Erişilebilirlik

Dışişleri Bakanı'ndan 'Kıbrıs’ta Yeni Sayfa' Mesajı


‘Kıbrıs’ta Yeni Bir Sayfa Açmalıyız’
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:17:58 0:00

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs müzakerelerinde yakın dönemde bir neticeye varılacağını düşünmediğini belirterek, artık önü açık müzakere süreçlerine son verilmesi ve ‘yeni bir sayfa’ açılması gerektiğini söyledi. ABD ziyareti kapsamında New York ve Washington’da temaslarda bulunan Ertuğruloğlu, temaslarını Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Yoğun temaslarda bulunduklarını ve başarılı bir ziyaret geçirdiklerini anlatan Ertuğruloğlu, müzakere sürecinin yapısından dolayı başarıyla sonuçlanmasının mümkün olmadığı görüşünü dile getirirken, Rum tarafını “zamana oynamak” ve “çözüm iradesi ortaya koymamakla” suçladı.

Ertuğruloğlu, Amerikan yönetiminden de yakın zamanda Kıbrıs konusunda bir yaklaşım değişikliğine gidecekleri yönünde izlenim edinmediğini belirtirken, “anavatan” Türkiye olmadan Kıbrıs Türkü’nün ada üzerinde varlığını sürdürmesinin mümkün olmadığını da ifade etti.

Tahsin Ertuğruloğlu, Amerika’nın Sesi muhabiri Mehmet Toroğlu’nun sorularını yanıtladı.

Mehmet Toroğlu - Amerika’daki temaslarınızı anlatır mısınız? Ne mesajlar verdiniz? Kimlerle görüştünüz? Adaya nasıl izlenimlerle dönüyorsunuz?

Tahsin Ertuğruloğlu - Önce New York ziyaretimiz gerçekleşti, Genel Kurul çalışmaları nedeniyle. Orada çeşitli ülkelerin dışişleri bakanlarıyla görüşme fırsatını bulduk, ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı toplantılarına katılıp orada birer de konuşma yaptık. Sonrasında Genel Kurul çalışmaları bitişiyle Washington'a geldik. Burada da çeşitli Kongre üyeleriyle, Temsilciler Meclisi üyeleriyle görüşme fırsatı buldum. Yoğun bir program oldu. Ayrıca iki tane düşünce kuruluşu ile toplantı yapıp orada Kıbrıs konusuyla ilgili görüşlerimizi paylaştık, sorulara cevap verme gayreti içerisine girdik.

Özü itibariyle bana göre son derece başarılı bir ziyaret oldu. Muhataplarımızın tepkilerinden yaptığım yorum, işittiklerini ilk defa işitmiş olduklarını, gayet eğitici birşeyler öğrendiklerini kendi ifadeleriyle gündeme getirdiler. Bu benim için çok olumlu birşey.

Kıbrıs konusunda artık alışılagelmiş edebiyatın dışına çıkıp artık bir neticeye varma gereğinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Neticeye varma derken de ya eski ortaklarımızla yeni bir ortaklık üzerinde anlaşacağız ya da anlaşmama üzerine anlaşacağız. Bu işin artık bir yerde sonuçlanması lazım. Önü açık müzakereler süreçlerinin sona ermesi lazım. 50 yıldır Kıbrıs konusunda müzakereler gerçekleştiriliyor. 50 yılda halledilmeyecek kadar karmaşık bir problem değildi. Her geçen yıl daha da bir karmaşık hale getirildi. Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti diye haksız bir şekilde tanınmasından kaynaklanan nedenlerle de BM gözetiminde 50 yıldır sürdürülen müzakerelerden de bir neticeye varılamadı ve varılamayacak da, benim yorumum. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının daha fazla zamanını harcamaya kimsenin hakkı yok. Bizleri ambargolar altında, izolasyonlar altında ezmeye kimsenin hakkı yok. Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığından atılan taraf olarak suçlu bizmişiz gibi muamele görmeyi hak etmiyoruz. Ortaklığı bozan tarafa bütün avantajları veren dünyanın artık bu noktadaki haksızlığı kabul edip Kıbrıs konusunda yeni bir sayfa açma gereğini hissetmesi lazım. Bunun için de bunu kendi başlarına yapmayacaklarını bilmemiz lazım, talepkar olmamız lazım, konuyu beklemedikleri şekilde gündeme getirip taleplerimizi masaya koymamız lazım, sistemi bir sarsmamız lazım.

Washington ziyaretimde bunu yapmaya çalıştım. Ama sadece Washington'da değil New York'taki temaslarımda da kiminle görüşmüşsem aynı mesajı vermeye özen gösterdim. Londra'da yaptığımız temaslarda da aynı mesajları vermeye özen gösterdim. Benim için önümüzdeki süreç gerçekten çok hayati, çok önemli. Müzakerelerin 3-5 aylık bir zamanı kaldı. Bu zaman dilimi içerisinde ya bir anlaşmayla bu işi noktalarız, ki ben olabileceğine hala daha inanmıyorum, hiçbir zaman inanmadım. Müzakere sürecinin yapısından dolayı böylesi bir müzakere sürecinin başarıyla neticelenmesi mümkün değil. Mantıki bir değerlendirme yapacaksanız mümkün değil. Hayal görmek istiyorsanız, gerçekleşmeyecek umutları sürekli pompalamaya çalışmayı bir siyasi beceri olarak görüyorsanız bunu yapın ama bunun başarıyla neticelenmesi, gerçekleşmesi sözkonusu değil. Dolayısıyla yeni birşeyler söylemek lazım, yeni bir sayfa açmak lazım. Bunun gereğini yapabildiğim kadarıyla muhataplarımıza söylemeye gayret ettim. Aldığım tepkiler bu mesajın alındığı yönünde oldu, dolayısıyla verimli bir ziyaret gerçekleştirdiğimi düşünüyorum.

Mehmet Toroğlu - New York’taki üçlü görüşmeden çıkan neticeler neler? Önümüzdeki sürece dair bir yol haritası belirdi mi? Görüşmeden sonra bir ümit, karşı tarafta da bir çözüm iradesi sezdiniz mi?

Tahsin Ertuğruloğlu - Böyle birşey olmadığı zaten net şekilde görüldü. Cumhurbaşkanının ziyareti kapsamında ben o süreç içerisinde yer almış birisi değilim. Sayın Cumhurbaşkanı kendi müzakere ekibiyle o temasları gerçekleştiriyor. Hükümetin herhangi bir mensubu müzakere heyetinin içerisinde değil. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı'nın üçlü görüşmeyi gerçekleştirdikten sonra bir hayalkırıklığı içerisinde adaya dönmüş olduğunu da herkes biliyor, kendi beyanatlarından da bu ortaya çıkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın beklentisi üçlüden sonra bir beşli görüşmenin gerçekleşmesiydi. Bu yönde bir yol haritasının belirlenmesi idi. Fakat Rum tarafının böyle bir yaklaşımı olmadığını da görebilmesi gerekirdi. Bunun gerçekleşmeyeceğini neredeyse herkes biliyordu. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu kadar ciddi bir hayalkırıklığı içerisine girmesini de ben anlayamadım. Şunu artık herkesin görebilmesi lazım, Rum tarafının Kıbrıs konusunu müzakere süreçleri sonrasında neticelendirme diye bir politikası yok. Zamana oynuyor. Olabildiğince zaman harcamak, Kıbrıs Türkü'nün vermekte olduğu mücadeleden vazgeçeceği günü beklemek, Kıbrıs Türkü'nün anavatanından kopmasını beklemek ve bir bunalım içerisinde sıkıntılardan dolayı artık mücadeleyi bırakıp Rum tarafının taleplerini kabul edeceği bir günü bekliyor Rum tarafı. Dolayısıyla bizim hangi cumhurbaşkanı olursa olsun bu rahmetli Denktaş beyle başladı, Talat'la devam etti, Eroğlu'’yla devam etti, şimdi Sayın Akıncı... Bizim cumhurbaşkanımızın kim olduğu önemli değil müzakere süreçlerinde. Sakat olan müzakere sürecinin kendi yapısıdır. Ve karşı tarafın müzakere sürecinin kendi yapısından kaynaklanan isteksizliğidir. Müzakere masasına müzakere etmiyor diye suçlanmama adına geliyor, orada sadece zaman harcıyor, Kıbrıs Türk halkının bir beklenti içine sokulmasını sağlıyor, olduydu, oluyordu, yarın olmadı öbür gün olur falan ve bu arada gerçek politikasını da müzakere süreci dışında uygulamaya devam ediyor, o da nedir: Kıbrıs Türkü'nü ambargolar altında ezmek, izolasyon tedbirlerini devam ettirmek, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci ülke diye suçlamaya devam etmek. Rum tarafının politikası bu. Bunu görmeden, bunu göremeden veya bunu görüp de görmezlikten gelerek Kıbrıs konusunda müzakere sürdürüp bunun başarıyla neticelenebileceğini beklemek biraz fazla iyimserlik oluyor. Daha gerçekçi olmamız lazım. Bunları söylemek demek anlaşma istememek demek değil, bunları söylemek demek tam tersine gerçek anlaşmayı zorlamaya çalışmak demektir, aldatmaca bir anlaşmayı değil. Yapmaya çalıştığımız bu.

Mehmet Toroğlu - Bu endişeleriniz ABD ve BM tarafından anlaşılıyor mu? Rumlar üzerinde yeni bir baskı uygulayacakları ya da yaklaşım değişikliğine gidecekleri yönünde bir işaret aldınız mı?

Tahsin Ertuğruloğlu - Mevcut Amerikan yönetiminden böyle bir beklenti içinde değilim. Çünkü buradaki temaslarım içerisinde gerek Dışişleri Bakanlığı'ndan gerekse Ulusal Güvenlik Konseyi'nden gerekse Başkan Yardımcısı'nın ofisinden yetkililerle de görüştük. Onlara da çok açık, net şekilde eleştirilerimizi beklentilerimiz izah ettik. Onların yaklaşımlarında herhangi bir değişiklik olacağına yönelik bir mesaj almadık. Onlar alışılagelmiş yanıtlarını vermeye devam ediyorlar. Çünkü verebilecekleri başka bir yanıt yok, özellikle bu konjonktürde. Amerika seçime gidiyor, BM'de de genel sekreter değişiyor. Standart yanıt; ‘Kıbrıs Türkleri'nin gündeme getirdiği sıkıntıların halledilebilmesi için, bu sıkıntıların ortadan kalkması için Rumlarla bir anlaşma sağlamanız gerekir’. Ama şunu göremiyorlar veya görmek istemiyorlar, Rumlarla anlaşma sağlanmasını engelleyen, kendilerinin Rumlara yaptığı muameledir, Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul etmeleridir onları ve onlara bütün tanınmışlığın bütün avantajlarını kullanma fırsatını verme ve Rumlar’ın eşit diye görmediği Kıbrıs Türkleri'yle bir eşitliğe dayalı anlaşma yapmasının önüne gerçek engelleri kendilerinin koyduğunu göremiyorlar. Hem anlaşmanın önüne engel koyuyorlar, dönüp bize de diyorlar ki bu sıkıntılarınızı aşmak için Rumlar’la anlaşın. Tamam ama anlaşmamızı engelleyen sizsiniz. İki tarafa eşit muamele yap. Kıbrıs'ta eşitsizlik temelinde sürdürülen müzakerelerden eşitlik temelinde bir anlaşmayla masadan kalkmanın mümkün olmadığını nasıl göremiyorsunuz? Sözde bir devletle sözde bir toplum arasında müzakere sürdürerek nasıl bir anlaşma sağlanabileceğini düşünüyorsunuz? Rum devletse Kıbrıs Türkü'nün de devlet olduğunu kabul edeceksiniz ve müzakereler devletten devlete zemininde olursa eğer gerçek eşitlik ancak o zamandır.O zaman bir anlaşma olasılığı gündeme gelebilir. Bunun da bir garantisi yok aslında ama 50 yıldır sürdürülen müzakere sürecinden daha gerçekçi bir müzakere süreci olabilir. Bunun denenmesine yönelik herhangi bir niyet de bu aşamada ben Washington'daki yetkililerden görmedim. Kongre üyelerinden de Kıbrıs konusunda bilgilendirilmeye ihtiyaçları olduğunu gördüm, haklı olarak herhangi bir detay boyutunda Kıbrıs'ı bilmiyorlar. Alışılagelmiş, klişeleşmiş Kıbrıs konusu bilgisi dışında ne kendilerini güncellemişler ne kendilerine güncel bilgiler aktarılmış. Dolayısıyla bu temasları yoğun şekilde devam ettirmemiz gerekir. Oturduğumuz yerde kimsenin bizim haklarımızı bize teslim etme diye bir düşüncesi olmayacağını görmemiz lazım ve haklarımızı talep ederek mücadeleye devam etmemiz lazım.

Mehmet Toroğlu - 2017 yılına da çözümsüz girilmesi halinde bunun doğuracağı riskler neler? Böyle bir durumda nasıl bir strateji izlemeyi düşünüyorsunuz? İzlenen yolda bir değişiklik sözkonusu olacak mı?

Tahsin Ertuğruloğlu - Onun yapılması gereğini gündeme getiriyorum, 50 yıldır çünkü tek bir konuya konsantre olunmuş çözüm. Ama bu çözümün sağlanmasını engelleyici herşey de yapılmış 50 yıldır. Dolayısıyla diyorum ki artık önü açık müzakere süreçlerine bir son verilmesinin kabul edilmesi lazım ve bu müzakereler neticesinde de 2016 sonuna kadar 3-5 aylık bir zaman kaldı, bir anlaşmaya gidilemediği takdirde sonra nelerin gündeme geleceğinin çalışmasını, hazırlığını şimdiden yapmak lazım, ki o gün geldiğinde düşünmeyelim ne yapacağız diye. Sadece Kıbrıs Türkü'nün yapması yeterli değil bu hazırlığı, çünkü biz kendi düşüncelerimizle önümüzde 5-6 seçenek belirleyebiliriz, bu 5-6 seçeneğin uluslararası camia tarafından hangisinin daha fazla kabul göreceği çok daha önemli, bizim kendi başımıza yaratacağımız B planı değil. Çünkü kendi başımıza yaratacağımız bir B planını dünyaya empoze etme diye bir olasılık da yok. Dolayısıyla şunun bilinmesi lazım; Kıbrıs Türkü'nün tek seçeneği eski ortaklarıyla tekrar bir ortaklığa girmek değil, bu seçeneklerimizden sadece bir tanesi. Benim kendi başıma düşünebileceğim en az 5-6 seçenek daha var. Biz bu çalışmayı kendimiz yapmamız lazım, anavatanımızla birlikte yapmamız lazım, anavatanımızın global güçlerle, Amerika gibi İngiltere gibi ülkelerle bu çalışmaları tartışması lazım. Herkesin statükonun sürdürülebilir olmadığını görerek bu müzakere sürecinden de bir anlaşmayla kalkılmazsa neyin olabileceği konusunda ciddi bir beyin fırtınası, hazırlık, tartışma, mutabakat içerisinde Kıbrıs'ta yeni bir sayfa açılmasının kaçınılmaz olduğunu görüp bunun gereğini yapması lazım. Bu seçeneklerin tam olarak ne olduğunu şu anda benim ifade etmem doğru olmaz çünkü bunlar sadece benim kişisel düşünebildiğim seçenekler, bunları açık açık ifade etmem halinde yanlış bir imaj vermiş oluyoruz sanki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümeti bu değerlendirmeyi yapmış gibi bir algı yaratılabilir, bu doğru değil. Bunu bizim kendi içimizde yaptığımız çalışmaları herhangi bir şekilde dışa yansıtmadan çünkü bunları dışa yansıttığımız takdirde sanki mevcut müzakere sürecini sabote etmeye çalışıyormuşuz gibi de yanlış bir algı da yaratılabilir. Yaptığımız o değil. Sadece diyoruz ki anlaşma için herkes hazırlanır, beklenti içerisine girer, bunun gerçekleşmediği noktada neyin olabileceğinin de hazırlığının yapılması lazım. Sadece yapmaya çalıştığımız ve herkeste bunun yapılması gerektiği bilincini kamçılamaya çalıştığımız bir süreç içerisindeyiz. Sanıyorum bunu iyi niyetle Kıbrıs konusuna bakan herkes bunun ne kadar doğru bir hareket tarzı olduğunu görmektedir, görecektir.

Mehmet Toroğlu - Türkiye ile temaslarınız ne düzeyde? Bu noktalarda mutabakat halindesiniz diyebilir miyiz?

Tahsin Ertuğruloğlu - Tabi ki anavatanımız olmadan zaten Kıbrıs Türkü'nün herhangi bir yere gitmesi sözkonusu değil. Anavatanı olmadan Kıbrıs Türkü'nün ada üzerinde varlığını sürdürmesi mümkün değil. Dolayısıyla Kıbrıs konusunun her sürecinde adım adım anavatanımızla bir dayanışma, görüş birliği içinde hareket etmeye yıllardır devam ediyoruz, bunda değişik birşey yok. Zaten önü açık müzakere süreçlerine artık izin verilmeyeceği politikası Ankara tarafından da uzun bir süreden beri dile getiriliyor ve Kıbrıs Türkleri'nin maruz bırakıldığı haksız muamelenin, ambargoların, izolasyonların artık kabul edilmeyeceği ve bu müzakerelerle bir neticeye varılırsa varılır, varılmadığı takdirde de başka şeyler konuşulur politikasının Ankara tarafından da gündemde tutulduğu herkesçe bilinmektedir.

STÜDYO VOA

Trump’a ‘sus payı davası’ öncesinde konuşma yasağı – 27 Mart
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG