Erişilebilirlik

Türkiye’de Basın Özgürlüğü Giderek Azalıyor


Pankartta ben gazeteciyim casus değil yazıyor
Pankartta ben gazeteciyim casus değil yazıyor

Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bir açıklama yayınlayan TGC tutuklu gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğuna dikkati çekti.

Açıklamada, Türkiye’nin, bu yıl da, Amerikan Özgürlük Evi’nin (Freedom House) basın özgürlüğü listesinde 197 ülke arasında 117’inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer aldığı hatırlatılıyor.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın açıklaması şöyle:

“Türkiye’deki basın özgürlüğünü engelleyen ciddi sorunlar vardır. Bunların başlıcaları hukuki engeller, çalışma mevzuatı ve medyanın yapılanmasıyla ilgili sorunlardır.

1.Hukuki engeller:

Başta Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Yasasında çağdaş hukuk tanımlarına uygun iyileştirmelerin biran önce yapılması gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate almayan yasama çalışmaları ile uygulamaların değişmesi gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Adalet Bakanlığının Ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu ve yasalarda görece iyileştirmeler yapan paketinden ise günümüze kadar hala olumlu bir gelişme görülmemesini de ilginç buluyoruz.

2. Çalışma mevzuatı:

Basın-İş Yasası olarak adlandırdığımız 212 sayılı Yasa ile değişik 5953 Sayılı Yasa, neredeyse uygulamadan kaldırılmıştır. 1952 yılında çıkarılan yasanın uygulanmaması halinde caydırıcı yaptırımı olmadığından, gazetecilerin çalışma güvenlikleri yok denecek düzeye indirgenmiştir. Gazetecilerin yıpranma haklarının kaldırılması ise zaten son derece güç koşullarda çalışan muhabir, kameraman, foto muhabirlerinin durumlarını daha da güçleştirmiştir. Halkın haber alma ve doğru yansız bilgilenme hakkına zarar veren bu durumun düzeltilmesi için TGC önerilerini Başbakan’a ve ilgili bakanlara iletmiştir.

3. Medyanın yapılanması, Siyasetin ve sermayenin müdahalelerine karşı koyacak bir nitelik taşımamaktadır.

Özellikle ana akım medyada editoryal bağımsızlığın sağlanamaması gördüğümüz en önemli olumsuzluktur. Gazetecilik mesleğini gerçekleştirmek günümüz koşullarında daha da zorlaşmıştır. Tutuklu gazeteci sayısının 100 dolayında olduğu, gazeteciler hakkında açılmış davaların ise 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Bu yıl da basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’nin 197 ülke arasında 117’inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer bulmasını ülkemize yakıştıramıyoruz.

Bütün bunların ışığında Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama mahkûmiyet, saldırı, yaralama ve cinayet gibi basın özgürlüğü ihlallerinin artık son bulmasını istiyoruz.

Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını oto sansüre yönelten baskıların kaldırılmasını talep ediyoruz.

Olağanüstü dönemlerin ürünü olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamı niteliğinde gördüğümüz Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını bekliyoruz.”

Uluslararası Basın Enstitüsü de (UBE-IPI) http://www.freemedia.at/ tüm dünyada basın mensuplarını hedef alan şiddet eylemlerinin sürdüğünü açıkladı.

Enstitünün Dünya Basın Özgürlüğü Günü açıklamasında gazetecilerin öldürülme yöntemlerine örnekler veriliyor. Başı kesilen, elleri ve ayakları bağlandıktan sonra 7. kattan aşağı atılan, dövülerek ve işkenceyle öldürülen, ilaç verilmediği için ceza evinde hayatını kaybeden, vücuduna patlayıcı madde bağlanarak parçalanan ve kullandığı uydu telefonunun yeri belirlendikten sonra havan topu ateşiyle havaya uçurulan basın çalışanları bulunduğu vurgulanıyor.

UBE’nin açıklamasında bu yılın ilk 4 ayı içinde 29 gazetecinin öldürüldüğü ve şu anda basın mensupları açısından en tehlikeli yerin Suriye olduğu yazılı. Açıklamada bu ülkede yılbaşından bu yana yerli ve yabancı 11 basın çalışanının öldürüldüğü ve cinayetlerin çoğunun Şam hükümetinin talimatıyla işlendiğini gösteren belgeler bulunduğu ileri sürülüyor.

Uluslararası Basın Enstitüsü, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Komisyonu, Amerikan Devletleri Örgütü ve Arap Birliği gibi uluslararası kuruluşları cinayetlere seyirci kalmak ve basın özgürlüğünü savunmamakla suçluyor.

UBE (IPI), Oda TV davasıyla ilgili olarak Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk'un tahliye edilmesini memnuniyetle karşılamış ancak bunun Şener'in, salt gazetecilik faaliyetlerinden ötürü 375 gün hapiste tutulduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, cezaevindeki 100 kadar meslektaşının serbest kalmasını da sağlamadığına dikkati çekmişti.

Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye’nin hâlâ “dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi" unvanını koruduğunu yazmıştı.

Gazetecileri Koruma Komitesi de son Türkiye raporunda reformlardan vazgeçen hükümetin basına kanun yoluyla baskı uyguladığını ileri sürmüştü. Örgütün raporunda muhalif gazetecilere el altında bir avukat bulundurmaları tavsiye ediliyordu.

XS
SM
MD
LG