Erişilebilirlik

1 Mart 2005: Ortadoğu'daki Son Gelişmeler Konu Alınıyor


“Henüz bahar gelmedi ancak Ortadoğu’nun uzun süredir donmuş olan siyasi yapısı çözülmeye başladı bile.” New York Times, “Ortadoğu’da İklim Değişikliği” başlıklı değerlendirmesinde, bölgedeki değişimi bu sözlerle yansıtıyor. Ancak gazete, bu sürecin sonuçlarını şimdiden kestirmenin mümkün olmadığını da vurguluyor. Irak ve Filistin’de seçimlerin yapıldığını, Lübnan’da Suriye yanlısı hükümetin istifa ettiğini, Mısır’da devlet başkanlığı seçimine Hüsnü Mübarek dışında da adayların katılacağını hatırlatan New York Times, Bush yönetiminin bütün bu değişikliklerdeki etkisinin göz ardı edilemeyeceğini belirtiyor.

Son 20 yıl içinde Orta ve Doğu Avrupa ile Latin Amerika’daki polis devletleri yerini demokrasiye bırakırken, Doğu ve Güney Asya’daki yeni ekonomik dinamizm, milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarıp orta sınıfa dahil ederken Ortadoğu, en aydın insanlarını umutsuzluğa veya öfkeye sürükleyen bir durgunluk içindeydi. Şimdi nihayet yeni bir siyasi hareketlenme ufukta gözükmeye başladı, ancak buzların çözülmesi çok zaman aldı.

Washington Post yazarlarından Richard Cohen de bölgedeki değişim sürecini, Batı Yakası Hikayesi’nden esinlenerek “Ortadoğu Yakası Hikayesi” başlığıyla değerlendiriyor. Bölgede demokrasi, özgürlük ve bağımsızlığın giderek serpilip geliştiğini savunan yazar, yine de Ortadoğu’nun Doğu Avrupa’dan çok farklı olduğunu vurguluyor.

Bağdat düştükten sonra, Firdevs meydanındaki Saddam Hüseyin heykeli devrilip yerine Amerikan bayrağı asıldığında, kalabalıktan bir homurdanma yükseldi. Bu, Amerika’nın evrensel bir kurtarıcı olarak görülmeyeceğinin ilk ve yanıltıcı olmayan bir işaretiydi. Belki, şimdi de aramızdan bazıları, Arap dünyasında yaşanan değişimi muhtemelen başka yerlerde yaşananlarla karıştırarak erken bir zafer kutlaması yapıyor olabilir. Elbette ki, bazı şeyler değişiyor, ancak gelişmeler, beklediğimiz şekilde olmayabilir.

Boston Globe da, Lübnan’daki Suriye yanlısı hükümetin istifasını mercek altına alıyor. Şam yönetiminin Irak’taki isyanı destekleyen ve yönlendiren bazı isimleri Irak hükümetine teslim ettiğini hatırlatan gazete, bunun Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusundaki baskıyı azaltmaya yönelik bir manevra olabileceği yorumunda bulunuyor. Ancak gazete, Suriye birlikleri Lübnan’dan tamamen çekilmedikçe, Şam yönetimi üzerindeki baskının sürdürülmesi gerektiğini savunuyor.

Geçmişte, Suriye’nin Lübnan’daki denetiminin İsrail’e karşı tampon oluşturması açısından stratejik bir öneme de sahip olduğu düşünülürdü. Ancak bugün, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Ürdün kralı Abdullah ve cesur Suriyeli aydınlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1559 sayılı kararına uyarak değil de, durumu kurtarmak açısından Arapların gözetiminde bir geri çekilmeyi öneriyor. Bu da, Lübnan’ın Suriye açısından stratejik değerinin eskisi kadar açık olmadığını gösteriyor. Aslında Esad artık kendi yönetiminin Lübnan’da kalması yoksa çekilmesi durumunda mı daha fazla tehdit altında olacağını düşünmeye başlamalıdır.

Christian Science Monitor ise İsrail’de Cuma günü beş kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısının barış çabaları üzerindeki etkisini mercek altına alıyor. Gazete, saldırı sonrasında iki tarafın geçmişte olduğu gibi misillemede bulunma ve durumu çıkmaza sokma tavrına girmediğine dikkat çekiyor ve tarafların sağduyulu yaklaşımının bu sınavın başarıyla geçilmesi konusunda cesaret verici olduğunu kaydediyor.

Eskiden İsrail, tam bir sonuç alınmasından çok, Filistinlilerin militanları durdurmak için bütün çabayı göstermesiyle ilgilendiğini söylerdi. Filistin lideri Abbas da, şu ana kadar bu çabayı gösterdi. Eğer bu şekilde devam ederse ve İsrail Abbas’ın ileriye yönelik bu adımlarını teşvik ederse, militanların barış sürecine zarar verme ihtimali azalacaktır.

XS
SM
MD
LG