Boston Globe, Afganistan'da Taleban’ın, öldürdüğü on yardım görevlisini misyonerlikle suçladığını hatırlatıyor. Gazete, Taleban’ın kendisini İslam’ın savunucusu olarak göstermeye çalıştığını belirtiyor ve bu oyuna gelinmemesini istiyor:
“Taleban’ın iddiasının hiçbir doğru tarafı yok. Öldürülen on yardım görevlisi, 5 bin metreden fazla yükseklikteki dağlarda yaya dolaşarak köylülere göz sağlığı hizmeti götüren idealist insanlardı. Taleban propagandası, dini inanç ve aşiret kimliğini etkileyecek duygulara seslenmeyi amaçlıyor. İşte tam da bu nedenle Amerikalı politikacılar ve kamuoyunda öne çıkan isimler, İslamiyet’in şiddet ve terörle eş anlamlı olduğunu öne sürmekten kaçınmalıdırlar. Eğer Taleban kendi karşıtlarının dini bir çatışmaya özgü bir dil kullanmasını başarabilirse, propaganda savaşını kazanır ve masum yardım çalışanlarını öldürme suçlamasından kurtulur.”
Christian Science Monitor, yeşil enerji kullanımının yaygınlaşması için gereken nakil hatlarının çok pahalıya mal olacağını kaydediyor. Gazete, bu nedenle temiz enerjinin yerel düzeyde üretilmesi çağrısında bulunuyor:
“Amerika’da yaklaşık 750 bin evin, elektrik dağıtım şebekesinden çıkarak kendi elektriğini yenilenebilir kaynaklardan ürettiği tahmin ediliyor. Peki ama elektrik dağıtım şebekesi içinde kalmak isteyen tüketicilere güneş ve rüzgar enerjisi nasıl ulaştırılabilir? Yüksek voltajlı yeni hatlar oluşturmanın yollarından biri de yerel düzeyde yeşil enerji üretenlerin mikro şebekelerle birbirine bağlanmasıdır. Mikro şebekeler, büyük tesisleri tamamlayıcı bir işlev görebilirler. Ancak daha da önemlisi, elektrik dağıtımını güvenli biçimde sağlayabilirler, terör saldırılarına karşı enerji güvenliğinin artmasına katkıda bulunabilirler ve iklim değişikliğine karşı yeşil enerjinin yaygınlaşmasına yardımcı olabilirler. Kongre’de iklim değişikliğiyle ilgili tasarılar beklerken, karbon kirliliğini artırmayacak biçimde yerel elektrik üretilmesi konusu da göz ardı edilmemelidir.”
New York Times Amerika'da, Medicare-Mediacaid adlı sağlık programının ve sosyal güvenlik sisteminin sanıldığı kadar zor durumda olmadığını savunuyor. Ancak gazete, yine de uzun vadeli önlemler alınması gerektiğini vurguluyor:
“Açıklanan rapora göre, Medicare’in hastanelerin masraflarını karşılayamayacak duruma gelme tarihi 2017’den 2019’a uzadı. Sosyal güvenlik sistemi ise, hiçbir değişiklik yapılmasa bile 2037 yılına kadar emekli maaşlarını ödeyebilecek durumda. Elbette, her iki program da uzun vadede sağlıklı görünmüyor. Ancak açıklanan raporlar, Kongre üyelerinin her iki programı da uzun vadede güçlendirecek bir reforma gitmesi için yeterince zaman olduğunu gösteriyor. Medicare, çözülmesi güç bir problem. Ona kıyasla sosyal güvenlik sorunu daha kolay çözülebilecek bir durumda. Asıl kaygı veren sorun ise, Washington’da aşırı partizan bir atmosferin bulunması…”
USA Today de sosyal güvenlik sisteminin çökeceği yönündeki kaygıların yersiz olduğunu belirtiyor. Gazete, sosyal güvenlik sisteminin Amerikan toplumunun sigortası olduğunu da ekliyor:
“Sosyal güvenlik sistemi, Amerikan toplumunda pek benzeri görülmeyen bir ahlaki ve siyasi sorumluluktur. Amerikan siyasi sisteminde sosyal güvenliğe dokunanın elektrik çarpmışa döneceği ifadesi şaka değildir. Yıllarca sorumluluk duygusuyla çalışan ve her ay primlerini yatıran her işçi, zamanı geldiğinde hükümetin de verdiği sözü tutarak emekli maaşını ödemesini bekler. Sosyal güvenlik, Amerika’nın yoksullukla mücadeledeki en etkin sistemidir. Piyasalar çökse bile, emeklilerin bundan etkilenmemesi gerekir. Emekli sayısının artmasıyla birlikte ödenen prim ve emekli maaşlarında bazı düzenlemelere gidilmesi gerekebilir. Ancak diğer alternatiflerin ne kadar kötü olduğu göz önüne alındığında, sosyal güvenlik sisteminin çökmeyeceği konusunda çekinmeden bahse girebilirsiniz.”