Erişilebilirlik

'Türkiye'nin AB Üyeliği İsabetli Olur'


İngiliz Times gazetesi bundan kısa bir süre önce Avusturya’nın AB dönem başkanlığına ilişkin bir makale yayımladı ve 1683 teki Osmanlıların Viyana kuşatmasını ima ederek Viyana’nın Türklerin batıya akınını püskürtmeye bir kez daha hazırlandığını iddia etti. Gerçi Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel, son olarak kendi dönemlerinde Türkiye ile bazı müzakere başlıklarının açılabileceğini söyledi, ama siyasi çevreler Avusturya’nın Türkiye’nin AB üyeliği konusunda esasında pek de samimi olmadığına en son 3 Ekim’deki tanık oldular. Avusturya’nın bu bağlamda en sıkı müttefiki Almanya başbakanı Angela Merkel olacağa benziyor. İmtiyazlı ortaklık tezini ortaya atan ve Çarşamba günü Fransız Başbakanı Villepin’le yaptığı toplantı sonrasında da AB’nin sınırlarını belirlemek gerekir diyen Merkel bu bağlamda koalisyon ortağı sosyal demokratların da alacağı tavrı merakla bekliyor. Cem Dalaman Berlin’de SPD’nin güçlü ismi Franz Müntefering’le bu konuyu konuştu.

Sosyal demokratların son Genel Başkanı ve şimdiki Başbakan Yardımcısı ve Çalışma Bakanı Franz Müntefering, Türkiye’nin AB içinde önemli bir yeri olduğu ve kesinlikle birlik içinde yer alması gerektiği görüşünde. Avrupa Birliği’nin daha iyi bir konumda olması için Almanya’ya büyük görev düştüğünü belirten Müntefering, Türkiye’nin üyeliğinin AB için aynı zamanda bir şans olduğuna da vurgu yapıyor. “Bizim Avrupa olarak bu şansa ihtiyacımız var. Türkiye’de aramızda olursa çok isabetli olur. Zira bu durumda Avrupa diğer bölgelerin yanı sıra büyük bir ekonomik güç haline gelmiş olur.”

Müntefering hemen ekliyor: "Türkiyeli AB ekonomik açıdan daha güçlü olacaktır. Zaten halihazırda da AB ile Türkiye arasında ticari bir ortaklık mevcut. Bu ortaklık AB için ne kadar yakın ve sıkı olursa o denli iyi olur. Çünkü böylece AB’nin uluslararası ağırlığı daha da güçlenir."

Müntefering, Almanya’daki hükümet değişikliğinin, Birlik Partilerinin koalisyon ortaklığı ve daha da önemlisi Angela Merkel’in başbakanlığının AB - Türkiye ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeyeceğini söylüyor: “Başbakan Erdoğan ve diğer Türk yetkililer profesyonel. Biz de öyleyiz. Müzakere süreci ortada buna bağlı kurallar çerçevesinde hareket edilecektir. Türkiye büyük ve önemli bir ülke. Biz Federal Hükümet olarak Türkiye’ye bir perspektif verilmesinin zorunlu olduğuna inanıyoruz.”

Müntefering, Avusturya’nın AB dönem başkanlığının da müzakere sürecini olumsuz yönde etkilemeyeceği görüşünde ve Türkiye ile müzakerelere başlanması yönünde 3 Ekim 2005 tarihinde karar alındığına ve şartların da belli olduğuna işaret ediyor. Hem AB'nin, hem de Türkiye'nin öngörülen koşulları yerine getirmesinin çok önemli olduğunu kaydeden Müntefering, hiç bir ülkenin tek başına refaha kavuşamayacağını, bu nedenle sıkı bir işbirliğine ihtiyaç olduğunu ifade ediyor: “Türkiye AB ye katılırsa AB’nin en büyük ülkesi olacak. Türkiye Almanya’dan daha çok bir nüfusa sahip. İşte bu nedenle de Türkiye’nin AB üyeliği itina ile ele alınmalı.”

11 Eylül sonrasında medeniyetlerin buluşması yada çatışması olasılıkları üzerinde duruluyor, ifade edilmek istenen ise Hıristiyan ve İslam kültürlerinin arasındaki konum. Müntefering, dünyadaki büyük dinlerin çatışmak amacıyla değil, barış amacıyla ortaya çıktığını belirterek, bu konudaki görüşünü şöyle ifade ediyor: “Kanımca dünya dinlerinin barış için büyük önemi var. İnsanlar arasında barışı sağlamaları lazım. Dinler arasında sorun yok, ancak dini suistimal ederek insanlar arasında nefret yaymaya ve insanları birbirlerine düşürmek için çaba sarf edenler var."

SPDli Başbakan yardımcısı Müntefering’in sözleri Almanya’daki yeni hükümetle, Schröder döneminde Türkiye’ye verilen desteğin bıçakla kesileceğini düşünenleri biraz da olsa rahatlatacağa benziyor.

XS
SM
MD
LG