Erişilebilirlik

2 Ağustos 2005: Bolton'un BM Daimi Temsilciliğine Atanması Yorumlanıyor


Başkan Bush’un Dışişleri Bakan Yardımcılarından John Bolton’u Birleşmiş Milletler’e büyükelçi olarak ataması, Amerikan gazetelerinde geniş yankı buluyor.

New York Times, Birleşmiş milletler karşıtı görüşleriyle tanınan Bolton’un bu kuruma atanmasının Birleşmiş Milletler açısından büyük bir olumsuzluk olduğu görüşüne yer veriyor.. Gazete, Bush’un atamayı, Senatonun onayını almadan Kongrenin tatilde olduğu bir döneme getirmesini de eleştiriyor.

"Asıl sorun, Bush’un, baştan itibaren Birleşmiş Milletler’e ve daha genelde uluslararası diplomasiye fazla saygı duymamasıdır. Birleşmiş Milletler’in eleştirilecek bir çok yönü olabilir ama asıl iş bu kurumda yapılıyor ve birbirinden farklı çıkarların temsil edildiği böyle bir kurumda, uzlaşma becerisine sahip insanlara ihtiyaç var. Birleşmiş Milletler daha etkin bir konuma getirilebilir ama Bolton gerekli reformların yapılması açısından çok kötü bir tercihtir."

USA Today de, Birleşmiş Milletler gibi uzlaşma gerektiren bir kuruma Bolton gibi kendi görüşlerini dayatma anlayışına sahip birisinin atanmasına karşı çıkıyor. Gazete, Bush yönetiminin son dönemde teröre karşı savaşta diplomasi ve istihbarata ağırlık vermeye başladığını yazıyor ve Bolton’un böyle bir politika için gerekli olan uzlaşma mantığından uzak olduğunu vurguluyor.

"Bolton şimdiye kadar daha çok Cumhuriyetçi Parti’nin uluslararası işbirliğine inanmayan kanadının temsilcisi gibi çalıştı. Dışişleri bakanlığındaki görevi sırasında muhafazakarları memnun eden ancak diğer ülkeleri çileden çıkartan açıklamalarda bulundu. Bolton’un Amerika’yı başarılı biçimde temsil etmesi için bu tarzını değiştirmesi gerekiyor."

Washington Post editörlerinden Steve Coll, Suudi Arabistan Kralı Fahd’ın ölümünü Kraliyet ailesi içinde iktidar savaşının başlangıcı olarak değerlendiriyor. Coll, Suudi Arabistan’da kısa vadede istikrarlı bir süreç yaşansa da orta vadede kişisel çekişmeler, nesil farklılıkları ve iktidar kavgalarının öne çıkacağı yorumunda bulunuyor.

"Kraliyet ailesi, uzun yıllar boyunca iç ve dış baskılara karşı birlik oluşturmayı başardı. Petrol satışlarından gelen milyarlarca doların da etkisiyle muhafazakar ve dinci politikaları sıkı sıkıya uygulamak mümkün oldu. Petrolün varil fiyatının 60 dolara yaklaştığı bir dönemde yine aynı politikalar gündemde. Ama ülkenin nüfusu artarken iş alanları aynı hızla artmıyor. Ayrıca Suudi Arabistan halkının kendi kendini yönetme isteği artıyor. Bu da Kraliyet ailesi üzerinde büyük bir iç baskı oluşturuyor."

Boston Globe, Özbek Devlet Başkanı İslam Kerimov’un Amerikan askerlerinin ülkeden ayrılmasını istediğini hatırlatıyor ve Washington’un bu konuda Kerimov’la pazarlığa oturmamasını insan haklarının savunulması açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor.

"Yönetimin bölgedeki askeri üslerinden birini feda ederek insan haklarını öne çıkarması, önemli enerji kaynaklarına sahip olan Orta Asya’da Amerika’nın kısa vadeli çıkarlarına bir darbe vurabilir. Moskova ve Pekin bu süreçte Özbek halkına karşı acımasız bir diktatörle aynı safta yer aldı. Özbekler bir gün Ukrayna ve Gürcistan örneğini takip ederek bu kokuşmuş rejimi devirirse, dost ve düşman kavramı da değişecektir. İşte o gün, Amerika’nın ahlaki tercihinin aynı zamanda akıllı bir stratejik tercih de olduğu ortaya çıkacaktır."

XS
SM
MD
LG