Avrupa'dan ve özellikle de Almanya’dan Suriye'de ve Irak'taki terör örgütü IŞİD'e katılmaların bir türlü önü alınamıyor. Alman makamları IŞİD'e katılmak üzere gidenlerin sayısının yaklaşık 700 olduğunu ve bunların 100 kadarının da genç kızlardan oluştuğunu düşünüyor.
Batılı ülkelerden en az 550 civarında kadının örgütün kontrolü altındaki bölgelere gittiği tahmin ediliyor.
Alman iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı verilerine göre, IŞİD’e Almanya’dan katılan kadınların yarısından fazlası 25 yaşından küçük.
Konuyla bağlatılı haberlerde Müslüman kadınların radikalleşmesine paralel, Almanya’nın her şeye rağmen konforlu koşullarını bırakarak neden böyle bir adım attıkları da tartışılıyor.
Ülke okullarında eğitim gören, sosyalizasyonu orada yapan, aile ve arkadaş çevresine sahip olan ve yaşadığı toplumda cinsiyet eşitliği şansı bulunan bir Müslüman göçmen kökenli genç kız neden her şeyi geride bırakıp ‘baş kesen teröristler’ olarak bilinen ve tüm dünyanın tüylerini ürperten erkeklerin yanına gidiyor?
Almanya’da uzmanlar bu soruyu ‘aile baskısı, dışlanmışlık duygusu, İslamofobinin ve göçmen düşmanlığının artması’ gibi basmakalıp analizlerle açıklamaya çalışırken, IŞİD’e katılan ya da Almanya’ya geri dönen kadın ve genç kızlarla yapılan röportajlar, çoğunun IŞİD’in temsil ettiği radikal İslami hayat tarzını ve cihada katılmayı idealize ettiklerini ve kendi kararları ile gittiklerinin gösteriyor.
Örgütün Almanya’dan giden kadınlardan oluşan El Hansa Tugayları tarafından basılan ve Almanca’ya çevrilerek, dün kamuoyuna tanıtılan bir kitapçık, IŞİD'in kadınlara olan bakışını ve gündelik hayatı nasıl tasarladığını, aynı zamanda ne şekilde sınırladığını ortaya koyuyor.
‘İslam Devleti'nin Kadınları’ adlı kitapçığı yorumlayarak, tercüme eden Paderborn Üniversitesi İslam İlahiyatı öğretim üyesi İran asıllı Hamide Mohagheghi, söz konusu kitapçığın öncelikli hedefinin Müslüman kadınların varlık nedenlerinin Batılı değerler ile uyuşamayacağını ve ‘İslam’a inanan bir kadının Allah’ın emrettiği yaşam tarzını tüketime odaklı, iki yüzlü, inançsız ve cinsiyetçi Batılı toplumlarda ayakta kalmasının imkansızlığını’ kanıtlamak olduğunu savunuyor.
Örgütün temel olarak kadın düşmanı olduğunu öne süren Mohagheghi, kitapçıkta IŞİD’in temsil ettiği İslam anlayışının, Hz. Muhammed’in arzuladığı tarzda, kadının konumunun belli bir çerçevede tanımladığı anlayış şeklinde anlatıldığını belirtiyor.
Kitapçıkta kadın ve genç kızların tüm yaşam alanları ile ilgili somut talimatlar yer alıyor. Bir kızın 9 yaşında evlendirilmesi meşru sayan ve ‘İffetli kızların çoğu 16, 17 yaşında evlendirilmiş olmalıdır’ diyen kitapçıkta, kadınların birincil işlevinin gözlerden uzak, evde oturup cihada katılan kocalarını desteklemek ve çocuk doğurmak olduğu vurgulanıyor.
İstisnai durumlarda ve sadece öğretmenlik ve doktorluk gibi meslekleri olan kadınların günde birkaç saatliğine çalışmak için evlerinden çıkabileceğini buyuran kitapçıkta, ‘Kadını evden çıkaran kâfir Batı'nın kadın modeli başarısızlığa uğramıştır’ sözleriyle feminizm eleştiriliyor ve kadınların erkeklerle eşit olma fikrinin kadınlar açısından sadece dert ve sorun getirdiğini öne sürülüyor.
Kadınların gözlerini tamamen kapatarak örtünmesi dini zorunluluk olarak tanımlanırken, ‘moda evlerinin ve güzellik salonlarının iblisin işi’ olduğu iddia ediliyor. Kitapçıkta kadınlara şiddet uygulanabileceğine dair pasajların ve ayetlerin olmaması dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler'in Cinsel Şiddetle Mücadele Sorumlusu Sainab Bangura, bundan kısa bir süre önce yayınladığı raporda IŞİD'in ele geçirdiği bölgelerde Ortaçağ toplumu oluşturmaya çalıştığınını, örgütün kadınları köle olarak algıladığını ve ‘Elimizde sizi bekleyen bakireler var. Onlarla evlenebilirsiniz' diye propaganda yaparak, yabancı savaşçı kazanma stratejisini izlediğini açıklamıştı.
