Erişilebilirlik

'Türkiye Mezhep Çatışmasından Korunmalı'


‘Türkiye Mezhep Çatışmasından Korunmalı’
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:33 0:00

Uzmanlara göre Ortadoğu’daki mezhep çatışması, aslında dinden çok siyasi bir uyuşmazlığa dayanıyor. Ekonomik ve siyasi yaptırımlardan kurtulmak isteyen Şii İran, bölgede daha fazla rol oymamaya çalışırken, Tahran’la yıldızı hiç barışmayan Suudi Arabistan ve diğer Sünni Arap devletleri, İran’ın etkisini azaltmaya çalışıyor.

Peki özellikle son zamanlarda kaygı verecek şekilde artan mezhep savaşları, Türkiye için nasıl bir tehdit oluşturur?

Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nde Bölgesel Güvenlik İlişkileri uzmanı olan Alex Vatanka’ya, son birkaç yıldır azınlıkların, farklı din ve mezhep gruplarının yaşadığı dram ve çatışmaların Türkiye’ye sıçrama ihtimali olup olmadığını sorduk:

“Mezhep çatışmalarının Ortadoğu ve bütün Müslümanlar için büyük bir bela olduğu bir gerçek. Ancak bizim de, bu sorunun özellikle adaletin olmadığı ve devlet yönetiminin iyi yürütülmediği ülkelerde yaşandığını görmemiz gerekiyor. Türkiye böyle bir ülke değil. Türkiye güçlü bir devlet yapısına sahip ve Türk toplumunda mezhep sorunları yaşanmıyor. Benim korktuğum tek nokta, Suudi-İran mezhep rekabetinin bölgede giderek yayılıp Türkiye’de hükümeti kendi sorunlarını çözemeyecek derecede zayıflatması. Umarım bu noktaya hiç varmayız. Şimdilik korkacak bir durum yok ama böyle bir tehlikenin varlığını göz ardı edemeyiz.”

ABD Dışişleri Bakanlı’ğından emekli üst düzey diplomat Scott Edelman da bu konudaki görüşlerini şöyle açıkladı:

“Mezhep çatışmalarının Türkiye’ye sıçrayacağını sanmıyorum. Bu anlamda Türkiye, bölge ülkelerinden dinsel, kültürel ve ekonomik açıdan çok daha ilerde. Ancak komşu ülkelerdeki bu çatışmalar, Türkiye’yi ekonomik olarak ve güvenlik açısından etkiler. Türkiye’ye göç eden yüzbinlerce mülteci arasında radikallerin de bulunduğunu düşünürsek, bir güvenlik sorunu söz konusu olabilir. Ancak mezhep çatışmaları, bence Türkiye’nin iç politikası ve kültürüne tehdit oluşturmaz.”

Daha önce George Bush ve bir süre de Başkan Obama’nın İran danışmanlığını yapan Bijan Kian ise, İran’ın tüm bölgede olduğu gibi Türkiye üzerinde de hem sözle hem de aktif olarak etkili olmaya çalıştığını savundu:

“İran İslam Cumhuriyeti, bölgeyi istikrarsız hale getirmek için, söylemden eyleme kadar, elindeki bütün taktikleri kullanıyor. Türkiye’ye gelince, İran’ın yaşadığı sefalete karşın Türkiye’nin, özellikle ekonomide yakaladığı bir başarı mevcut. Türkiye’nin aksine İran İslam Cumhuriyeti, halkına yolsuzluk, özel sektörde yaşanan erozyon ve baskı verebildi. İran’ın Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalıştığını açıkça görüyoruz.”

Alex Vatanka’ya ayrıca, Suriye ve Irak’taki mezhep çatışmalarının IŞİD gibi terör gruplarından mı yoksa ülke hükümetlerinin yarattığı iktidar boşluğundan mı ortaya çıktığını sorduk:

“ISİD’e katılanlara baktığımızda hepsinin fanatik olduğunu ve dini kendi bireysel şiddetlerine alet ettiklerini görüyoruz. Bu şiddet, İslam dinine dayandırılmamalı. IŞİD’in Irak ve Suriye’de yoktan varolması ve saflarına birçok kişi katabilmesi, bizi ‘neden’ sorusunu sormaya zorluyor. Bu sorunun cevabı İslam dininde değil, Ortadoğu’da halkın yaşadığı sosyo-ekonomik ortamda aranmalı. IŞİD, sıkıntı içinde yaşayan bu insanlara geçici bir süreliğine de olsa seslerini duyurma şansı verdi. IŞİD kalıcı değil, bizim yapmamız gereken IŞİD gibi terör örgütlerinin bir daha ortaya çıkmaması için toplumların sosyo-ekonomik sıkıntılarını kronik bir hale gelmeden ortadan kaldırmak olmalı.”

Potomac Siyasal Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Profesör Yonah Alexander, sadık bir batı müttefiki olan Türkiye’nin mezhep çatışmalarına düşürülmemesi gerektiğini söyledi. Alexander ayrıca, Türkiye’ye yapılan herhangi bir saldırının Batı’ya yapılmış bir saldırı olarak algılanması gerektiğinin altını çizdi:

“Türkiye’ye yapılacak herhangi bir saldırı uluslararası topluma yapılmış sayılır. Uzun yıllardan beri PKK ve El Kaide gibi terör örgütlerinin saldırılarına maruz kalan Türkiye, şimdi de IŞİD teröründen mağdur oluyor. Hepimiz aynı tehlikeyle karşı karşıyayız.Bu bir medeniyet savaşı ve Türkiye, bu savaşta uluslararası toplumun her zaman yanında oldu. Dayanışma içinde olmak zorundayız ve Batı için Ortadoğu’da bir kale olan Türkiye’ye her türlü askeri ve ekonomik desteği vermeliyiz. Eğer Türkiye bu savaşta düşerse, demokratik bir ülkeyi savaşa sokmayı başaran teröristler demokratikleşmeye çalışan diğer ülkelere istedikleri mesajı vermiş olur. Türkiye bir bakıma, uluslararası toplum için bir emsal sorun teşkil ediyor. Eğer Türkiye’nin özellikle bölgede üstlendiği çok önemli rolü devam ettirebilmesi için uluslararası toplumun desteğinin artarak devam etmesi gerekiyor.”

Seminer’de konuşan emekli General Alfred Gray de, Türkiye’nin İran ve Suudi Arabistan arasında yaşanan Şii-Sünni geriliminden korunması gerektiğinin altını çizdi:

“Demokrasisi, laikliği ve bölgedeki rolü ile Türkiye bizim yıllardır çok önemli bir müttefikimiz. Ve bizim Türkiye gibi hiçbir müttefikimize sırtımızı dönmememiz ve her zaman gereken yardımı yapmamız gerekir ki ortağımız bu çatışmalardan etkilenmesin. Özellikle bölgedeki müttefikleri korunmak ve Amerika’nın müttefiki olarak kalmalarını sağlamak zorundayız. Bölgede zaten yeterince düşmanımız bulunuyor.”

Uzmanlar, Ortadoğu’da yaşanan mezhep çatışmalarının Türkiye’ye sıçrama tehlikesinin büyük olmadığı noktasında birleşse de yaşanan gerginlikten Türkiye’nin etkilenmesini kaçınılmaz görüyor.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG