Erişilebilirlik

3 Ocak 2005: Güney Asya'daki Felaketzedelere Yardımlar Tartışılıyor


Christian Science Monitor, Güney Asya’daki felaketin ardından yapılan yardımlarla ilgili tartışmaları mercek altına alıyor. Vaad edilen yardım miktarının iki milyar doları aşması üzerine daha önce zengin ülkeleri cimrilikle suçlayan Birleşmiş Milletler İnsani yardım koordinatörü Jan Egeland’ın özür dilediğini hatırlatan gazete, cömertliğin suçlama veya utançtan kaynaklanmaması ve gönülden yapılması gerektiğini vurguluyor:

"Zorla gösterilen şefkat, şefkat değildir. Amerikan hükümeti, yardımlar konusunda dünyanın en büyük bağışçısı olmayı sürdürüyor, ama sahip olduğu zenginliğin yüzdesi açısından bakıldığında neredeyse son sırada yer alıyor. Amerika’nın uluslararası desteğinin çok büyük bir kısmı ise, bireyler, şirketler ve aralarında kiliselerin de bulunduğu özel gruplardan geliyor. Bağışta bulunanlar, yaptıkları yardımın gerçekten ihtiyacı olanlara ulaştığından emin olmak istiyor. Gelecekte, doğal felaketler sonrasında gösterilecek cömertliği sağlamanın en iyi yolu da bu."

New York Times gazetesi yazarı William Safire ise, İsrail Başbakanı Ariel Şaron’la Gazze’den çekilme planı, Filistin seçimleri ve İsrail’in iç siyasi dengeleri üzerine yaptığı telefon röportajını aktarıyor. Şaron’un Gazze’den çekilme planı konusunda İsrail Parlamentosunda gerekli çoğunluğu sağlayamaması durumunda seçime gitmeyi planladığını aktaran Safire, İsrail başbakanının 2005’ten umutlu olduğunu belirtiyor:

"Şaron’un halka gitme tehdidi, seçimde koltuklarını kaybedecek aşırı sağdaki bir çok politikacıyı korkutarak onları başbakanla aynı çizgiye gelmeye zorlayabilir. Eğer bu gerçekleşmezse, Şaron seçime gitmeye hazır. Ancak çekilme ifadesini yumuşatmak amacıyla bunun adına ister terk etme, ister yeniden yerleştirme deyin, yapılacak işlemin artık tek taraflı bir eylem olması gerekmiyor: Bu plan artık görüşmelerin yeniden başlaması için kullanılabilir. Ancak Şaron, Filistinlilerin hala teröristleri bulmakta zorlanan 30 bin kişilik bir güvenlik gücüne sahip olduğunu kaydederek, “şimdiye kadar en küçük bir adım bile atmadılar” hatırlatmasında bulunuyor."

New York Post, Heritage Vakfı’ndan Peter Brookes’un, Rusya ile Çin arasında giderek artan yakınlaşmayı ele alan bir makalesine yer veriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in daha önce Hindistan’a yaptığı gezide, Amerika’nın uluslararası politikasından yakındığını hatırlatan yazar, Moskova’nın NATO’nun genişlemesine karşı bir denge arayışında olduğunu ifade ediyor ve Çin’in Rusya’yla yakınlaşmasının gerekçelerini sorguluyor:

"Çin, Amerika’nın Soğuk Savaş sonrasında Pasifik’te artan gücünü dengelemek amacıyla bir süredir Rusya’yla daha yakın bir stratejik işbirliği istiyordu. Çin ayrıca Tayvan’la birleşme konusunda da destek arıyor. Son gelişmeler, Çin-Rusya ilişkilerindeki tektonik tabakaların harekete geçtiğini gösteriyor. Bu gelişmelere dikkat etsek iyi olur."

Ukrayna’dan sonra sıra Beyaz Rusya Cumhuriyeti’ne mi geldi? Washington Post yazarı Jackson Diehl, bu soruya “evet” cevabını veriyor. Moskova tarafından desteklenen Devlet Başkanı Alexander Lukashenko’nun Ukrayna’daki gelişmelerin de etkisiyle muhalefet üzerindeki baskıyı artırdığını belirten yazar, buna karşılık ülkedeki muhalefetin de Ukrayna’da yaşananlardan cesaret aldığını vurguluyor.

"Lukashenko’nun Ukrayna’dan gerekli dersi aldığı çok açık. Peki Bush gereken dersi aldı mı? Bush, Ekim ayında Lukashenko rejimine daha sıkı yaptırımlar getiren ve demokratik muhalefete desteği artıran bir yasayı imzalamıştı. Yasa, Kongre’den oybirliğiyle geçmişti. Ancak Bush, bu yasayı uygularsa, Beyaz Rusya Cumhuriyeti’ni son savunma hattı olarak gören dostu Putin’i kızdırma riskiyle karşı karşıya kalacak. Beyaz Saray, iki ay önce Beyaz Rusya’da demokratik bir ayaklanmanın inandırıcı olmadığı gerekçesiyle böyle bir ikilemden kaçınabilirdi. Ama Ukrayna’daki gelişmeler, şimdi duruma başka bir açıdan bakmayı gerektiriyor."

XS
SM
MD
LG