Erişilebilirlik

Washington’da Terörle Mücadele Toplantısı


Washington’da Terörle Mücadele Toplantısı
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:11:18 0:00

Washington’daki Küresel Politika Enstitüsü ve Bahçehir Uluslararası Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Şiddet Dolu Aşırıcılığın Arttığı Bir Dönemde Güvenlik’’ adlı panelde, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemi vurgulandı.

Panele konuşmacı olarak katılan emekli Emniyet Müdürü ve güvenlik uzmanı Osman Öztürk, otuz yılı aşkın süredir Türkiye’nin terörle mücadele ettiğini hatırlattı.

Dünyanın büyük bir terör dalgasına uğramış durumda olduğuna dikkat çeken Osman Öztürk özellikle Ortadoğu coğrafyası ve Türkiye’ye yönelen terörün mutlaka bertaraf edilmesi gerektiğini söyledi.

Amerika’nın süper güç olarak Ortadoğu’daki varlığını, dünya barış ve huzurunu sağlamaya yönelik önlemlerini sağlamak zorunda olduğu görüşünü dile getiren Öztürk, “Amerika sorumluluğunu yerine getirmek zorunda ve bölgenin en önemli ülkesi olan, tek demokrasisi olan ‘Türkiye ile de birlikte çalışması şart’ diyorum, aksi takdirde, şu anda Ortadoğu coğrafyasındaki terör olayları bütün dünyayı olumsuz etkileyecek, zaten görüyoruz terör bir dalgalanma şeklinde de dünyaya yayılıyor,’’ dedi.

“Irak ve Suriye’de tahminen 100 ülkeden 25 bin yabancı teröristin faaliyet gösterdiğini görüyoruz” diyen Öztürk, “Ülkemize yönelik saldırılarda da IŞİD genelde bunları eleman olarak kullanıyor ve radikalleşme konusunda da dünyanın çalışması gerekiyor. Terör tanımının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Terör konusunda da başta Amerika olmak üzere Türkiye ve diğer ülkelerle ortak bir akıl yaratıp bunu dünya literatüründen silmemiz gerekiyor,” diye konuştu.

Öztürk, hedefi ve kaynağı ne olursa olsun, terör örgütlerinin hiçbir ülke tarafından destek görmemesi gerektiğini vurguladı.

”Suriye’ye baktığımız zaman PYD-YPG, PKK’nın Suriye’deki yapılanmalarını görüyoruz. Mevcut otoritenin, merkezi yönetimin; Esat rejiminin buralarda etkin olmaması, boşluğu dolduran YPG ve IŞİD tarafından, bizim ülkemiz açısından büyük bir güvenlik tehlikesi ve tehdidi yaratıyor. Burada hiç bir ülkenin terör örgütü sayılan bir örgüte destek vermemesi, onunla kesinlikle diyalog kurmaması ve dolaysısıyla coğrafyamızdaki terörün önlenmesi açısından ülkelerin bu konuda birbirine gerekli desteği vermeleri gerekiyor. ‘Benim teröristim, senin teröristin’ olmamalı ve burada Türkiye için önemli olan müteffikimiz olan Amerika’nın Türkiye’ye gereken desteği vermesi gerekiyor. Bence Trump burada Türkiye’nin rolünün önemini anlamalı, anlayacaktır da. Şu anda Fırat Kalkanı ile Türkiye’nin kendi güvenliğini oluşturduğu güç çerçevesinde özellikle Amerika’nın ve diğer müttefiklerin Türkiye ile birlikte çalışması gerekiyor. Ben bu konuda Türkiye ile ortak çalışacağını düşünüyorum,” diye konuşan Öztürk, terörün sadece bir ülkeyi değil, dünyanın tamamını ilgilendirdiğini belirterek, buna rağmen terörün uluslararası bir tanımı olmamasını eleştirdi.

Bir kişinin hangi ideolojiyi benimserse benimsesin dünyanın her yerinde eylem yapabileceğini söyleyen Öztürk, “İşte bu noktada Birleşmiş Milletler veya uluslararası örgütler; tüm dünyanın biraraya gelip terör tanımını tekrar ortaya koyup teröre yönelik güçlü önlemlerin alınması ve mekanizmaların düzenlenmesi gerekiyor,” görüşünü savundu.

Türkiye’nin milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığını hatırlatan Osman Öztürk, uluslararası topluma da bu konuda adım atması çağrısında bulundu.

3 milyona yakın göçmenin Türkiye’de yaşadığını dile getiren Öztürk, “Türkiye burada aslında insan yaşamına duyduğu saygıyı ve değeri ortaya koydu ve bu savaştan kaçan insanların can ve mal güvenliğini sağlamak için kendi ölçütlerinde gerekli önlemleri aldı. Avrupa Birliği bunları kabul de etmedi. Mutlaka buradan kaynaklanabilecek terör oluşumları açısından da bir risk yaşıyor ve bazı eylemlerde de bu insanların kullanıldığını ve bazı ülke istihbarat servislerinin de bu yapıların içerisinde yer aldığını görebiliyoruz. Tabii ki yeterli değil ve daha çok şey yapılmalı,” ifadelerini kullandı.

Bahçeşehir Amerikan Araştırmaları Merkezi Başkanı Burak Küntay da, Donald Trump’ın göreve gelmesiyle Amerika’nın dış politikasının nasıl şekilleneceğine dair görüşlerini paylaştı.

Daha yemin töreninde başlayarak Trump’ın alışılmışın dışına çıktığını belirten Küntay, “Yemin törenini bile izlediğinizde görürsünüz ki çok sert, normal bir uzlaşmacı ve başlangıç konuşmasına oturmayan bir konuşma yaptı. Dolayısıyla o an itibariyle bir hafta içinde imzaladığı, aldığı kararlara baktığınızda da tansiyonsuz geçecek bir dönemin habercisi olarak durmuyor. Birçok noktada tansiyon, birçok noktada gerilimin başlangıcı olabilir ama tabii burada şuna bakmak lazım; bu, göreve gelir gelmez politikada bir etkidir; yüz gün mühimdir iktidar değişimlerinde, dolayısıyla da Amerika’da Donald Trump’ın en az 3-4 ay boyunca gerek atamaları olana kadar, gerek politikalarını şekillendirene kadar ve en önemlisi de halkın bir Trump etkisi görene kadar hamleler yapacağı doğru. Asıl mühim olan 3 ila 6 ay arasındaki süreçte Donald Trump’ın bazı noktaları söylemde tutup, rasyonelize mi edeceği, normalleştireceği mi yoksa aynı tempoda devam mı edeceği. Çok açık söyleyeyim; Amerika bu tarz hızlı bir değişimi kaldırmaz. Yine sert söylemler, değişik majörler olacaktır ama o kadar beklendiği kadar ileri gitmesini ummuyorum. Eğer olursa, olduğunu varsayıyorum; Donald Trump’ın en büyük muhalefetinin de Meclis’in içerisinde Cumhuriyetçi kanadın da kendisinden, daha ortada seyreden Paul Ryan önderliğindeki Cumhuriyetçi kanattan geleceği kanaatindeyim,” diye konuştu.

Burak Küntay, bazı ülkelerin kimi terör örgütlerini kendi çıkarları için kullanabildiğine dikkat çekerken, “Bugün kullandığınız birileri yarın sizin için sorun olabilir. Bu yüzden ‘senin teröristin benim teröristim’ demek yerine tüm terör örgütleriyle mücadele etmek gerekiyor. ‘Benden uzak olduğu sürece önemi yok’ dememek gerekiyor. Küresel teröre karşı ortak bir siyasi duruş olmadığı sürece bu iş çözülmez” değerlendirmesinde bulundu.

Terörle mücadelede, terörle yani şiddetle saldırana şiddetle cevap verilmesinin doğal olduğunu belirten Küntay, “Terörde şöyle bir sıkıntı var; terörde muhatabınız yani düşmanınızı karşılıklı iki ordunun savaşı gibi, bulamıyorsunuz, her zaman bulamıyorsunuz. Her zaman biz ne deriz; terörün asimetrik oluşumunu değerlendirirken, terör örgütleri saldırırken mesela Türkiye’yi ele alalım; Emniyet binalarının yeri belli, askeri binaların yeri belli, her şeyin yeri belli, üzerinizde bir üniforma var, kim asker, kim polis, kim devlet görevlisi belli. Ama terör örgütü akşam terör örgütü, sabah sokakta yürüyen bir adam olabiliyor o kişi. Dolayısıyla “identify etmek” yani belirlemek o kişinin kimliğini tam olarak tespit etmek terörle mücadelede çok kolay olmadığı için sadece kısasa kısas tamam da, onu yapabilmek çok kolay değil. Devlet mücadelesinde o yüzden terörün ikinci aşamasında finansal kaynaklarının kesilmesi, istihbarat kaynaklarının silinmesi en önemlisi dış ülkelerden gelen lojistik yardımının kesilmesi daha zor olan şey terörle sert bir şekilde mücadele etmek zaten olması gereken de; bu maharet değil o zaten en kolayı. Mühim olan esas bu olayın kökünü kazıyacak olan 3 - 4 tane temel parametreye inmek zor olan budur askeri mücadele değildir,” şeklinde konuştu. ABD’nin PYD ve YPG’ye desteğinin Trump döneminde de devam etmesinin Amerikan askerlerinin sahada görevlendirilmesi kararıyla bağlantılı olduğunu dile getirdi.

Küntay, “Bir Türk vatandaşı olarak söylüyorum; benim ülkemi devamlı olarak sıkıntıya sokan, devamlı olarak yıllardır terör estiren ve çok mücadele ettiğimiz PKK terör örgütünün bir uzantısıdır, YPG-PYD. Türkiye de çok açık ve net olarak diyor ki ‘Sen benim müttefikimsin’, çok basite indirirsek bu haldedir. ‘Bununla işbirliği yapma.’ Amerika Birleşik Devletleri kimi zaman gayri resmi, kimi zaman ‘vardı-yoktu’ demekle beraber, Obama dönemi için konuşuyoruz, şu noktası vardı; ‘Ben sahaya asker yollamayacağım.’ Ben asker yollamayacaksam o zaman birinin bu işi yapması lazım benim namıma. Obama dönemi için konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir devlet. Türkiye’yi istediğin gibi yönlendiremezsin. Diğer ülkeleri de yönlendiremezsin ama YPG-PYD git dedin mi giden, kal dedin mi kalan, çok rahat tetikçi olarak kullanılabilen bir grup, tarihte de bu görülmüştür. Dolayısıyla Amerikan Ulusal Güvenliği açısından bu kolay geliyor Amerika tarafına. Ama Türkiye ile ilişkilere bakınca bu rencide ediyordu. Şimdi Türkiye’de bir hava belirdi. ‘Trump’ın görevi almasıyla bu değişecek’ diye. Değişme ihtimalini ben size şöyle söyleyeyim; eğer Amerika Birleşik Devletleri ciddi anlamda IŞİD ile mücadelesine devam edecekse ve burada askeri kanat kullanılacaksa ve bu askeri noktada da sahaya inecekse kendi inerse PYD- YPG ile çalışmayı bırakabilir. Ama inmediği takdirde muhtemelen aynı düzenek devam edecektir. Burada da mevzu şu Amerika’nın bizzat orada operasyon yapması mı daha iyi bir alternatif bu da başlı başına başka bir soru zaten. Aslında şu anki opsiyonların hiç biri Türkiye açısından güzel opsiyonlar değil maalesef,” dedi.

Burak Küntay’a göre bu ortamda geleceğe dair öngörü yapmak zor.

Paneli yöneten Küresel Politika Enstitüsü Başkanı Paolo von Schirach da terör örgütlerinin medya yoluyla üye ve sempatizan kazanma çabalarına değindi.

Bu çabaların kalabalık Batı toplumlarında karşılık bulabildiğini belirten von Schirach, hükümetlere bireysel radikalleşmeyi engelleme konusunda daha çok görev düştüğünü kaydetti.

STÜDYO VOA

Uluslararası yatırımcılar Türk ekonomisinden güvence bekliyor – 17 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:50 0:00
XS
SM
MD
LG