Londra’nın merkezindeki Trafalgar Meydanı’nda resmi Olimpiyat saatinin önünde fotoğraf çektirmek isteyenler sıraya giriyor. Ancak çoğu, yabancı turist.
Birçok Londralı ya kayıtsız, ya kaygılı, ya da Olimpiyatlar’ın yapılmasına karşı. Bir İngiliz şunları söylüyor:
”Olimpiyatlara boşu boşuna para harcanıyor. O paralar başka şekilde değerlendirilebilirdi.”
Bir başkası şu eleştiride bulunuyor:
”Londra zaten çok kalabalık. Olimpiyatlar sırasında her yer tıklım tıklım dolacak. Kimse bir yerden bir yere kolayca gidemeyecek.”
Bir İngiliz de hediyelik eşyaları beğenmemiş:
”Olimpiyatlar için çıkardıkları hatıra ve hediyelik eşyalar çok çirkin. Olimpiyat logosu tamamen bir komedi. Hele o maskotlar. Maskotların saçmalıktan ibaret olmadığını düşünen tek kişiye rastlamadım.”
Fiyatı birkaç dolarla birkaç yüz dolar arasında değişen hatıra eşyalarının çoğu, çok zor bulunuyor.
Hatıra eşyaları sadece resmi Londra 2012 mağazalarında ya da havaalanlarında satılıyor.
Organizasyon komitesinden Simon Lilley, bunun stratejinin bir parçası olduğunu söylüyor:
”Olimpiyat markasını doğru yerlerde satışa sunmak istiyoruz. Ürünlerin dağıtımının kaliteli olmasına önem veriyoruz. Bu nedenle seçici davranıyoruz. Olimpiyatlar yaklaştıkça ürünlere olan ilgi de artacaktır.”
Olimpiyat yetkilisi Jonathan Edwards’a göre, halkın oyunlara olan ilgisi de artacak:
”Olimpiyat ve paralimpik oyunlarıyla ilgilendiğinizde tüm dünyanın bunlardan ibaret olduğu hissine kapılırsınız. Ancak sokaktaki insanlarda, ‘olimpiyatlarla yaz geldiğinde, oyunlar başladığında ilgileneceğim’ hissi hakimdir.”
Birçok İngiliz Kraliçe İkinci Elizabeth’in tahta çıkışının 60‘ıncı yıldönümü kutlamalarıyla daha çok ilgili. Ancak Olimpiyat Parkı’nı görmeye gidenleri Olimpiyat heyecanı da sarıyor.
Bir İngiliz şu görüşte:
”Olimpiyatların maliyeti unutulacak. Herkes Olimpiyatlar’ın yaratacağı atmosferin heyecanına kapılacak.”
Bir başkası, Olimpiyatlar'ın Londra'da yapılacak olmasından memnun:
”Olimpiyatlar’ın burada olması hoş. Gelecekte geriye dönüp baktığımda Olimpiyatlar sırasında Londra’daydım diyebileceğim.”
Olimpiyat yetkililerinin yakalamaya çalıştığı hava da işte bu.
Birçok Londralı ya kayıtsız, ya kaygılı, ya da Olimpiyatlar’ın yapılmasına karşı. Bir İngiliz şunları söylüyor:
”Olimpiyatlara boşu boşuna para harcanıyor. O paralar başka şekilde değerlendirilebilirdi.”
Bir başkası şu eleştiride bulunuyor:
”Londra zaten çok kalabalık. Olimpiyatlar sırasında her yer tıklım tıklım dolacak. Kimse bir yerden bir yere kolayca gidemeyecek.”
Bir İngiliz de hediyelik eşyaları beğenmemiş:
”Olimpiyatlar için çıkardıkları hatıra ve hediyelik eşyalar çok çirkin. Olimpiyat logosu tamamen bir komedi. Hele o maskotlar. Maskotların saçmalıktan ibaret olmadığını düşünen tek kişiye rastlamadım.”
Fiyatı birkaç dolarla birkaç yüz dolar arasında değişen hatıra eşyalarının çoğu, çok zor bulunuyor.
Hatıra eşyaları sadece resmi Londra 2012 mağazalarında ya da havaalanlarında satılıyor.
Organizasyon komitesinden Simon Lilley, bunun stratejinin bir parçası olduğunu söylüyor:
”Olimpiyat markasını doğru yerlerde satışa sunmak istiyoruz. Ürünlerin dağıtımının kaliteli olmasına önem veriyoruz. Bu nedenle seçici davranıyoruz. Olimpiyatlar yaklaştıkça ürünlere olan ilgi de artacaktır.”
Olimpiyat yetkilisi Jonathan Edwards’a göre, halkın oyunlara olan ilgisi de artacak:
”Olimpiyat ve paralimpik oyunlarıyla ilgilendiğinizde tüm dünyanın bunlardan ibaret olduğu hissine kapılırsınız. Ancak sokaktaki insanlarda, ‘olimpiyatlarla yaz geldiğinde, oyunlar başladığında ilgileneceğim’ hissi hakimdir.”
Birçok İngiliz Kraliçe İkinci Elizabeth’in tahta çıkışının 60‘ıncı yıldönümü kutlamalarıyla daha çok ilgili. Ancak Olimpiyat Parkı’nı görmeye gidenleri Olimpiyat heyecanı da sarıyor.
Bir İngiliz şu görüşte:
”Olimpiyatların maliyeti unutulacak. Herkes Olimpiyatlar’ın yaratacağı atmosferin heyecanına kapılacak.”
Bir başkası, Olimpiyatlar'ın Londra'da yapılacak olmasından memnun:
”Olimpiyatlar’ın burada olması hoş. Gelecekte geriye dönüp baktığımda Olimpiyatlar sırasında Londra’daydım diyebileceğim.”
Olimpiyat yetkililerinin yakalamaya çalıştığı hava da işte bu.