Erişilebilirlik

19 Ekim 2005: Saddam'ın Yargılanması Değerlendiriliyor


New York Times, hukukun üstünlüğü ilkesinin egemen kılınması ve ulusal uzlaşmanın sağlanması açısından Irak’ın eski devlet başkanı Saddam Hüseyin’in adil bir biçimde yargılanması gerektiğini vurguluyor. Dava sırasında uluslararası hukukçulardan yardım alınmamasını eleştiren gazete, siyasi kaygıların adaletin önüne geçebileceği endişesini dile getiriyor.

"Bugünkü dava, 1982 yılında Saddam Hüseyin’e karşı başarısızlıkla sonuçlanan bir ayaklanmanın ardından bir Şii kentinde yapılan katliama ilişkin duruşmayla başlıyor. Yargıçlar ve siyasetçiler, bunu kanıtlanması en kolay suçlama olarak gördü. Elbette ki bu katliam da yargılanmalıdır. Fakat eğer amaç gerçek suçluları cezalandırmak ve tek suçu, verilen emirleri uygulamak olanları belirlemek olsaydı, önce diğer suçlamalardan başlanmalıydı. Öyle görünüyor ki, mezhepçi bir anlayışa sahip olan yönetim, bir an önce siyasi açıdan popüler bir idam gerçekleştirmek için Baas döneminin yasalarını kullanarak mahkemede gösteriş yapmayı amaçlıyor."

USA Today da, Saddam Hüseyin davasının, sadece eski diktatörün değil, bütün Irak’ın ve Ortadoğu’nun kaderini etkileyeceğini vurguluyor. Gazete, davanın uluslararası hukuk standartları açısından bazı eksikleri bulunmasına rağmen yine de mevcut koşullar altında en doğru biçimde hazırlandığını savunuyor.

"Eski bir diktatörün en iyi biçimde nasıl yargılanması gerektiği henüz keşfedilmedi. Saddam’ınki de mükemmel bir dava olmayacak. Ancak mevcut koşullar altında, Irak’ın ihtiyaçları ve tarihi gereklilikler düşünüldüğünde, mevcut uygulama her halde seçeneklerin en iyisidir. Mahkemenin eleştiriye değil, desteğe ihtiyacı var."

Washington Times ise, Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin Avrupa Programı yöneticisi Raffaello Pantucci’nin Almanya seçimleri sonrasında transatlantik ilişkilerini değerlendiren bir makalesine yer veriyor. Hristiyan Demokrat lider Angela Merkel’in başbakan olmasıyla Avrupa Birliği ve Amerika arasındaki ilişkilerin düzelmesi yönünde bir beklenti oluştuğunu kaydeden Pantucci, bu beklentinin gerçekleşmeyebileceği uyarısında bulunuyor.

"Merkel’in dış politikasının Amerika’yla çatışacağına ilişkin bazı önemli ipuçları var. Merkel, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine hoş bakmadığını hiç gizlemedi ve son dönemde Türkiye ile ayrıcalıklı ortaklığa gidilmesi gerektiğini dile getirmeye başladı. Merkel’in bu yaklaşımı, Türkiye’nin AB’ye tam üye olarak, Müslüman ve Hristiyan medeniyetleri arasında bir köprü oluşturmasını öngören Amerika’nın politikasıyla çelişiyor. Türkiye sorunu, Merkel’in sadece Amerika’yla değil, Amerika’nın Avrupa’daki en yakın müttefiki olan İngiltere’yle de çatışmasına yol açacak."

Christian Science Monitor ise Amerika’nın en büyük şirketlerinden biri olan General Motors ile işçi sendikası arasında varılan anlaşmayı, “bir dönemin sona ermesi” olarak değerlendiriyor. Sendikanın, işçi haklarında bazı kesintileri kabul etmek zorunda kaldığını kaydeden gazete, büyük bir rekabet baskısı altında bulunan Amerikan otomobil sektörünün üretim maliyetlerini düşürmek zorunda olduğunu savunuyor.

"Amerikan sanayii, rekabet edebilmek için ücretleri Çin’in düzeyine kadar düşürmek mi zorunda? Aslında böyle bir zorunluluk yok. İşçilerin yeniden eğitilmesi ve araştırma çalışmalarıyla Amerikan sanayisi, rekabet gücünü koruyabilir. Sonunda hem sendika, hem de General Motors, pazar koşullarını kabul etmek zorunda kaldı. Bu geçiş süreci bazı sıkıntıları beraberinde getirse de, yapılan değişiklikler gerekliydi."

XS
SM
MD
LG