadar yapılmış değil. Kıbrıs Rum Kesimi ve Birleşmiş Milletler arasında bazı temaslar yapıldı: bu doğrudur. Ancak, bu temaslardan Genel Sekreter tatmin olmamıştır. Rum tarafı Genel Sekreteri tatmin etmemiştir. Şu anda, Rum tarafının yapması gereken şey, görüşlerini açık ve nihai bir şekilde belirtmek suretiyle, yeni bir süreci başlatması için Genel Sekreteri ikna etmektir. Bu yapılmamıştır. Paris görüşmesinde ortaya çıkan tablo, Kıbrıs Rum tarafınca çarpıtılmıştır. Halbuki, orada ortaya çıkan bir gerçek, Kıbrıs Rum tarafının sözleriyle hareketleri arasında büyük bir uçurum olduğu şeklindedir. Bunu Genel Sekreter sözlü olarak da belirtmiştir; yazılı olarak da bu ortadadır. Dolayısıyla, [Rumların] yapması gereken: sözleriyle yaptıkları arasındaki açık farkı gidermek; Genel Sekreterin talep ettiği görüşleri açıklıkla vermek; ve bu şekilde öze yönelik bir sürecin başlamasına yardımı olmaktır.

BO: Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının, şu anda atabileceği adımlar var mı?

OE: Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin tutumu statik olmamıştır: ‘İşte biz elimizden geleni yaptık, artık toplumlardadır, biz bunun ötesinde bir şey yapamayız’ deyip kalemi elden bırakmamıştır... Çeşitli inisiyatifler almıştır. Bunun son örneği Türkiye’nin Eylem Planıdır. Biliyorsunuz, 24 Ocak 2006’da Türkiye, kapsamlı bir plan ortaya koymuştur. Bu plan içerisinde, Kıbrıs Rum tarafının, Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını kullanması doğrultusunda yaptığı talebe karşılık olarak, Kıbrıslı Türklerin üzerindeki ambargoların kaldırılmasını önermiştir; bunun mekanizmalarını; nasıl yapılacağını ortaya koymuştur. Bu vizyon sahibi bir plandır. Ve Rum tarafınca, sanki hiç önemi yokmuş gibi süratle reddedilmiştir. Biz Rum tarafının bu konudaki tutumunu değiştirmesini bekliyoruz. Birleşmiş Milletlerden bu plana yanıt bekliyoruz. Önemli devletler, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği içerisindeki belirli kesimler bu plana destek beyan etmişlerdir; olumlu bulduklarını belirtmişlerdir. Dolayısıyla, bu plan Türk tarafının attığı önemli bir adımdır. Başka bir gelişme ise, Kıbrıs Türk tarafının önerisiyle teknik komiteler kurulması gündeme gelmiştir. Teknik Komiteler, günlük konuları görüşeceklerdir. Kıbrıs Türk tarafı, bu konudaki kabul kararını Genel Sekretere duyurmuştur. On maddelik bir gündem vardır. Bunun içerisinde, suçluların yakalanması – yani cürüm konusunda işbirliği; çevre konuları; kuş gribi gibi sağlık konuları; çeşitli konular bulunmaktadır. Bunun üzerinde de hala temaslar yapılmaktadır. Umarım, Rum tarafının bu teknik komitelerin çalışmasına koyduğu engeller kısa zamanda ortadan kalkar, ve iki taraf arasında en azından daha iyi bir atmosfer oluşmasına yardımcı olacak bu öneri olumlu karşılanır. Ama bütün bunlar tabii ki, bütünlüklü bir çözümün yerine geçecek olaylar değil... Esas öze yönelik bir görüşmenin başlamasının koşulu, Rum tarafının görüşlerini açıklık ve kesinlikle Genel Sekretere bildirmesidir.

BO: Amerika’nın tutumunu nasıl karşılıyorsunuz?

EO: Kendilerinden dinlediğimiz, hareketlerine baktığımızda sonuçlandırabildiğimiz kadarıyla, Amerika Birleşik Devletleri aynı bu noktadadır: Yani, Rum tarafının Genel Sekretere görüşlerini bildirmesi gerektiği noktasındadır. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri, Kıbrıs Türk tarafı üzerindeki izolasyonun kalkmasına destek vermektedir. Çünkü, bu sadece Kıbrıslı Türklerin insan haklarıyla ilgili bir konu değildir; onun da ötesinde, aynı zamanda Rum tarafını yapıcı görüşmelere teşvik etmek için bir araçtır. Bildiğimiz kadarıyla, Amerika’nın bu tutumunda herhangi bir değişiklik yoktur.

BO: Sayın Ertuğ, siz çözüm konusunda umutlu musunuz?

EO: Bu işle ilgilenen herkesin, kanımca, umutlu olması gerekiyor. Umut bittiği anda o zaman görüşme de biter. Tabii, umutlu oluyoruz diyerek, engelleri görmemek lüksüne de sahip olmadığımız kanaatindeyim. Ortada bir takım engeller vardır. En büyük engel de Kıbrıs Rum tarafının şu anda, bizimle görüşme masasına oturup, gerçekten bir çözüme ulaşma konusunda iradesi bulunmamasıdır. En büyük engel budur. Şu anda, elbette, güven sorunu olabilir, başka tarihi sorunlar da bulunmaktadır; ama esas nedeni, şu anda, Kıbrıs Rum liderliğinde – ki halk arasında da bu görülüyor – siyasi irade olmamasıdır. Kıbrıs Rum halkının yüzde 48’i Kıbrıs Türkleriyle bir arada yaşama tezini desteklemiyor. Gençler arasında bu oran yüzde 63. Ancak yüzde 45 Kıbrıs Türkleriyle bir arada yaşayabiliriz demiştir. Kıbrıs Rum tarafında aşırı milliyetçilik güçlenmektedir. Bütün bu faktörlerin ortaya çıkardığı bir tablo vardır: O da, Kıbrıslı Rumların barışçı bir çözüme hazır olmadığı şeklindedir. Bu gerçeği de bilerek hareket etmek lazımdır ve bunu ortadan kaldırmanın yöntemlerini de düşünmemiz gerekir. Bizim kanaatimizce bunun tek bir yolu vardır: O da Kıbrıs Türk tarafı üzerindeki haksız ve gayri insani izolasyonların kaldırılması... Bunu yapmak da uluslararası camianın elindedir. Bu konuda bize vaatler yapılmıştır. Bu vaatlerden hemen hemen hiçbiri – sembolik bazı hareketler hariç – yerine getirilmemiştir. Bu konuda özellikle Avrupa Birliği’ne düşen büyük görevler vardır. Amerika Birleşik Devletleri belirli adımlar atmıştır ve biz kendilerine bu konuda müteşekkiriz. Ancak, bunlar Rum tarafının tutumunu değiştirmesi için yeterli büyüklükte adımlar değildir. Bunlara devam edilmesi, bunların arttırılması gerekmektedir. Belki o zaman, Kıbrıs Rum tarafı bizimle ciddi bir müzakereye girişebilir.

BO: Teşekkür ederim.

EO: Ben teşekkür ederim.

XS
SM
MD
LG