Erişilebilirlik

24 Ocak 2005: Bush'un Yemin Töreninde Yaptığı Konuşmanın Yankıları Sürüyor


Başkan Bush’un yemin töreni sırasında, bütün dünyaya özgürlük ve demokrasiyi yayma konusunu öne çıkarttığı konuşmasının yankıları sürüyor. Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass, New York Times’ta yayımlanan makalesinde demokrasi ve özgürlüğün, terörle mücadelede faydalı olabileceğini kabul etmekle birlikte, bunun bir dış politika doktrini olamayacağını savunuyor. Irak örneğini veren Haass, diğer ülkelere demokrasi yaymanın hiç de kolay olmadığını vurguluyor ve halkın desteğiyle iktidara gelen her yönetimin Amerika’nın çıkarları açısından yararlı olmayabileceği görüşünü savunuyor:

"Amerika, Kuzey Kore’nin nükleer programına son vermek için Çin’in; İran’ın nükleer programı için de Rusya’nın yardımına ihtiyaç duyuyor. El Kaide’ye karşı Pakistan’ın; barış için de İsrail ve Filsitin’in yardımına muhtaç. Çin, Rusya, Pakistan ve Filistin’in demokratik olmasını tercih edebiliriz. Ama tercihle hayati çıkarlar örtüşmeyebilir. Amerika, gerçekten gerekli olan bir işbirliğinin yerine demokrasiyi desteklemeyi göze alamaz. Başkan Bush’un da dediği gibi, “baskıyı ortadan kaldırma hedefine ulaşmak nesiller boyu bir mücadeleyi gerektiriyor.” Bu süreç içinde Amerika, dünyayı olduğu gibi kabullenen bir dış politika yürütmelidir."

Washington Times da benzer bir görüşü savunuyor ve Mısır örneğini mercek altına alıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi'nin bazı uranyum üretim faaliyetleri nedeniyle Mısır’a denetçi gönderdiğini hatırlatan gazete, Kahire yönetiminin nükleer silah edinmeye çalıştığı yönündeki şüphelere rağmen Amerika’nın bu ülkeyle iyi ilişkilerini sürdürmesinin önemli olduğu görüşüne yer veriyor:

"Hüsnü Mübarek’in desteklenmesi, Başkan Bush’un demokrasinin otoriter yönetimlerden daha üstün olduğu düşüncesiyle çelişiyor. Ancak tıpkı Suudi Arabistan ve Pakistan örneklerinde olduğu gibi Mısır’da da, mevcut otoriter yönetimin en büyük alternatifi şimdilik Bin Ladin tarzı İslamcılardır. Teröre karşı savaşın ihtiyaçları, Başkan Bush’u Hüsnü Mübarek ve onun nükleer emelleri ile uğraşırken çok dikkatli adım atmaya zorlayacak gibi görünüyor."

Eski CIA görevlisi Robert Andrews ise, USA Today gazetesindeki makalesinde bu görüşlere karşı çıkıyor. Irak’ta seçimin bütün sorunları çözecek sihirli bir değnek olmadığını ve direnişin seçim sonrasında da devam edeceğini vurgulayan Andrews, Amerika’nın her şeye rağmen seçimleri ve demokrasiyi desteklemesi gerektiğini ifade ediyor:

"Amerika’da bazı kesimler Irak’ta demokrasi hedefinin gerçekçi olmadığını söylüyor. Iraklılar’ın kültürel açıdan demokrasiye hazır olmadığını savunuyor. Teröre karşı savaşta zafer kazanmak için İslam ülkelerinde otoriter yönetimleri desteklememiz gerektiğini belirtiyor. Ancak despotlarla ittifak gerçek bir barış sağlayamayacağı için, bu seslere kulak verdiğimiz sürece savaşa devam etmemiz gerekecek. Bunun yerine, Başkan Bush’un da dediği gibi, baskı altındaki insanların özgürlük için ayağa kalktığı her yerde onları desteklemeliyiz."

Eski ulusal güvenlik danışmanlarından Anthony Lake ise, Boston Globe’da yer alan yazısında Bush yönetiminin Irak’taki en büyük hatasının yaptığı yanlışları kabul etmemesi değil, bundan sonrasına ilişkin net bir stratejik hedef belirlememesi olduğunu ifade ediyor. Lake, Irak’ta ulaşılabilecek tek hedefin bu yıl sonuna kadar anayasal bir yönetim oluşturarak danışman ve eğitmenler dışındaki Amerikan birliklerinin geri çekilmesi olabileceğini savunuyor:

"Öncelikli olarak isyancılara karşı operasyonları sona erdirmeliyiz. Çünkü bu operasyonlarla, öldürdüklerimizden daha fazla sayıda direnişçi yaratıyoruz. İkinci olarak, Irak güvenlik güçlerinin eğitim ve donatımı görevini sürdürmeliyiz. Avrupa’daki ve diğer bölgelerdeki dostlarımız Iraklıları Irak’ta olmasa bile kendi ülkelerinde eğiterek bu konuda bize daha fazla yardımcı olabilir. Bu siyasi/askeri strateji, dünya çapında güvenliğimize tehdit oluşturan diğer konulara yeniden odaklanmamızı sağlayabilecek bir başarıyı elde etme imkanı sağlayacaktır."

XS
SM
MD
LG