Erişilebilirlik

Fethullah Gülen Hareketinde Kadının Yeri


Son yıllarda Amerika'da taban oluşturmaya çalışan Fethullah Gülen ve taraftarları kadına nasıl bakıyor. Indiana Üniversitesi’nde düzenlenen, "İslam ve Politika: Fethullah Gülen Hareketi" konulu konferansta oluşumun kadına bakışıyla ilgili bir konuşma yapan Massachussetts eyaletindeki Hampshire Üniversitesi öğretim üyelerinden Berna Turam, hareketin kadınları kendi özel yaşam alanlarına ittiğini söyledi.

Türkiye'deki İslami hareketlerle ilgili çalışmaları bulunan Berna Turam'a göre, Gülen hareketinde kadınların erkek merkezli karar mekanizmalarına girmeleri çok zor görünüyor.

Toplantının içeriği ve İslami çevrelerin kadına bakışıyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Turam’la Özge Övün konuştu.

Berna Turam ile yaptığımız söyleşiyi yukarıdaki linkten dinleyebilirsiniz.

RÖPOTAJIN TAM METNİ

Özge Övün: Sizin çalışmalarınız ve deneyimlerinize göre Gülen hareketinde kadının yeri nedir?

Berna Turam: Hareketin kamu alanındaki aktivitelerine baktığımızda, birçok çevreden çok sayıda kadın katılımcı oluyor. Kadınları özellikle kamusal alana davet eden bir yönü var cemaatin. Ama aslında bu çok da göz önünde olan kamu alanı biraz yanıltıcı. Çünkü bu alanda yer alan kadınların çoğu cemaatin içinden değil. Toplantılarda, laik çevrelerden, film aktörlerine, akademisyenlere, hatta pop şarkıcılarına kadar farklı farklı kadın katılımcılar oluyor. Ama hareketin gerçek taraftarı kadınlar, mesela erkek taraftarların eşleri ve kızları daha çok arka planda, yani özel alanda kalıyor. Ve özel alana, kadınların özel hayatına baktığımda, kadınlar ve erkeklerin günlük hayatlarının çok kesin hatlarla ayrıldığını gördüm. Kadınlar, kadınlarla sosyalize oluyorlar Gülen hareketinde. Özellikle Türkiye sınırları içerisinde cemaat hala haremlik selamlık şeklinde organize oluyor. Kadın taraftarlar arasında toplum hayatında aktif olanlar yok değil. Ama kadınların bu katılımı, kadınları erkek merkezli güç mekanizmalarının bir parçası yapmaktan çok uzak. Refah ile karşılaştırmak ilginç olabilir bunu. Refah partisinin politik olarak aktif olan kadınlarının tam tersine cemaatin kadınlarının arasında pek bir feminist bilinç, aksiyon falan gelişmiş değil. Bu kadınların büyük çoğunluğu kendi çıkar ve haklarını, hareketin dava ve amaçlarından farklı görmüyorlar.

Özge Övün: Kadın hakları ve kadın-erkek eşitliğine daha geniş çerçeveden baktığınızda, kadının toplumda erkeğe oranla geri planda kalmasını ne gibi etkenlere bağlıyorsunuz?


Berna Turam: Cemaatin bazı kadın politikaları Türk devletinin kurucularının kadın konusundaki davranışlarını çok anımsatıyor bana. Cumhuriyetin erken dönemlerinde Atatürk ve etrafındaki erkek elit çemberi de bu şekilde kadınları kamu ve poliltik alanda paylaşıma davet etmişlerdi. Halen birçok kesimde bu davranış feminist bir aksiyon olarak yorumlanıyor. Fakat biraz dikkatli bakıldığında, erken Cumhuriyet döneminde bu kadınların çoğunun karar verme mekanizmalarında ve kurumsal politik yapılanmada güçlenmesine imkan verilmediğini görüyoruz. Tıpkı cemaatin kadın taraftarları gibi, Cumhuriyet’in ya da aydınlanmanın kadınları kendi hak, hürriyet ve çıkarlarını millet ve devlet kurma projesinden ayrı görmemişlerdi. Bu nedenle kadınlar konusunda erkeklerinin ön ayak olduğu, reformcu gibi gözüken yaklaşıma eleştirel bakabilmemiz lazım. Yani, Türkiye’deki kadın politikalarının bir uzantısı aslında cemaatin kadın düzeni.

Özge Övün: Kadının gerek çalışma hayatında gerekse sosyal yaşamın diğer alanlarında –siyasette örneğin- bir takım sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bu sorunları ve temel nedenlerini kısaca açıklayabilir misiniz?


Berna Turam: Bence önce sorunun ne olduğuna parmak basmak lazım. Aslında bence yine Türkiye’de kadın arka planda kalıyor demek yanlış. Çünkü, tam tersine, kadınlar stratejik bir şekilde en gözüken ön plana, vitrine çıkarılıyor. Türkiye’de her alanda kadın var. Akademi, Tıp, Finans hatta hukuk alanında bile.. Fakat kadınların bu şatafatlı ön planlardaki görünürlüğü onları güç çevrelerinin içine almaya yetmiyor. Tam tersine kadınlar ne kadar kamusallaşırsalar erkek merkezli güç mekanizmalarının dışına itilmeleri o kadar daha az göze batıyor ya da o kadar kolayca ört pas edilebiliyor.


Özge Övün: Her ne kadar kadınlar bu sorunlarla dünyanın her yerinde karşılaşıyor olsalar da, özellikle Müslüman ülkelerde kadının yerinin daha da kötü olduğu, daha kötü muamele gördüğü belirtiliyor. Ve maalesef bunun örneklerini de birçok Arap ülkesinde görebiliyoruz. Müslüman ülkelerde kadının ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesi İslamiyete bağlanabilir mi?


Berna Turam: Böyle bir kanı var. Ama benim çalışmam buna şüphe getiriyor. İslamın politika ve politik gücün her alanını her ülkede farklı etkilediğini görüyoruz. Türkiye ile İran’ı karşılaştırmak çok zor kadın konusunda. Bazı sosyal bilimciler İslam’ın kadını özgürleştirici, güçlendirici yönlerini vurguladılar, bazıları da kadınlar üzerindeki tam zıttı etkilerini vurguladılar. Ben bu tartışmada iki safta da yer almıyor. Diğer tek tanrılı bütün dinler gibi İslam da kadın hakları ya da kadının toplumdaki yerini savunmak gibi bir amaç gütmüyor. Bu konuda İslam’ın Hıristiyanlık ya da Musevilik’ten çok bir farkı yok. Bu dinlerin feminist olmadıkları aşikar. Fakat kadının durumunu her ülkede farklı olarak etkileyen başka bir faktör var. O da İslam’ın o ülkenin devleti ve politik kurumlarıyla olan ilişkisi. Bu yüzden, bir İslami cemaatteki kadın sorunsalıyla Cumhuriyet’in erken dönemindeki kadınlara ilişkin reformlar arasında bir bağ görmek hiç de şaşırtıcı değil.

XS
SM
MD
LG