Erişilebilirlik

“Türk Hükümeti Konumunu Netleştirmeli”


“Türk Hükümeti Konumunu Netleştirmeli”
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:07:33 0:00

Demokrat Parti’ye yakın çizgideki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi'nin Türkiye ve Kürtler konusundaki iki uzmanı, Amerika’nın Sesi Türkçe Bölümü'ne bölgede yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi

IŞİD kuşatması altındaki Kobani dünya gündemini meşgul ederken, bu örgütle mücadele amacıyla kurulan koalisyonun liderliğini yapan Amerika, Türkiye’nin rolünün belirlenmesine yönelik diplomatik çalışmalara aralıksız devam ediyor. Özel temsilcisini Ankara’ya gönderen Washington’un amacı, müttefikler arasındaki görev dağılımının ayrıntılarının bir an önce belirlenmesini sağlamak.

Başkan Barack Obama’nın temsil ettiği Demokrat Parti’ye yakın çizgideki düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nden Michael Werz ve Max Hoffman, Türkiye ve Kürtler konusunda iki uzman. İkili, Temmuz ayında Türkiye’deki Barış Süreci ve bölgedeki gelişmelere yönelik kapsamlı bir rapor yazdı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen tezkere Suriye ve Irak’taki terör örgütlerine karşı hükümete askeri güç kullanma yetkisi veriyor. Ancak “terör örgütleri” bağlamında Türkiye’nin öncelikleri ve beklentileri, Amerika’nın öncelikleriyle ne denli kesişiyor? Bu soruyu yönelttiğimiz Amerikan İlerleme Merkezi’nden Michael Werz, tezkeredeki belirsizliğin iki ülke arasındaki ilişkiler için “zararlı olduğunu” söylüyor:

“Washington’da Türkiye’nin IŞİD’e karşı konumunu neden netleştirmediğine dair sorulan bir soru var. Başbakan bu konuda bazı açıklamalar yaptı, ancak Meclis’ten geçen tezkere Türkiye’nin kime karşı savaşacağı konusunda belirsiz. Bence bu sadece Amerika – Türkiye ilişkilerine değil, Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkilerine de zararlı. Dolayısıyla, Türk halkının yararına olan bir şey değil, çünkü IŞİD’in Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiği açıkça ortada. Ayrıca uzun vadede bölgedeki farklı Kürt grupları, Türkiye’nin ortakları olacak.”

Max Hoffman da Türkiye’nin önceliklerinin PKK ve PYD’nin faaliyetlerini kısıtlamak olduğu görüşünde:

“Tezkere, aslında daha önce askeri güç kullanmak için çıkarılan yetkinin güncelleşmiş versiyonu ve ayrıca Suriye’yi de kapsıyor. Olası bir askeri müdahaledeki hedefleri genişletiyor. Bence Türkiye’nin bölgesel öncelikleri, Amerika’nınkilerle kısmen örtüşüyor. Bu kadar gerilimin yaşanmasının ve Amerikalı yetkililerin bazı açıklamaların basına sızmasının sebebi de bu. Ortada büyük bir hayal kırıklığı var, Amerika’nın önceliği IŞİD ve güçlü bir bölgesel etken olan Türkiye’yi IŞİD koalisyonuna katmak. Türkiye’nin bölgedeki hedefleri, farklı bu nedenle örtüşmüyor.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin kara harekatına katılmasını Suriye’deki Beşar Esat yönetiminin devrilmesi şartına bağlamıştı. Werz, Amerika’nın bu öneriye sıcak bakmayacağını söylüyor:

“Amerika kararlarını kendi ulusal güvenliği ve bölgedeki gelişmeler doğrultusunda alır. Amerika’nın müttefiklerinin kamuoyu önünde bu tür isteklerde bulunması anlamsız çünkü Başkan Obama kara harekatının bir seçenek olmayacağını uzun zamandır net bir şekilde ifade ediyor. O nedenle bunların yarardan çok zararı olur. Herkes bunun Türkiye’nin yararına olmayacak bir söylem olduğunun bilincinde. Türkiye büyük ve güçlü bir orduya sahip, ancak ordunun son zamanlarda savaş tecrübesi yok. Türk ordusunun kapasitesinden tam emin değiliz. O nedenle, Batılı devletlerin katılımıyla Suriye’nin kuzeyinde kara harekatının kaçınılmaz olacağına dair bir söylem içerisine girmenin şu anda yeri olmadığını düşünüyorum.”

Michael Werz ayrıca, Kobani’deki durum göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin PYD ve Özgür Suriye Ordusu’nu Esat’a karşı birleştirme çabasının sonuç getirmeyeceğini savunuyor:

“Özellikle Kürt ve Kürt olmayan yüzlerce, binlerce kişi Kobani’de kuşatılmışken, Türk ordusu sınırın karşı tarafında bir şey yapmadan bekler ve Kobani’deki kardeşlerine ve ailelerine yardım etmek için Suriye’ye girmeye çalışanları engellerken böyle bir şey olmaz. Suriye’deki iktidar karşıtı grupların yeniden organize edilmesinin bir hayal olduğunu düşünüyorum. Şu anda önemli olan Amerika, Avrupa ve Türkiye’nin net bir şekilde Kobani’yi savunması gerektiği. Kentin kesinlikle düşmemesi gerekiyor, aksi halde bölgede büyük bir drama yol açacak istikrarsızlık şoku yaşanır. Bu da Türkiye’yi IŞİD tehdidine karşı daha fazla maruz bırakır. O nedenle eğer Türkiye ulusal çıkarlarına bağlı bir siyaset izleyecekse, bu PKK ile Barış Süreci’ne devam etmesi ve PYD ile yararlı bir çözüm üzerinde çalışmasıyla mümkün.”

Max Hoffman da PYD’nin, Özgür Suriye Ordusu’nun denetimine geçmesini beklemiyor:

“PYD, Batı’nın silah desteğini de alan Özgür Suriye Ordusu’na göre daha kuvvetli. Kürtler’in Esat rejimine karşı olan ılımlı muhalefetteki yerlerini belirlemede de öneme sahip. PYD ve Özgür Suriye Ordusu arasında daha fazla işbirliği olduğunu görmek isteriz, ancak Kürtler Esat sonrasında nasıl bir Suriye oluşacağına dair güvence almış değiller. Ayrıca Kürt olmayan muhalefet de, PYD’nin Esat yönetimi ile olan ilişkisine hep kuşkuyla yaklaştı. Bizler her iki tarafın da bu ayrılıklarını bir kenara koyup, ortak amaçlar için çalışmalarını isteriz ama bunun resmi bir şekilde olacağını sanmıyorum.”

Bir süre önce Washington’a gelen Selahattin Demirtaş bölgedeki gelişmeler nedeniyle Barış Süreci’nin kopma noktasına geldiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da PKK’nın IŞİD ile aynı olduğunu savunuyor. Uzman Michael Werz, Barış Süreci ve IŞİD tehdidiyle mücadelenin bağlı olduğunu söylüyor:

“Bu tamamıyla yeni bir boyut. Türkiye’deki siyasi gidişat, yani hükümet ile PKK arasındaki Barış Süreci, Kobani meselesini de önemli kılıyor. Süreç, Türkiye içinde yaşanan gelişmelerden çok, dışında yaşananlara bağlı. Eğer Kobani düşerse, ya da sivil halk katledilirse, Abdullah Öcalan’ın Türkiye ile müzakereleri devam ettirebilmesi neredeyse imkansızlaşır, çünkü süreci Kobani’ye kayıtsız kalan büyük ve güçlü bir devlete ‘satmış’ biri olarak görülür. Büyük kentlerde yaşayan genç Kürtler oturup, Kobani’nin düşmesini izlemeyecekler. Protestoların yaşanması kaçınılmaz çünkü bu etapta bu, bir ölüm-kalım meselesi.”

Uzmanlar, Türkiye’nin IŞİD konusundaki tutumunu netleştirmemesi nedeniyle Kongre’deki birçok dostunu kaybettiği görüşünde. Max Hoffman buna yönelik endişelere dikkat çekiyor:

“Kongre temsilcileri adına konuşmak istemiyorum ancak Türkiye’nin IŞİD’e desteği konusunda değil de, örgüte tavrına yönelik endişeler var. Zaten destek konusunda bir kanıt de yok. Zamanında, örgütün güçlenmesine yönelik yeterli mücadele vermediler. Esat’ın devrilmesine öncelik verdiklerinden, IŞİD’in oluşmasına göz yumdular. Kaçak petrol satışlarıyla bağlantılı olarak, Amerika Türkiye’den daha fazlasını yapılmasını bekleyecektir ancak sınırın uzun ve kolaylıkla giriş-çıkış yapılan bir yer olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Sınırın iki yanında da kentler, kasabalar var, bu durumu daha da zorlaştırıyor. Aileler, sınır ötesinde uzun zamandır ticaret ve kaçakçılık yapıyor ve bu, Suriye iç savaşından önce de yaşanıyordu. O nedenle bunlar bir gecede çözülebilecek sorunlar değil. Temsilciler Meclisi üyeleri, Türkiye’nin bu konuda daha fazlasını yapması için baskı yapabilir.”

Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuşma sonrası özür dilemesine de değinen Michael Werz’e göre Biden hatalıydı, ancak konuşma taraflar arasında uzun süredir devam eden diyaloğun bir göstergesi:

“Başkan Yardımcısı’nın kamuoyu önünde konuşmaması gereken bir konuda konuştuğu kesin. Biden, bu yorumla birlikte Amerika ve Türkiye arasında, en azından bir buçuk yıldır devam eden bir diyalog olduğunu ortaya koydu. Amerika’nın bakış açısından şunu söyleyebilirim; top şimdi Türkiye’nin yarı sahasında. Türk hükümeti konumunu netleştirmeli. Bunu Amerika’yı ya da Avrupa’yı yatıştırmak için değil, bundan sonra izleyeceği politikanın yönünü netleştirmek ve kendi çıkarlarını gözetmek için yapması gerekiyor.”

Amerikalı yetkililer, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele için kurulan uluslararası koalisyonda alacağı rolün netleşmesi konusunda Washington ve Ankara arasındaki ikili temasların önümüzdeki haftalarda da devam edeceğini vurguluyorlar. Ayrıca Washington’dan son günlerde yapılan resmi açıklamalar, Türkiye’nin tek başına kara operasyonuna girişme yönündeki isteksizliğini Amerika’nın olumlu karşıladığına işaret ediyor.

STÜDYO VOA

IMF Avrupa Dairesi Direktörü Kammer: “Türkiye’deki ekonomik programı destekliyoruz” – 19 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:51 0:00
XS
SM
MD
LG