Erişilebilirlik

Türkiye'de Ekonomide “Politik Kriz” mi Var?


Türkiye ekonomisinde kırmızı alarm sinyali üzerine Hükümet’in son tedbir paketinin dün açıklanmasına rağmen Ekonomi uzmanı Mustafa Sönmez’e göre; kilit aktör konumundaki yabancı yatırımcı açısından politik riskleri azaltacak önlemler alınmazsa 2017 yılında sıkıntılı günler yaşanabilecek.

Türkiye’de son 1 ay içerisinde döviz kurunda hızlı yükseliş yaşanmış ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Hükümet’in çağrısıyla “dolar bozdurma kampanyası” gibi girişimler ile döviz kurunda düşüş sağlanması amaçlanmıştı. Döviz kurundaki artış kapsamında İstanbul Borsası’nda dalgalanma, yabancı yatırımcılardaki Türkiye’de yatırımdan vazgeçme eğilimi, asgari ücrete zam yapılması, artan işsizlik oranı ve benzeri göstergelerle Türkiye ekonomisinde tehlike çanları çaldı. Bunun üzerine Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısı yapıldı ve kararlar kamuoyuna açıklandı.

Bugün EKK kararlarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan da değerlendirmede bulunuldu. Erdoğan, İstanbul’daki açıklamasında, EKK kararları hakkında “İşsizliğe bir ilaç olması bakımından böyle bir adım atılması, 9 ay da olsa özel sektörün bunu iyi değerlendireceğine inanıyorum. Şu anda geçen Cuma’dan bugüne dövizden TL’ye geçişte atılan adımlarda halkımın attığı adımları takdirle karşılıyorum. Ama yeterli değil, milletim daha da yüklenmeli diye düşünüyorum” yorumunda bulundu. Dolayısıyla Erdoğan, hem vatandaşlara hem de özel ve kamu sektörlerine Türk Lirası cinsinden işlem yapılması çağrısını yineledi.

lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:10:32 0:00

Rusya ile ilişkilerde iyileşmeye paralel ticarette rahatlama olacağını da kaydeden Erdoğan, Çin ile yapılan görüşmeler sonucunda Türk Lirası cinsinden alışveriş yapılmasında anlaşma sağlandığını da ifade etti. Erdoğan, TL üzerindeki kur baskını kaldırmak gerektiğini söyledi.

Geçmişte olduğu şekilde ekonomide “faiz lobisi” varlığını eleştiren Erdoğan, faiz uygulamasıyla ilgili, “Bundan sonraki süreçte hükümetimiz, Merkez Bankası çok daha hassas davranacağı gibi devlet (kamu) bankalarının bu noktada ön alması lazım, örnek olması lazım” dedi.

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat kendi hesabındaki dolar cinsi döviz birikimini bozdurduğu da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından açıklandı. Ancak Erdoğan’ın çağrısıyla başlayan TL’ye geçiş kampanyasına ve Başbakan Yıldırım’ın dün EKK kararlarını açıklamasına rağmen ABD Doları kurunda bugün de yükseliş eğilimi devam etti.

ABD dolarındaki yükseliş eğiliminde azalma olmayacağı ve önümüzdeki hafta başında ABD Merkez Bankası (FED) tarafından yapılacak açıklamayla kurda artışın devam edeceği yorumu da gündemde.

Ekonomide politik riskler nedeniyle kriz eşiği

Ekonomi Uzmanı Mustafa Sönmez ise, ekonomideki son gelişmeler ve Hükümet’in tedbir paketi ile ilgili Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı.

“Türkiye’de ekonomik kriz mi yaşanıyor yoksa kriz mi yaklaşıyor?” diye sorduğumuz Sönmez, “Dünyadaki diğer ülkelerdeki yükselişten farklı şekilde dolar kurunda sert artış yaşandı. Dolar kurunu yatıştırmak üzere başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Hükümet kampanya başlattı ama bugün yeniden dolar Türk Lirası karşısında değer kazandı. Ekonomik kriz diyemeyiz ama kriz eşiği diyebiliriz” dedi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 12 Aralık’ta açıklanacak ekonomi rakamlarını anımsatan Sönmez, o rakamlar ile Türkiye ekonomisi açısından olumsuz bir tablo ortaya konulabileceğini işaret etti. Sönmez, “Sanayi üretim rakamları geldi mesela ve üçüncü çeyrekte negatif büyüme olduğu tahmin ediliyor. TÜİK tarafından ayın 12’sinde açıklanacak bu. Son çeyrekte de ekonomik büyümede yatay bir seyir olduğu ve döviz kuru artışları nedeniyle talepte ciddi düşüşler olduğunu öncü göstergeler ortaya çıkarıyor. Bu nedenle kriz eşiği seviyesinde bulunulduğunu söylemek mümkün görünüyor” görüşünü aktardı.

Sönmez, alınan önlemlere rağmen ekonomide yeterince olumlu etki yaşanmamasının nedenini kilit aktör gibi görülebilecek dış yatırımcı ve politik riskler ile açıkladı. Hükümet’in ekonomiyi olumsuz etkileyen politik boyutu görmezden geldiği görüşünü paylaşan Sönmez, Türkiye’deki en önemli ekonomik sorunu özetle “dış yatırımcıyı ülkede tutmak” olarak işaret etti. Sönmez, dış yatırımcı açısından görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Politik boyutu olduğunu düşünüyorum Hükümet bununla yüzleşmek istemiyor, böyle bir teşhise katılmak eğiliminde değil. Ama Türkiye’de bu ters türbülansı yaratan yabancı yatırımcının ülkeden uzaklaşması, iştahının düşmesi. Bunun da çeşitli nedenleri var. İçeride ekonomi – politik risklerin yükselmesi, jeopolitik riskler ve dışarıda yatırımda cazibe artışı. Bu noktada, içerideki riskler önlenebilir olması gerekirken sürekli otoriter ve hatta totaliter bir yönelim içerine girilmesi toplumda ciddi endişeler yaratıyor, bölgedeki dış politika riski de buna eklenince yabancı yatırımcı açısından Türkiye uzaklaşılan bir ülke haline geliyor. Bu durum da Türkiye’nin ihtiyacı olan dış kaynağın girmemesi tersine çıkması, dolar kurunda artış olması ve yükselen dolar fiyatıyla yatırım yapılamaması, ekonominin dönüşümünde zorlanması ve kur zararı başta olmak üzere maliyete yol açması sonuçları var. Bunu biraz da politik kriz olarak nitelemek mümkün. Yumuşatılması da politik dönüşümleri, normalleşmeyi ve AB değerlerine dönmeyi gerektiren bir sürece benziyor.”

Yabancı (dış) yatırımcı neden önemli?

“Türkiye ekonomisi üzerinden neden dış yatırımcı etkisi böylesi önemli?” sorusunu da yanıtlayan Sönmez, öncelikle Türkiye’nin politik riskler nedeniyle “cazibe merkezi” olarak görülmediğini işaret etti. Sönmez, “ABD’de yeni yönetim iş başına geldi. Orası programında öngördüğü gibi büyüme ivmesi başlatabilecek mi? Devamında bu büyümeden etkilenerek Avrupa biraz daha toparlanabilir mi? Bunlara bağlı olarak dış yatırımcı, bu coğrafyaları mı seçer? Aslında tüm bu sorular karşılığında yanıt olabilecek. Batı dünyasında büyüme ivmesi yakalanırsa Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerde dış yatırımcının uzaklaşması etkisi yaratır. Dış yatırımcıya bu derece bağlı Türkiye gibi ülkelerde ise dikkate alınır küçülme, daralma olur. Dolayısıyla burada ana aktör dış yatırımcı Türkiye gibi ülkeler açısından diyebiliriz” diye konuştu.

Başbakan’ın dünkü açıklamasında ifade ettiği üzere Merkez Bankası tarafından alınabilecek ilaveten önlemler neler olabilir? Bunu da yorumlayan Sönmez, “Faiz artışı aracı kullanılabilir ama faizler arttırıldığında bu kez ekonomiye soğutucu bir etkisi olur. Yatırımları, üretimi ve talebi düşüren bir etkisi olur. Merkez Bankası, firmalar ve bankalar açısından yükümlülükleri belirli ölçüde azaltan bazı önlemler aldı. Doğrusu ben yaşanan durumun Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nun aldığı önlemler ile değil esas olarak uzaklaşan yabancı yatırımcıyı yeniden Türkiye’ye çekebilmek için onlar tarafından risk olarak görülenlerden uzaklaşmaktan geçtiğini düşünüyorum” dedi.

Halk hali hazırda 243 milyar TL borçlu

Ülke ekonomisinde mevcut olumsuzluk devam ederse 2017 yılı itibariyle Türk toplumu bu durumdan nasıl etkilenecek? Bu soruyu oldukça karamsar şekilde yanıtlayan Sönmez, özellikle Türkiye’de kredi kartı ve kredi borçlanmasına dikkat çekti.

Mevcut gidişat itibariyle ülke ekonomisinde daralma konjektörüne girilebileceğini söyleyen Sönmez, bu durumdan en önce iş gücü kesimlerinde etkilenme olacağını vurguladı. Sönmez, Türk halkı açısından nasıl bir etkilenme olacağını şöyle anlattı:

“Eğer ekonomide daralma konjektörüne girilirse iş gücünü ve iş arayan grupları yakından ilgilendirir. Küçülen işletmeler daha düşük ücretle çalışabilecek iş gücüne başvururlar. Bu haliyle hane gelirlerinde azalma veya hatta sıfırlanma anlamına gelir. Hanede kredi kartı veya tüketici kredisi borcu varsa bunları ödemede de zorluklar yaşanır. Bu aynı zamanda bankalar açısından da ciddi risk yaratır. Türkiye için hane halkı borç stoku, sadece ihtiyaç kredisi ve kredi kartı 243 milyar TL’dir. Önemli bir meblağa ulaşmıştır. Türkiye’de 3,5 milyon resmi işsiz var ki bunların 1 milyona yakını üniversiteli işsiz. Bu işsizlerin iş bulma ümidi epey ötelenir. İşyerlerinde bugünlerde asgari ücret tartışmalarında olduğu gibi iş gücü ücretlerinde sıfır zam gibi ihtimaller belirir. Kamu maliyesinde sosyal harcamalar daraltılırsa da eşitsizlikler yaşanır.”

Kuşkusuz böylesi karamsar bir tablo yaşanmamasını dilediğini de söyleyen Sönmez, “Bu noktaya gelmeden riskleri azaltıcı önlemler alınır ve öncelikle de politik risk ile yüzleşmek gerekir. İktidar şu anda bunu yapmıyor ama bütün toplum açısından yapması iyi olur” diyerek sözlerini tamamladı.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Donald Trump’ın sus payı davasında yeni aşamaya geçildi – 22 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG