Michael Keaton’un canlandırdığı Riggan Thomson, 20 yıl önce süper kahraman filmleri serisi Birdman’le ünlenen ancak artık unutulan eski bir film yıldızı. Saygı ve itibar peşinde olan Riggan, şansını Broadway’de deniyor.
Riggan, oyunda rol alması için Broadway’ın saygın aktörlerinden Mike’la anlaşıyor. Ancak ikilinin ilişkisi düşmanlık boyutuna ulaşıyor.
Galaya birkaç gün kala iyice dağılan Riggan’a bir darbe de eleştirmenlerden geliyor.
Oyuncular sürekli ağız dalaşı içinde. Yapım masrafları çığ gibi büyüyor. Uyuşturucu tedavisi yeni tamamlayan kızıysa Riggan’dan nefret ediyor.
Yönetmen Alejandro Gonzales Inarritu, hikayeyi Riggan’ın bakış açısından anlatıyor. Bir yandan kimliğini sorgulayan Riggan, diğer yandan zıt değer yargılarına sahip bir dünyada umutsuzca kabul görmeyi bekliyor.
Michael Keaton, gerçek dünya ile gerçeküstü dünya arasında gidip gelen Riggan rolünü son derece dengeli bir yorumla oynuyor.
Kibirli ancak özgüvenden yoksun karakter oyuncusu Mike’ı, Edward Norton, Riggan’ın öfkeli kızı Sam’i ise Emma Stone canlandırıyor. Filmin en büyük özelliği, tek seferde çekilmiş hissi uyandıracak şekilde kurgulanmış olması. Bir sahneden diğerine geçişlerin kesintisiz olması, Riggan’ın yaşadığı sıkıntılardan hiç rahat nefes almadığı hissine kapılan izleyicide tedirginlik uyandırıyor.
Alejandro Gonzalez, “Yaşamımız da kesintisiz bir film karesi gibi. Sabah kalkıyoruz ve tüm gün akıp gidiyor. Bundan kaçış yok” diyor.
Bunun için oyuncuların son derece hazırlıklı olması gerekiyordu.
Alejandro Gonzalez, “Hiç doğaçlama yok. Roller kusursuz zamanlama içinde, üzerinde çok iyi çalışılarak hazırlandı” diyor.
Film, hayatın kendi temposunu yansıtacak şekilde, mola vermeden akıyor.
