Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ben yakından takip edildiği ülkelerin başında Almanya geliyor. İki ülke arasındaki özellikle AB bağlamındaki ilişkiler geneline bakıldığında, birbirini tamamlayıcı nitelikte.
Avrupa Birliği çatısı altında atılan hemen her adımı, alınan her kararı birlikte şekillendiren iki ülke, siyasi literatürde ‘Fransız – Alman lokomotifi’ olarak tanımlanıyor. Ekonomiden, güvenliğe, teröre karşı ortak mücadeleye hemen hemen her alanda ortak politikalar son yıllarda ivme kazandı.
Ancak AB ile kurucu maddeleri müzakere etmeyi ve üyeliği referanduma götürmeyi amaçlayan Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen’in kazanma olasılığı, Berlin’de siyasetçiler arasında ve Alman ekonomi çevrelerinde endişe ve kaygıya neden oluyor. Eski Dışişleri Bakanı, yeni Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier Fransız seçimlerine müdahil olarak, sağ popülist Ulusal Cephe’nin adayına oy vermeme çağrısı yaptı ve Fransa’nın Avrupa Birliği’nin temel direği olduğunu, ülkenin birliği terk etmesinin Avrupa’yı güçsüz kılacağını söyledi.
Başbakan Angela Merkel ise, doğrudan tavır koymadı, ama muhafazakar François Fillon ve liberal Emmanuel Macron ile Berlin’de bir araya gelerek, dolaylı olarak bu adaylara sıcak baktığını belli etti.
Marine Le Pen ise, geçen Çarşamba akşamı mülteci kriziyle ilgili olarak Merkel'in Türkiye'nin Avrupa'ya şantaj yapmasına izin verdiğini savundu ve Almanya’nın ağır bir siyasi hataya imza attığını öne sürdü. Le Pen, Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Fransa'nın ulusal sınırlarını yeniden kapamak niyetinde olduğunu ve Euro bölgesinden çıkacağını belirterek, Merkel’e adeta meydan okudu.
Merkel AB'nin Sona Ermesinden Kaygılı
Berlin’de Merkel’e yakın siyasi çevreler, başbakanın İngiltere’nin Brexit sürecini resmen başlatması sonrasında, Fransa’nın da AB’den ayrılması durumunda birliğin sona ereceği görüşünde olduğunu, Fillon yada Macron’un seçimleri kazanmasının ise, AB’ye kendini toparlama ve sorunlarını aşarak dinamizme geri dönme fırsatı yaratacağına inandığını belirtiyorlar.
Merkel, geçen ay İtalya ve İspanya Başbakanları ile Fransa Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla düzenlenen dörtlü mini-zirvede, "Eğer Avrupa tıkanıp kalırsa ve daha fazla gelişemezse, o zaman bu barış çalışması, tahmin edebileceğinizden daha hızlı bir şekilde tehlikeye düşer" şeklinde konuşmuştu.
Ekonomi çevrelerinde farklı senaryolar
Alman mali piyasaları ve ekonomi çevreleri de Fransa seçimlerini yakından takip ediyor. Marine Le Pen’in siyasi amaçları arasında Euro yerine Fransız Frankı’na dönüş ve ülke borçlarının yeniden revize edilmesi de yer alıyor.
Alman ekonomistler Le Pen’in kazanması ve Avrupa Birliği içinde GSMH’nin yüzde 15’ini oluşturan Fransa’nın Euro’dan çıkması durumunda Avrupa’da borsaların yüzde 15 gerileyeceğini, Euro‘nun hızlı ve sert bir düşüş yaşayacağını tahmin ediyor.
Sağ popülist adayın kaybetmesi durumunda ise Euro‘nun dolara karşı değer kazanacağından ve tüketici güveninin artması sonrasında, AB ülkelerinde ekonominin daha iyi duruma geleceğinden yola çıkılıyor.
Almanya için Alternatif Partisi'ne örnek olabilir
Fransa seçimin Almanya’da ilgi uyandıran bir diğer noktası ise, sonucun kıtada yükselen popülizm dalgasına olası etkileri. Marine Le Pen’in Cumhurbaşkanlığına seçilmesi ihtimali, özellikle Almanya’daki sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’ni yakından ilgilendiren bir durum.
AfD’nin kadın lideri Frauke Petry, Marine Le Pen’e olan siyasi sempatisini her fırsatta dile getirirken, İslam ve göçmen karşıtı söylemlerinin benzerlikleri dikkat çekiyor. Petry ve partisi, Almanya Başbakanı Angela Merkel'i göçmen politikaları nedeniyle hedef alıyor ve AB’nin geleceği konusunda da Fransa’daki Ulusal Cephe’ye benzer bir politika izliyor.
24 Eylül’de yapılacak Almanya genel seçiminde, AfD’nin iktidara gelme olasılığı yok. Ancak yapılan analizlerde, Fransa’daki sonucun Almanya’daki popülist, göçmen ve AB karşıtı siyasetlere de yansıyacağı, Le Pen’in olası yenilgisinin ise Merkel’in liberal göçmen politikalarının popülist kaygılara kapılmadan sürmesine neden olabileceği belirtiliyor.
Cem Dalaman Berlin
