Erişilebilirlik

İngiliz Yönetmen Ken Loach'a 80 Yaşında Altın Palmiye


Fransa'nın sahil kenti Cannes'da düzenlenen Uluslararası Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülleri sahiplerini buldu. Cannes jurisi, bu yıl en büyük ödül olan "Altın Palmiye" ödülünü İngiliz çalışma yaşamının "bireyi ve insani değerleri nasıl yok ettiğini" anlatan "Ben, Daniel Blake" adlı filmiyle, dev yönetmen Ken Loach'a verdi. İkinci Altın Palmiye ödülünü kazanan Ken Loach, ödül gecesi sert konuşu, ödülün ardından Fransız çalışanlarının mücadelesine ve iki aydır süren "Gece Ayakta" eylemine destek verdi.

Birbirinden iddialı filmlerin yarıştığı 69'uncu Cannes Film Festivali, 12 gün süren sinema şöleninin ardından, geleneksel ödül töreni ile son buldu. Sinemayı bırakacağını söyleyen ancak bir türlü bırakamayan Ken Loach, ikinci kez "son filmim" dediği "Ben, Daniel Blake" ile ikinci kez Altın Palmiye almayı başardı.

Loach, Francis Ford Coppola, Shohei Imamura, Emir Kusturica, Bille August, Dardenne Kardeşler ve Michael Haneke'nin ardından Altın Palmiye'yi ikinci kez alan 8'inci yöentmen oldu.

Sert ödül konuşması

Ödül konuşmasında "neo-liberalizmi" kınayan İngiliz solunun önemli isimlerinden 80 yaşındaki Ken Loach, "Şu anda içinde yaşadığımız dünya son derece tehlikeli. Neo liberaller dediğimiz bir ideolojinin empoze ettiği ve bizi felakete götürecek bir kemer sıkma politikasını kıyısındayız. Bu politika, Yunanistan'dan Portekiz'e milyonlarca insanı sefalete sürüklerken, bir küçük grubu utanç verici bir şekilde zenginleştirdi. Kemer sıkma politikaları umutsuzluğa, umutsuzluk aşırı sağın kazanmasına yol açıyor. Şimdi başka bir dünyanın olanaklı olduğunu söylemek daha da acil" dedi.

Filmlerinde sosyal sefaleti işleyen ve sessizlerin sesi olmaya çalışan Ken Loach, Cannes Film Festivali'nde 2006 yılında, "Le Vent se lève/Rüzgar yükseliyor" adlı filmiyle, ilk Altın Palmiye ödülünü kazanmıştı. Yönetmen 2012'de "La Part des Anges/Meleklerin payı" 1993'te de "Raining Stones/Taş Yağmurları" adlı filmleriyle Jüri özel ödülünü kazanmıştı.

Sürpriz ödüller

Cannes jurisinin verdiği ödüller, hem oyuncular hem de sinema eleştirmenleri açısından sürpriz oldu. Sinema dünyasının genç yeteneği 27 yaşındaki Kanadalı yönetmen Xavier Dolan, "Juste la fin du monde" filmiyle "Büyük Ödül"e layık görüldü. "En iyi mizansen" ödülünü, Fransız yönetmen Olivier Assayas'ın "Personnal Shopper" ve Romanyalı yönetmen Crsitian Mungiu'nun "Baccalaureat" filmi paylaştı.

En iyi kadın oyuncu ödülünü, Filipinli yönetmen Briallant Mendoza'nın "Ma Rosa" filmindeki rolüyle Filipinli oyuncu Jaclyne Jose, en iyi erkek oyuncu ödülünü de İranlı yönetmen Aşgar Ferhadi'nin "Müşteri/Client" adlı filmindeki rolüyle Şahab Hüseyni kazandı.

Aşgar Ferhadi'nin filmi "Müşteri" en iyi senaryo ödülünü de almayı başardı. İngiliz yönetmen Andrea Arnold'un "American Honey" adlı filmi de Juri ödülünü aldı.

"Altın kamera" ödülü, "Yönetmenlerin 15'lisi" bölümünde gösterilen , genç yönetmen Houda Benyamina'nın ilk uzun metraj filmi "Divines/ilahi" filmine verildi.

Kısa metraj altın palmiye ödülünü ise İspanyol yönetmen Juanjo Gimenez'in "Timecode" adlı eseri kazandı. Juri Brezilyalı yönetmen Paulo Miranda Maria'nın "Şeytanla Dans eden genç kız" filmine de "kısa metraj mansiyon" ödülü verdi.

Maren Ade'nin hayal kırıklığı

Festival'deki gösteriminde en çok alkışı alan Alman yönetmen Maren Ade'nin "Toni Erdmann" filminin ödül almaması sosyal medyada ve gazetelerde yer alan yazılarda sert bir dille eleştirildi. Le Monde gazetesi, "Cannes bildiğiniz gibi, bu artık bir Cannes teorisi: Kötü seçimler, en büyük ödülleri alıyor..." yorumu yaparken, Le Figaro gazetesi de Toni Erdmann'ın ödül alamamasını "Ödül jurisi büyük filmleri unuttu, sinemasal bir miyop olma durumu" dedi.

STÜDYO VOA

IMF Avrupa Dairesi Direktörü Kammer: “Türkiye’deki ekonomik programı destekliyoruz” – 19 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:51 0:00
XS
SM
MD
LG