Türkiye ile Avrupa Birliği arasında sosyal ve ekonomik alanlarda yakınlaşma sağlamak ve diyalog ortamını güçlendirmek amacıyla oluşturulan Karma İstişare Komisyonu’nun 20. toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıda bir konuşma yapan Avrupa Birliği Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in verdiği mesajların eleştiri dozu yine yüksekti. Reformların sürmemesi halinde müzakere sürecinin anlam ve önemini yitireceğini vurgulayan Rehn, eleştiri listesine Eğitim – Sen gösterisinde polisin takındığı tavrı da ekledi.
“Parti bitti” söylemini tekrarlayan Rehn, 2005 yılı İlerleme Raporu’nun ciddi endişeler içerdiğini hatırlattı ve 2006’da aynı değerlendirmeyi müzakere sürecinin yürütülmesine çok zarar verici sonuçlar doğurmaksızın yapmalarının mümkün olmayacağının altını çizdi.
Müzakere sürecinde Avrupa Birliği’nin yapacağı değerlendirmelerde en önemli önceliğin reformlar ve reformların uygulanmasında olacağını söyleyen Rehn, reform sürecinin yavaşlaması ya da askıda kalması halinde müzakerelerin anlam ve öneminin kalmayacağını vurguladı.
Türkiye’ye yönelik eleştirilerini ifade özgürlüğü, kadın hakları, din özgürlüğü, sendikal haklar, kültürel haklar ve işkence ile kötü muameleye yönelik sıfır hoşgörü alanlarında toplayan Rehn, Eğitim – Sen davasını “test” olarak nitelendirdi.
Türkiye’nin sendikal haklar alanında Avrupa Birliği standartları ve Uluslararası Çalışma Örgütü belgeleriyle uyumlu bir çizgi tutturması gerektiğini belirten Rehn, “Bu çerçevede Eğitim Sen davası bir turnusol testidir. Değerlendirme de buna göre yapılmalıdır” dedi.
Eğitim – Sen’in öğretmenler gününde düzenlediği gösteriye de değinen Rehn, polisin göstericilere yönelik olarak şiddet uygulamasının üzüntü verici olduğunu söyledi. Türk halkının ve sivil toplum örgütlerinin reformlara sahip çıkacağına güvendiğini söyleyen Rehn, “Türkiye, Avrupa kamuoyuna, demokratik dönüşüme destek verdiğini ve Birlik değerlerini benimsediğini göstermelidir” dedi.
Toplantıda bir konuşma yapan Türkiye – Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk de Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda yaşadığı aksaklıkları kaza olarak değerlendirmenin zor olduğunu söyledi.
Yazarlar ve gazeteciler hakkında açılan davaları yaşanan olayları provokasyon olarak değerlendiren Lagendijk, Türkiye’de önemli kararlar öncesinde ve önemli süreçlerde hep bu tür provokasyonlarla karşılaşıldığını öne sürdü. Lagendijk, yaşananların Türkiye’de reformları destekleyenlerle desteklemeyenler arasındaki çekişmeden kaynaklandığını ifade etti.