Erişilebilirlik

‘Kayyum Toplum Gözünde Şiddeti Meşrulaştırır’


Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne daha önce kentte vali yardımcısı olarak görev yapmış olan Ankara’nın Etimesgut İlçesi Kaymakamı Cumali Atilla atandı. Atama kararı değişik kesimlerden tepki topladı.

Tutuklanan belediye başkanlarının üyesi olduğu Demokratik Bölgeler Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Tunç, uygulamaların 12 Eylül askeri darbesini hatırlattığını savundu. Tunç, “Bugün 12 Eylül ve diğer süreçlerin hepsine baktığımız zaman, 12 Eylül’de askeri cuntanın yaptığı şeylerin başında seçilmiş belediyelere askerler atayarak, memurlar atayarak halkın iradesini yok saymak olmuştur. 12 Eylül darbesinin çeşitli kurumlarına baktığımız zaman, tamamen merkezi, otoriter, baskıcı, otokratik ve yüksek hiyerarşiyi ortaya çıkaran bir örgütlenme, bir yönetim yapısını oluşturmuşlardı. Günümüzde AKP’nin 15 Temmuz darbe sürecini bahane ederek oluşturduğu yapı tamamen buna benzemektedir. Önceki belediyelerde olduğu gibi atanan kayyumlar hep memur ve katı bürokrasinin içerisinden; aynı zamanda güvenlik politikalarını darbe politikalarının yürütücüsü konumundaki kişilerden seçildi-- ya vali yardımcı ya da kaymakamdır. Diyarbakır Büyükşehir belediyesine bir kaymakamın atanmış olması halkın iradesinin yok sayılmış olması, büyük bir talihsizliktir. Türkiye’deki demokrasi için, hukukun üstünlüğü için, ifade özgürlüğü için, insan hakları açısından 100 yıllık kayıp olarak değerlendiriyoruz. AKP ve AKP’yi yönlendiren üst aklın temel hedefi hegemonyalarını arttırmaktır. Biz de Kürt siyaseti olarak bu son süreçteki AKP darbesinin püskürtülmesi için önermelerimiz var, projelerimiz var. Bu hak ve irade gaspını var gücümüzle topluma anlatmaya çalışacağız. Buna direnç oluşturmaya çalışacağız. Türkiye’nin hukuku açısından yüzyıllık bir kayıp vardır. Kayıp ortadadır, bugün artık Türkiye’de hukuktan bahsetmek imkansız. Demokrasiden bahsetmek imkansız. Kim hukuktan ve demokrasinden bahsediyorsa, gözlerini kulaklarını kapatmış ondan sonra ona söylenenleri tekrar eden birer robottur. İnsanları da robotlaştırmak istiyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ülke kanun hükmünde kararnamelerle, olağanüstü hal bahane edilerek yönetiliyor. Bu da bütün hakların ayaklar altına alınmasına yol açıyor. Hukuki anlamda parlamenter sistemlerde olan yasama yargı yürütme erklerinin dengeli şekilde yürütülmesi söz konusu ama bugün parlamenter rejim askıya alınmış, yargının bağımsızlığından bahsetmek imkansız, yasamanın etkinliği imkansız. Tek yerden yönetim anlayış mekanizması var,” dedi.

lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:14 0:00
Linki indirmek için

Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen ise kayyumun toplumda ayrışmaya yol açacağı görüşünde. Özmen, kayyumun demokrasi açısından kabul edilemez olduğunu belirterek, “Halk iradesiyle seçilmiş bir kişinin yerine atama usulüyle, merkezi hükümetin atama usulüyle bir kişiyi tayin etmesi, halkın iradesinin ona teslim edilmesi demokrasi açısından kabul edilebilir bir durum değil. Bu durum hukuk devleti ilkesini de zedelemekte, halkın iradesine, demokratik sisteme tamamen aykırı bir uygulama. Biz defaten bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini dile getirdik, ama ne yazık ki ilerleyen süreçlerde 30 civarında belediyeye kayyum tayin edildi en son olarak Diyarbakır gibi önemli bir kente ne yazık ki kayyum tayini gerçekleştirildi. Bunun toplumsal, sosyal karşılıkları var. Bu, halkta ayrışmaya, kırılmaya sebebiyet verecek bir uygulama. Toplumsal kesimlerin birbirinden ayrılmasına, uzaklaşmasına sebep verecek bir uygulama. Öte yandan Kürt meselesinin diyalog veya müzakere yöntemiyle çözülmesinin gerekliliğini; atılacak başka adımın olmadığını, bu sorunu çözüm noktasına getirecek başka bir anlayışın veya yöntemin olmadığını defalarca dile getirdik. Kürt meselesinin tıkanmasından, tekrar şiddet sarmalına dönüşmesinden, devletin Kürt meselesine dair bakışının geleneksel bakış açısına dönüşmesinden ve Kürt meselesini sadece güvenlik meselesi olarak ele almasının bir ürünü olarak görmek gerekir kayyum meselesini. Bu bakış açısıyla ne yazık ki tekrar bakılmaya başlandı. Kayyum uygulamasından derhal vazgeçilmesi gerekir. Halkın iradesine ve seçim sonuçlarına her bir ferdin saygı göstermesi gerekir. Seçilmişlerin yerine ancak yeni bir seçimle yeni kişiler gelebilir. Atama veya benzeri usullerle yapılacak görevlendirmeler kabul edilebilir görevlendirmeler değil,” diye konuştu.

lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:42 0:00
Linki indirmek için

Diyarbakır’da faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin Başkanı Mehmet Kaya, kararın şiddeti meşrulaştırmasından endişeli. Kaya, Diyarbakır’ın sembolik önemine değinerek, “Olay, sadece kayyum ataması değil. Sonuçta 7 Haziran sonrası gelinen süreçte hükümetin bölgeyle ilgili sorunun çözümünde güvenlik politikasını öne çıkarması, aynı zamanda siyasi alanın da tamamen daralmasına yönelik çalışması var. Hem örgüte, hem Kürt sivil siyasetine karşı güvenliği öne çıkaran politikası var, bunun daha önce de bir kaç adımını gördük. HDP ve DBP’li siyasetçilerin gözaltına alınması, sivil toplumun susturulması, Eğitim-Sen gibi kuruluşlarda öğretmenlerin gözaltına alınması; kayyum atanması…Bölgenin en önemli Kürt merkezi Diyarbakır’a kayyum atanması aslında sembolik anlamda önemli bir adım. Bu adımın topluma bir faydası olmaz, Diyarbakır halkına bir faydası olmayacağı gibi… İşin sembolik yönünü; biraz da toplumun iradesine yönelik bir adım olarak görmek lazım. Bu kadar büyük merkezler dururken özellikle Diyarbakır’a operasyon yapılması hükümetin Kürt siyasetine verdiği net bir mesaj olarak görmek lazım. Bunu, hukuk içinde değerlendirmek çok doğru değil artı şunu da görmek lazım; Diyarbakır 2 milyona yakın nüfusu olan bir kent. Bu kenti vali ve yeni atadığınız vali yardımcısıyla, kenti bilmeyen, kent geçmişi çok olmayan, seçimle gelmemiş insanlarla yönetmeye çalışmak vatandaşı da cezalandırmakla eş anlam taşır. Beraberinde Kürt siyasetinin siyasi alanda uzaklaşması ve toplumun Kürt siyasetinin sivil alandaki çözümünden umudunu kesmesi, bu da aynı zamanda şiddeti meşrulaştırır toplumun gözünde. En tehlikeli olan budur.Geçmişte ‘demokratik adımların atılmaması ve siyasi partilere saldırı PKK’ye katılımı artırır’ tezimiz ne kadar doğru çıktıysa bugün de ‘bu tür operasyonların, bu sorunun siyasi alanda çözümünün önünü tıkayıp şiddeti yöntem olarak seçen örgütün meşruiyetini arttırır’ diyoruz. Bu da büyük travmaların ölümlerin yaşanmasına neden olur hem de sorunun daha da kangrenleşmesine neden olur, ”şeklinde konuştu.

lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:03:38 0:00
Linki indirmek için

STÜDYO VOA

EKOTÜRK Stüdyo VOA
lütfen bekleyin
Embed

No media source currently available

0:00 0:29:44 0:00
XS
SM
MD
LG