İsrail birliklerinin Eriha’daki bir cezaevini basarak altı Filistinli mahkumu kaçırmasının yankıları sürüyor. New York Times, Hamas’ın İsrailli bir bakanı öldürmekle suçlanan militanları serbest bırakmaya kalkmakla hatalı davrandığını belirtiyor ve İsrail hükümetinin seçim öncesinde oy kaygısıyla hareket ettiğini vurguluyor. Ancak yapılan yorumda asıl sorumluluğun baskın öncesinde cezaevindeki gözlemcilerini geri çeken Amerika ve İngiltere’de olduğu kaydediliyor:
"İsrail’de başbakanlık görevini vekaleten yürüten Ehud Olmert, cezaevi baskınıyla, Benyamin Netanyahu’yla girdiği başbakanlık yarışında daha avantajlı konuma gelmiş olabilir. Ancak seçimleri bu cezaevi baskını sayesinde kazanmak, aslında Olmert’in daha sonra İsrail ve Filistin arasında barış sağlama çabalarını daha da zorlaştıracaktır."
Boston Globe ise, Amerika’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi John Bolton’un yeni İnsan Hakları Konseyi’nin yapılandırılması için önerilen reform paketine karşı çıkmasını eleştiriyor. Yapılan yorumda hazırlanan paketin mükemmel olmadığı kabul ediliyor ancak bunun ileriye doğru atılmış bir adım olduğu savunuluyor. Gazete, Bolton’un bu tavrıyla Amerika’nın uluslararası arenada yalnız kalmasına yol açtığını öne sürüyor:
"İnsan hakları meselesinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki siyasi dengelerden bağımsız olarak ele alınması çok iyi bir gelişme olurdu. Ancak, ne yazık ki, kısa vadede böyle bir şey mümkün görünmüyor. Oysa Bolton, Burma’daki siyasi tutuklular veya Darfur’da soykırımdan kurtulmaya çalışan köylülerin hatırına, İnsan Hakları Konseyi’nin önünü açmalıydı."
USA Today ise eleştiri oklarını Amerikan sağlık sistemine yöneltiyor. Hastaların kendi durumları hakkında yeterince bilgilendirilmediğini, uygulanan tedavi yöntemlerinin denetlenmediğini ve yanlış tedavilerin yaptırımsız kaldığını belirten gazete, sağlık alanında kamu denetiminin artırılmasını öneriyor:
"Amerika, bütün gelişmiş ülkeler arasında kişi başına en fazla sağlık harcaması yapılan ülke. Sadece bu yıl, sağlık sistemi için 294 milyar Dolar harcandı. Peki bütün bu harcanan paranın karşılığında elimize ne geçiyor? Artık bu sorunun cevabını almanın zamanıdır. Artık hastaların şikayetlerinin dikkate alınmasının ve cevaplandırılmasının zamanıdır."
Washington Times ise geçmişte İran’a nükleer teknoloji sattığı için Rusya’yı suçluyor ve Tahran’ın nükleer silah üretimini engelleme çabalarında Moskova’nın da net bir tavır takınması gerektiğini belirtiyor. Moskova’nın şu ana kadar İran’a yaptırım uygulanmasını engellediğini kaydeden gazete, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in üzerindeki baskıların giderek arttığını ifade ediyor:
"Rus diplomatlar, şu ana kadar bir yandan İran’la ticari ilişkilerini sürdürürken, bir yandan da Batı’yı tatmin edecek sert açıklamalar yapma politikasında başarılı oldu. Ancak Amerika ve Avrupa, İran’a karşı diplomatik eyleme geçilmesi yönündeki baskılarını artırdıkça, Moskova’nın çift taraflı oynama şansı da giderek zorlaşacaktır. Batı, kararlı oldukça, Putin de İran’la ilişkileri konusunda yakında zor bir tercih yapmak zorunda kalacaktır."
"İsrail’de başbakanlık görevini vekaleten yürüten Ehud Olmert, cezaevi baskınıyla, Benyamin Netanyahu’yla girdiği başbakanlık yarışında daha avantajlı konuma gelmiş olabilir. Ancak seçimleri bu cezaevi baskını sayesinde kazanmak, aslında Olmert’in daha sonra İsrail ve Filistin arasında barış sağlama çabalarını daha da zorlaştıracaktır."
Boston Globe ise, Amerika’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi John Bolton’un yeni İnsan Hakları Konseyi’nin yapılandırılması için önerilen reform paketine karşı çıkmasını eleştiriyor. Yapılan yorumda hazırlanan paketin mükemmel olmadığı kabul ediliyor ancak bunun ileriye doğru atılmış bir adım olduğu savunuluyor. Gazete, Bolton’un bu tavrıyla Amerika’nın uluslararası arenada yalnız kalmasına yol açtığını öne sürüyor:
"İnsan hakları meselesinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki siyasi dengelerden bağımsız olarak ele alınması çok iyi bir gelişme olurdu. Ancak, ne yazık ki, kısa vadede böyle bir şey mümkün görünmüyor. Oysa Bolton, Burma’daki siyasi tutuklular veya Darfur’da soykırımdan kurtulmaya çalışan köylülerin hatırına, İnsan Hakları Konseyi’nin önünü açmalıydı."
USA Today ise eleştiri oklarını Amerikan sağlık sistemine yöneltiyor. Hastaların kendi durumları hakkında yeterince bilgilendirilmediğini, uygulanan tedavi yöntemlerinin denetlenmediğini ve yanlış tedavilerin yaptırımsız kaldığını belirten gazete, sağlık alanında kamu denetiminin artırılmasını öneriyor:
"Amerika, bütün gelişmiş ülkeler arasında kişi başına en fazla sağlık harcaması yapılan ülke. Sadece bu yıl, sağlık sistemi için 294 milyar Dolar harcandı. Peki bütün bu harcanan paranın karşılığında elimize ne geçiyor? Artık bu sorunun cevabını almanın zamanıdır. Artık hastaların şikayetlerinin dikkate alınmasının ve cevaplandırılmasının zamanıdır."
Washington Times ise geçmişte İran’a nükleer teknoloji sattığı için Rusya’yı suçluyor ve Tahran’ın nükleer silah üretimini engelleme çabalarında Moskova’nın da net bir tavır takınması gerektiğini belirtiyor. Moskova’nın şu ana kadar İran’a yaptırım uygulanmasını engellediğini kaydeden gazete, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in üzerindeki baskıların giderek arttığını ifade ediyor:
"Rus diplomatlar, şu ana kadar bir yandan İran’la ticari ilişkilerini sürdürürken, bir yandan da Batı’yı tatmin edecek sert açıklamalar yapma politikasında başarılı oldu. Ancak Amerika ve Avrupa, İran’a karşı diplomatik eyleme geçilmesi yönündeki baskılarını artırdıkça, Moskova’nın çift taraflı oynama şansı da giderek zorlaşacaktır. Batı, kararlı oldukça, Putin de İran’la ilişkileri konusunda yakında zor bir tercih yapmak zorunda kalacaktır."