Erişilebilirlik

Zühtü İbiş’in 11 Eylül’de Yıkılan Hayallerini Oğlu Gerçekleştirecek


11 Eylül terör saldırılarında yaşamını kaybedenlerin arasındaki tek Türk vatandaşı Zühtü İbiş, New York’ta düzenlenen törende, New Jersey’de adına yaptırılan anıtta ve toprağa verildiği Yozgat’ın Sarıyaprak köyünde ölümünün 15. yıldönümünde anıldı.

Amerika’nın Sesi ’ne konuşan Zühtü İbiş’in kardeşi Mehmet İbiş, ağabeyinin acısının her yıl giderek daha da derinleştiğini söyledi. İbiş, 15 yıl sonra tek tesellilerinin 18 yaşına gelen yeğeni Mert İbiş’in, babasının yarım kalan hayallerini gerçekleştirmek için gösterdiği çaba olduğunu söyledi.

Sarıyaprak köyünden Amerika’ya gelip hayallerini kovaladı

Zühtü İbiş, Yozgat’ın Sarıyaprak köyünde doğdu. Babası çok uzun yıllar önce Amerika’ya göç etmişti. En büyük hayali ise onun yanına gitmekti. Zühtü liseyi bitirdi ve ardından Amerika’nın yolunu tuttu. İngilizce bilmiyordu.

İlk aylarında arkadaşlarıyla sadece vücut dilini kullanıp, işaretleşerek anlaşabiliyordu. Bu durum kısa sürdü. Zühtü, çalışkanlığı ve azmiyle altı ay geçmeden İngilizce’yi sökmeyi başardı. Artık hem çalışıp hem de okuyordu. Zorluklar içerisinde yüksek eğitimini tamamladı.

Hayalleri gerçekleşiyordu

Zühtü, Dünya Ticaret Merkezi’nin o görkemli İkiz Kuleleri’nde çalışmak istiyordu. Bilgisayar programcısı olmuştu. "Cantor Fitzgerald" firmasına başvurmuş ve işe kabul edilmişti. İkiz Kulelerin 103. katında işe başladığı gün dünyalar onun olmuştu.

Zühtü’nün bir hayali daha vardı. Sarıyaprak’ta lisede birlikte okuduğu ve sırılsıklam aşık olduğu Leyla'sına kavuşmak. Zühtü, yıllar sonra gençlik hayalini de gerçekleştirip Leyla ile evlendi.

New Jersey’de tuttukları evde yaşamaya başladılar. Ardından, Mert ismini verdikleri bir çocukları oldu.

Artık yavaş yavaş tüm hayallerini gerçekleştirmeye başlamıştı. Finans dünyasında uzmanı olduğu bilgisayar programcılığında hızla ilerlemek istiyordu.

103’üncü kattan son konuşma

O kara günün sabahında New Jersey’deki evinden her sabah olduğu gibi çıktı ve yıllarca çalışmayı hayal ettiği İkiz Kuleler'in kendisini 103’üncü kattaki ofisine çıkartacak asansöre son kez bindi.

Zühtü’nün çalıştığı kuleye sabah 08.46’da Boeing 767 tipi bir uçak çarpmıştı. Uçağın çarptığı katlar Zühtü’nün çalıştığı işyerinin sadece dört kat altında idi. Zühtü, alt katlarda gerçekte neler olduğunu bilmiyor, binaya çarpanın küçük bir uçak olduğunu düşünüyordu.

Zühtü, telefona sarılıp eşi Leyla’yı aradı ve “küçük bir uçak çarptı. Merak edilecek hiç bir şey yok. Beni çağırıyorlar. Bizi aşağıya indirecekler” dedi.

Zühtü’nün, Leyla'sı ile yaptığı son konuşma bu oldu. Zühtü İbiş’in hayalleri o kara günde İkiz Kulelerle birlikte çöktü. Zühtü İbiş, 11 Eylül terör saldırılarında hayatını kaybeden tek Türk vatandaşı olarak kanlı terör saldırısının tarihine geçti.

‘Günlerce ağabeyimi aradık’

Mehmet İbiş, 11 Eylül saldırısının tam on beş yıl sonrasında ağabeyi Zühtü’yü asla unutamadıklarını ve acısının giderek daha da ağırlaştığını söyledi. Mehmet İbiş, Amerika’nın Sesi’ne terör olayının tam 15. yıldönümünde o kara günde yaşadıklarını ve on beş yıl sonra ki duygularını şöyle anlattı:

“11 Eylül 2001’de sabahın erken saatinde her zaman olduğu gibi işteydim. Bir arkadaşım aradı ve İkiz Kuleler'de çalışan ağabeyim Zühtü’yü sordu. Ufak bir uçağın çarptığını söyledi. Aradım ulaşamadım. New Jersey’den New York’a gitmek için yola çıktım. Çok büyük panik vardı. Tüm yollar kapatılmıştı. Saldırı sonrası yaralıları ve kurtulanları Hoboken’a getiriyorlar dediler. Oraya gittim. Manhattan’dan gelenler toz toprak içerisindeydi. Hortum tutup yıkıyorlardı. Önüme çıkan herkesi ağabeyim Zühtü’ye benzetip ona doğru koşuyordum ama hiç biri o değildi. O gün onu aramakla geçti ama bulamadık ama umudumuzu yitirmedik. Onun öleceğine hiç ama hiç inanmıyorduk ”

"Ağabeyimi ararken polis tutukladı"

Mehmet İbiş sözlerine şöyle devam etti:

“11 Eylül gecesi arkadaşlarımla beraber yollara koyulduk. Artık onu aramaktan bitkin düşüp New York’ta sokaklara park ettiğimiz arabanın içinde uyuyup kalmışız. Polisler camı vurup bizi uyandırdılar. Durumu anlatıp, ağabeyimi aradığımızı söyledim. Dinlemediler, kimliklerimizi aldılar. İsimlerimizin farkına varınca da köpeklerle birlikte gelen polisler ve FBI ajanları bizi tutukladıklarını söylediler. Ellerimizden kelepçelediler. İtiraz ettik. Kendi aralarında tartışıp bizi serbest bıraktılar. Normal bir gün değil olmadığını söylediler. Özür dileyip gittiler. Daha sonra ağabeyimi günlerce aradık ama bulamadık. Ölü ve yaralıların arasında ağabeyimin adı yoktu. Yetkililer bizden ağabeyimin DNA örneklerini alabilecekleri bazı şeyler istediler. Daha sonra cesedinden bir parçasını bulduklarını söylediler. Ağabeyimin eşi Leyla ile birlikte gittik. Ağabeyimin parçalarını konteynerlerin içerisine koymuşlardı. Parçalarını buldukça aradılar. Ailem ile konuştuk. Gerekli işlemleri yapıp, ağabeyimi Türkiye’ye götürüp köyümüz Sarıyaprak’a gömdük.”

"15 yıl sonra acısı daha da derinleşti"

Ağabeyinin ölümünün acısının 15 yıl sonra daha da derinleştiğini belirten İbiş, şunları söyledi:

“Hani bir laf vardır, zaman her şeyin ilacıdır, zamanla unutursun derler ya. Biz tam tersini yaşadık. Tam 15 yıl geçti hala acısı dinmiyor. Aksine ağabeyim Zühtü’nün acısını daha da artarak hissediyoruz. Gittikçe ağırlaşan bir acı. Bu acıyla yaşamak zorundasınız. Acımızı paylaşıp paylaşmadıkları için kalkıp kimseye sitem edecek bir durumumuz yok. Her insan hayatı bir dünya. Her insan da kendi dünyasında yaşıyor. Yapılan her şeyden Allah razı olsun. Söylenecek bir şey yok işte”

"Mert babasının hayallerini gerçekleştirecek"

15 yıl boyunca Türkiye’ye dönen yengesi Leyla ile irtibatlarının hiç kopmadığını ve sürekli haberleştiklerini kaydeden Mehmet İbiş, şöyle devam etti:

“Zühtü ağabeyimin oğlu Mert Türkiye’de okuyor ama okul tatillerinde yanımıza gelip bizimle vakit geçiriyor. Bizimle olmak istiyor. Lisede okuyor, tam 17 yaşına geldi. Sınavlara girmeye başladı. Seneye buraya gelip babası gibi o da Amerika’da okuyacak. İnşallah babasının yarım kalan hayallerini o yaşatacak. Çok akıllı, çok başarılı, çok duygusal ve çok çalışkan bir çocuk. Aynı babasına benziyor. Vazgeçmeyen huyları var. O yönden babasına çok çekmiş. Sabırlı, mücadeleci ve kendine koyduğu hedef için bıkmadan, usanmadan gereğini yapmaya çalışıyor. Mert, ruhsal olarak çok benziyor babasına. Büyüdükçe huyları daha da benziyor. Annesi Leyla da Mert’in burada olmasına çok destek veriyor ve teşvik ediyor. Aramıza hiç sınır koymuyor, dedesiyle birlikte tatile gidiyor. Babaannesi ile vakit geçiriyor. 11 Eylül’de iki yaşında bir çocuktu ne anlayacaktı derseniz belki de hepimizden fazla her şeyi anlıyordu”

‘Ağabeyimin katilleri kim bilmek istiyorum’

11 Eylül saldırısıyla ilgili şüphelerini de dile getiren ve ağabeyinin katillerinin kimler olduğunu bilmek istediğini vurgulayan Mehmet İbiş, şöyle konuştu:

“Ben 11 Eylül’ün kesinlikle bir terör saldırısı olduğuna inanmıyorum. İnternette bir çok araştırma yaptım. Belli gruplar bu işin üzerine gitmişler, bilgileriyle belgeleriyle olayın teröristler tarafından yapılmadığını kanıtlamışlar. Çok ciddi girişimlerde bulundum ama her seferinde engellendim. Bir şekilde önümüzü kestiler. Bunun onlarca yıl önceden planlanmış, artık nedeni herkes tarafından bilinen bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Ben ağabeyimi kaybettim, 11 Eylül günü üç bin tane suçsuz insan hayatını kaybetti ve de aynı olayın sonucunda dünyada, Irak’ta olsun, Afganistan’da olsun, şu anda İran’dan Suriye’den bahsediyorlar, yüzbinlerce insan hayatını kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Bunun kim tarafından, ne amaçla yapıldığını öğrenmek istiyorum; ağabeyimin katillerinin kim olduğunu bilmek istiyorum.”

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG