2005 yılında başlayan Türkiye'nin AB üyelik müzakereleri, geçen yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izledi. Son olarak Avrupa Birliği Komisyonu Başkanlığı’na seçilen eski Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker’in ‘Önümüzdeki be; yılda yeni Avrupa Birliği üyesi olmayacak’ şeklindeki sözleri Berlin’de, Türkiye’nin bu konudaki umudunu 2020li yıllara ertelemesinin gerekeceği şeklinde yorumlandı.
Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olan Almanya, son zamanlarda Türkiye’de siyasi ve ekonomik istikrarın korunmasına yönelik açıklamalarla dikkati çekti. Merkel hükümetinin temel hak ve özgürlükleri konu alan fasılların açılması için AB çevrelerinde kulis yaptığı, ancak aynı zamanda Türkiye’nin imtiyazlı ortaklığı tezini de sıcak tuttuğu biliniyor.
Nürnberg Üniversitesi’nden ekonomi uzmanı Prof. Orhan Kocagöz, müzakere süresinin zamana bağlanmamış olmasının hata olduğunu belirtiyor ve aynı zamanda Türkiye’nin kendi iç gündemine yoğunlaştığı için AB üyeliğine olan ilginin azaldığı görüşünde.
Türkiye'nin AB üyeliği Almanya’da Başbakan Merkel’e göre ahde vefa, Sosyal Demokratlar’a göre neticesi en az imtiyazlı ortaklığa varması gereken bir süreç olarak yorumlanıyor. Prof. Kocagöz, Türkiye’de siyasette olan çalkantıların ve ülkenin son dönemdeki imajının bu konudaki yaklaşımlara olumsuz yansıdığını savunuyor.
Prof. Orhan Kocagöz başta Almanya, Fransa gibi bazı AB ülkelerinin muhalefeti nedeniyle Türkiye'nin AB hevesinin gittikçe azaldığını da hatırlatıyor.
Türkiye AB ilişkilerinde bir tıkanıklık yaşanmasına rağmen ekonomik ilişkilerin aksamadan devam ettiğini savunan Prof. Orhan Kocagöz, Türkiye’nin ekonomik büyüme hızına ve cazip pazarına AB’nin ihtiyaç duyduğunu, ekonomisini sağlamlaştırma açısından Türkiye’nin AB’ye üyeliğine alternatif olmadığını belirtiyor.
