Erişilebilirlik

Suriye'ye Reform Baskısı ve Sonuçları


Suriye hükümeti geçtiğimiz yıl içinde, komşularının iç işlerine karışmaktan vazgeçip ülke içinde demokratik reformlara gitmesi yönünde yoğun baskılara hedef oldu.

Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri’nin geçen yıl Şubat ayında Beyrut’ta bombalı suikastle öldürülmesi, Suriye için olumsuz gelişmelerle dolu bir yılın başlangıcı oldu. Devlet Başkanı Beşar Esad liderliğindeki Suriye hükümeti, suikastte rolü olduğu yolundaki suçlamalarla uluslararası ilgi odağı haline geldi. Birleşmiş Milletler’ce yapılan bir soruşturma sonunda bazı yüksek düzeydeki Suriyeli yetkililer, suikaste karışmakla suçlandı. Suriye hükümeti, uluslararası baskılar karşısında Lübnan’daki kuvvetlerini geçen Mayıs ayında geri çekmek zorunda kaldı. Suriye’nin Lübnan’da yaklaşık 30 yıl süren askeri varlığı böylece sona erdi.

Bu gelişmelere rağmen batı ülkelerinin, Suriye üzerinde, komşularının istikrarını bozacak davranışlardan kaçınması ve ülke içinde demokratik reformlara gitmesi yolundaki baskıları devam ediyor.

Sıradan Suriyelilerin çoğu, bu dış baskılara ve özellikle Washington’un baskısına tepkili. Bazı Suriyeliler ise ülkede uzun süredir beklenen değişimin nihayet başlayacağı yolunda umutlu. Şam’da, insan haklarının korunmasını ve reformları savunan bazı kişiler, Suriye’de özgürlüklerin genişleyeceğine inanıyor. Şam Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Mervan Kabalan ise bu görüşe katılmıyor. Kabalan şöyle diyor:

“Son dokuz ayda fazla bir değişiklik olduğunu sanmıyorum. Hükümet, uluslararası baskılar yüzünden reforma gitmenin değişimin mümkün olmadığını savunuyor.”

Reform yanlıları ise Suriye hükümetinin geçmişte uluslararası baskıları siyasi değişimi engellemek için bir bahane olarak kullandığını, ancak baskılar bugünlerde hafiflemiş görünse de bunun olumlu bir etkisine tanık olmadıklarını söylüyor. Siyaset uzmanı Ayman Abdülnur, Şam hükümetinin, dış baskıların azalmasını ülke içindeki durumu aynen korumak için “yeşil ışık” olarak gördüğünü belirtiyor:

“İşler eskisi gibi devam ediyor. Bazı yüzeysel, göstermelik iyileştirmelere rağmen yöneticilerin amacı herşeyi eskiden olduğu gibi korumak.”

Suriye’yi yöneten Baas Partisi’nin geçen Haziran ayında yapılan yıllık kongresi ve son zamanda yapılan kabine değişikliği de reform yönünde bir eğilim başlatmamış görünüyor. Kabinede en önemli değişiklik, uzun süredir Suriye Dışişleri Bakanı olan Faruk el Şara’nın, iki devlet başkan yardımcılığı görevinden birine getirilmesi oldu. Devlet Başkanı Esad, yakın çevresindeki siyasi liderleri görevlerinde tutuyor ve bu davranışıyla da birçoklarına göre, anlamlı bir değişimden yana olmadığı izlenimi yaratıyor.

Yine de Suriye’de bazı alanlarda değişim olduğu bir gerçek. İfade özgürlüğüne daha çok saygı gösterildiği, devletin bireylerin günlük yaşamına daha az müdahale ettiği bildiriliyor. 2001’de, reform istedikleri için hapsedilen beş siyasi mahkum son zamanda serbest bırakıldı. Bunlardan biri, Riad Seif, Şam’daki bürosunda Amerika’nın Sesi’ne demeç verdi. Seif, özellikle önceki Devlet Başkanı ve şu andaki Başkan Beşar Esad’ın babası Hafız el Esad’ın Suriye’yi bir ağa gibi yönettiğini söylüyor:

“Hafız Esad zamanında Suriye bir ülke gibi değil çiftlik gibi yönetildi. Sahibinin hiç kimseye hesap vermek zorunda olmadığı bir çiftlik gibi.”

2000 yılında Hafız Esad’ın ölümünü izleyen kısa bir dönem Suriye’de, muhalefetin bir ölçüde hoş görüyle karşılandığı, “Şam İlkbaharı” diye biliniyor. Riad Seif de o sırada, devlet yönetimini Esad’ın oğlu Beşar Esad devralırken reform çağrısında bulunan siyasi eylemciler ve aydınlar arasındaydı. Ancak umutlar kısa sürede dağılmış, Seif ve arkadaşları kendilerini hapiste bulmuştu.

Riad Seif ve öteki dört mahkumun bu yıl Ocak ayında serbest bırakılması Bush yönetimi tarafından memnunlukla karşılandı. Amerikan yönetimi, diğer siyasi mahkumları da bırakması için Suriye rejimine çağrıda bulundu.

Suriye devlet televizyonu genel müdürü Fayiz el Sayig, bu görevi nedeniyle zaman zaman Suriye hükümet sözcüsü olarak görev yapıyor. Sayig, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlarken ülkesinde reformlar yapıldığını ve bunun devam edeceğini savunuyor. Suriye’de değişimin yeterince hızlı olmadığı yolundaki eleştirileri reddeden yetkili şöyle diyor:

“Nasıl bir değişim istiyorsunuz? Irak’taki gibi etnik ve dini çizgilerde bölünmüş bir toplum ve şiddet içinde demokrasi mi? Bunu kabul etmek mümkün değil. Amerikalıların Suudi Arabistan ve Kuveyt’teki demokrasileri beğendiği anlaşılıyor. Suudi Arabistan’da kadınlar hala araba süremiyor. Geçen yıl Kuveyt’te kadınlara oy hakkı tanındığı zaman bu büyük ilerleme olarak gösterildi. Oysa Suriye’de kadınlar 40 yıldır oy kullanıyor ve aday olarak seçime katılıyor.”

Gerçekten Suriyelilerin çoğu, ülkelerinde Irak örneğini ya da bir İslamcı rejimin işbaşına gelmesini istemiyor. Suriye parlamentosunun bağımsız üyelerinden ve ılımlı İslam yanlısı olarak tanınan Muhammed Habaş, reformun yavaş yürüdüğünü ancak yine de değişim yaşadıklarını söylüyor:

“Sivil toplum örgütleri, parlamento ve bağımsız bireyler her geçen gün daha çok söz sahibi oluyor, hak iddia ediyor. Ben, içinde bulunduğumuz durumu değiştirebileceğimize inanıyorum.”

Hapisten yeni çıkmış olan Riad Seif değişimin daha hızlı olması gerektiğini, işbaşındaki rejim istese de istemese de toplumun hızla değişmesi gerektiğini savunuyor:

“Bu rejim uzun süre işbaşında kalamaz. Değişmesi şart. Biz de öteki uluslar gibi yaşama hakkına kavuşmak istiyoruz. Ülkemizi imar etmek, çocuklarımızın ve torunlarımızın aynı acıları çekmemesini, köle gibi yaşamamalarını istiyoruz.”

Suriye’nin en ateşli reform taraftarları bile bir devrimden, ya da hükümetin zorla uzaklaştırılmasından sözetmiyor. Riad Seif, değişim ve reform yönündeki baskıların devam edeceğini söylüyor. Öteki siyasi eylemcilerle, yeni bir siyasi parti kurma konusunda görüşmeler yapan Seif, beş yıl önce yaşadıkları Şam İlkbaharı’nı, bir boks maçının birinci raund’una benzetiyor. Seif, “ikinci raund yeni başladı” diyor.

XS
SM
MD
LG