Erişilebilirlik

2 Şubat 2005: Başkan'ın Birliğin Durumu Konuşmasından Beklentiler


Başkan Bush’un bu akşamki konuşmasında Irak seçimlerinden zafer olarak bahsetmesinin şaşırtıcı olmayacağını belirten New York Times, başkanın bununla yetinmeyip bundan sonrasına ilişkin planlarını da açıklamasını istiyor. Irak’taki Şii çoğunluğun herkesi kapsayan laik bir yönetim yerine dini temellere dayalı bir yönetim oluşturabileceğini, Kürtlerin de birleşik bir Irak’ta haklarını güvence altına almaktansa ayrılıkçı bir yönelim içine girebileceğini belirten gazete, her iki grubun da Saddam Hüseyin yönetiminden kurtulmasını Amerika’ya borçlu olduğunu hatırlatıyor:

''Amerika’nın desteğinin devamı, bu grupların çoğulcu ve birleşik bir Irak için çaba harcamasına bağlı olmalıdır. Aksi taktirde Şiiler ve Kürtler kendi bölgelerinde kendi bildiklerini yaparken, Amerika, kendini, silahlı ve umutsuz Sünni azınlıkla sonsuz ve kanlı bir savaş tuzağına düşmüş halde bulabilir. Eğer Irak’ın demokratik deneyimi mezhep kavgasına dönüşmeye başlarsa, Amerika Iraklı liderleri daha yapıcı davranmaya teşvik etmek için, Irak’tan erken ayrılma tehdidini kullanmaktan kaçınmamalıdır.''

Boston Globe muhabiri Thanassis Cambanis ise Necef mahreçli haberinde, seçimin ardından Iraklı Şii din adamlarının dinin devlet yönetimindeki rolünü tartışmaya başladığını yazıyor.. Amerikalı yetkililerin Irak’ta dini rejim kurulmasından endişe ettiğini belirten muhabir, Amerikalı bir diplomatın, Türkiye’yi, İslamcıların iktidarı demokratik bir biçimde temsil ettiği bir ülke olarak örnek gösterdiğini de aktarıyor:

"Necef ekolünü temsil eden din adamlarıyla yapılan röportajlar, ılımlı ve aşırı İslamcılar arasında büyük bir tartışma yaşandığını ve anayasa ile ilgili tartışmaların laik politikacılardan çok din adamları tarafından biçimlendirileceğini gösteriyor. Ayetullah Sistani’nin yardımcıları ve Şiilerin seçim listesinin başında yer alan Muhammet el Habibi, yaptıkları açıklamalarda, seçim sonrasında Irak’taki bütün azılıkların haklarını koruyan bir anaysa istediklerini söylemişlerdi. Daha eylemci ekole bağlı Ayetullahlar ve din adamları ise anayasadaki boşanma, miras, aile hukuku ve hatta milli bütçe gibi konuların doğrudan Kuran’a göre belirlenmesi gerektiğini düşünüyor."

Mısır’da Devlet başkanı Hüsnü Mübarek hükümetinin muhalefet lideri Ayman Nur’u hapis cezasına çarptırmasını gündeme getiren Washington Post ise, Başkan Bush’un yemin töreni sırasında demokrasiyi bütün dünyaya yayma konusundaki sözlerini hatırlatıyor. Mübarek’in Arap dünyasındaki demokratikleşme çağrılarına en fazla karşı çıkan lider olduğunu vurgulayan gazete, Mısır liderinin aslında Başkan Bush’a büyük bir fırsat verdiği yorumunda bulunuyor:

''Nur, bir radikal değil. Geçtiğimiz günlerde anayasa değişikliği konusunda uzlaşma sağlanırsa, Mübarek’in bir dönem daha devlet başkanı olmasını destekleyeceğini açıkladı. Ayrıca Amerika’nın kuklası da değil, Amerikan yardım programlarını sert biçimde eleştirdi. O, Mübarek’in ve Bush’un demokrasi programını eleştirenlerin Mısır’da bulunmadığını söylediği türden geleceği temsil eden bir lider. Geniş destek alabilecek ılımlı bir laik. Onun hapsedilmesinin nedeni de yolsuzluk değil, bu özellikleri. Ve işte bu yüzden Bush yönetiminin ona sahip çıkarak kazanabileceği çok şey var.''

Emekli Albay Thomas Raleigh, Christian Science Monitor’de yayımlanan makalesinde Amerika’nın Soğuk Savaşı kazanmasında moral üstünlüğün büyük bir rol oynadığını savunuyor. Raleigh, benzer bir şekilde, teröre karşı savaşın kazanılması için de Amerika’nın yeniden moral üstünlüğü ele geçirmesi gerektiğini belirtiyor:

"Amerika’nın Irak’ta bundan sonra atacağı adımı düşünenler, mevcut stratejik hataların en önemli nedenlerinden birisinin moral üstünlüğe sahip olmamasıyla ilişkili olduğunu ve bu eksikliğin terör ağlarının ortaya çıkarılıp yok edilmesi çabalarını da engellediği gerçeğini fark etmelidir. Teröre karşı savaşı Bağdat sokaklarında değil İrlanda’nın publarında, Avrupa’nın kafelerinde ve ılımlı Arapların yemek sofralarında kaybediyoruz."

XS
SM
MD
LG