Erişilebilirlik

Amerika'da Yaşayan Türk Çocuklarına Türkçe Eğitim Projesi


Amerika'da Yaşayan Türk Çocuklarına Türkçe Eğitim Projesi
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:57 0:00

Yurtdışında yaşayan Türk ailelerin yaşadıkları sorunlardan biri, çocuklarının istedikleri düzeyde Türkçe öğrenememeleri. Özellikle Amerika’da sık karşılaşılan bu duruma çözüm arama çabası bugün birçok aileyi üzen bir konu. İşte Amerika’daki Türkler’in çatı kuruluşlarından Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) ve Başkent Üniversitesi’nin işbirliğiyle hazırlanmakta olan proje, bu sorununu gidermeyi amaçlıyor.

2013 yılında üzerinde çalışmaya başlanan ve ilk taslağı 2014 yılı Nisan ayında oluşturulan ‘Parlak Gelecek’ başlıklı proje, internet platformu üzerinden çocuklara Türkçe dili desteği veriyor.

İlk aşamada Amerika için planlanan proje şu anda pilot aşamasında ve yakında tam kapasite faaliyete başlaması hedefleniyor. Amaç, yabancı bir ülkede olmaları nedeniyle Türkçe dil becerileri tam olarak gelişmeyen çocuklardaki bu eksikliği tamamlamak, ailelere bu anlamda destek olmak. Projenin hazırlanması aşamasında tamamen özgün bir ders programı oluşturulması için gayret edilmiş.

"Çok değişik bir müfredat hazırladık"

Proje üzerinde çalışan ATAA Başkent Bölgesi Başkan Yardımcısı Kayhan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Özellikle burada yaşayan çocukların en büyük sorunlarından biri canlarının sıkılması. Bu nasıl? Yani bir sistemin önüne geçtikleri zaman örneğin Türkçe eğitimi pek almak istemeyebiliyorlar. Veya teorik olarak aldıkları bilginin en büyük problemlerinden biri çocuk çok teknik veya çok gramer olduğu zaman büyük bir sorunla karşılaşıyor ve sıkılıyor. Biz bunu aşamalı bir şekilde hem Başkent Üniversitesi’ndeki hocalarımızdan hem Amerika'daki eğitim grubuyla birlikte daha çok konuşma diline yatkın Türkçe'yi baz aldık. Yapmış olduğumuz müfredat tamamiyle çok değişik bir müfredat. Tabi ki teorik olarak yararlandığımız, hem Avrupa hem Amerika sentezini birleştirdik. Yani bizim eğitim fakültesindeki hocalarımız, ayriyeten de Türkiye'deki öğretmenlerimiz de aynı fikirler üzerinde hareket ederek çok daha kendine özgü, özerk, değişik bir müfredat uygulandı.”

"Okullarda uygulanacak"

Yılmaz’a göre, şu anda pilot aşamasında olan projenin en geç 2018 yılı başında tam kapasite faaliyete girmesi planlanıyor. Çocukların motivasyonlarını kaybetmemelerini amaçlayan düzenlemeler içeren projenin ana uygulama platformlarının başında da okullar geliyor.

“Pilot aşaması üç kadameli olarak devam ediyor. Şu anda üçüncü pilottayız. Seattle'daki bir Atatürk okulunda bu pilot çalışması devam ediyor. Amacımız özellikle bu programın her yerden ulaşılabilmesini sağlamak. Şu andaki en önemli konulardan bir tanesi, öğrenci herhangi bir şekilde kısıtlama yapmadan tabletinden veya bilgisayarından rahatlıkla girebilmesi. Yani burada bir kısıtlama getirmiyoruz. Hatta sürücülerde de bir kısıtlama olmasın diye internet explorer olsun, diğer sürücülerin de iyi bir şekilde kullanılması için onların da gelişmesini sağlıyoruz. Çünkü çocuklar biliyorsunuz enteresandır, bir alışkanlıkları varsa o alışkanlıklarını başka bir alışkanlıkla pek değiştirmek istemeyebilirler. Yani bir sisteme girdikleri zaman aynı sistemi kullanabilirler. Derler ki neden ben bu sistemde bunu açamıyorum? Biz ondan da kurtulmak istiyoruz. Bundan dolayı onlara bütün imkanları sağlamak için böyle bir çalışma yaptık.

Amacımız 2017'nin sonu ve 2018'in başı itibariyle okullara bunu ek bir eğitim platform olarak sunmak. Bundan tabii ki öğretmenler çok büyük bir fayda sağlayacak. Şu andaki görüştüğümüz öğretmenler de çok memnunlar, önemli bir durum teşkil ediyor.”

"Başka alanları da dahil etmeyi ve Amerika ötesine de açılmayı planlıyoruz"

Kayhan Yılmaz, projenin ilerleyen aşamalarında müfredata Türkçe dili dışında başka alanları da dahil etmek ve Amerika’nın ötesine de açılmanın planlandığını belirtti.Yılmaz ayrıca, projeye gelen tepkilerin çok olumlu olduğunu söylüyor.

“İlk olarak Türkçe dili aldık, ondan sonra belki tarih, coğrafya gibi konular da sözkonusu olabilecek. Şu ana kadar ilk aşamadaki bilgi dağarcığı ve gelen cevaplar çok olumlu. Şöyle bir durum da var; bunu da biz tabi çok dikkatli bir şekilde bakıyoruz ve inceliyoruz pilotlarda, daha iyisini yapmak için onlardan daha iyi bilgiler almak istiyoruz ve bunlar için de yapıcı eleştiri dediğimiz iyi bir şekilde bize verilen öneriler de mevcut. Örneğin diyorlar ki, bir hiç Türkçe bilmeyen bir öğrenci nasıl anlayacak sizin istemiş olduğunuz egzersizdeki bilgileri? Biz onun için mesela bu bilgiyi aldık ve altına İngilizce açıklamalarını izah etmeye başladık ki çocuklar sıkılıp bırakmasınlar diye.

Amacımız Amerika içinde bu müfredatta çalışmak isteyen bütün okullara Türkçe eğitimi için destek vermek. Mümkün olduğu kadar yalnız Amerika’yla da kısıtlı kalmadan diğer ülkelere de ulaşabilmek. ATAA Avustralya'da onların direktörüyle bir görüşmem oldu. Bu görüşme sırasında onlar çok şaşırdılar. ‘Siz müfredat bile hazırlamışsınız, lütfen müfredat konusunda da bize yardımcı olun’ diye geldiler. Tabi oraya doğru daha açılmak o kadar kolay değil, bunu metodlu bir şekilde yapmak gerekiyor. Bundan dolayı bu fikri rafa kaldırmadık ama Amerika'yı tam anlamıyla bitirdikten sonra diğer ülkelere de ulaşmak bizim izin amaç.

"Sistemin en büyük özelliği bir destek sistemi olması"

Projenin Başkent Üniversitesi ayağında görev yapan Yrd. Prof. Dr. Halil Ersoy da, hazırlık süreci ve teknik ayrıntılarla ilgili olarak şu bilgileri verdi:

“Türkçe'yi 5 kurda ele aldık. A1, A2, B1, B2 ve C1. Bunları online ortamlara taşımak kolay değil. Müfredatı oluşturduktan sonra bu defa işin teknik boyutları geldi. Dolayısıyla müfredatımız orijinal bir şekilde elimizde oluştu. Hala bir kısmı oluşturuluyor. Biz proje içerisinde aslında iki farklı ekibiz Başkent Üniversitesi’nde. Bir içerik uzmanları olarak çalışan bir ekibimiz var, ki bunda ATAA'nın de ortak biçimde ilerliyor müfredat çalışmaları. Teknik boyutta ise teknik ekibe gelen senaryolar artık ürünleştiriliyor, yani yazılım haline geliyor.

Sistem aslında tek başına sıfırdan oturup çalıştığınızda sizi belli bir noktaya getirmek üzere tasarlanmadı. Bu sistemin en büyük özelliği bir destek sistemi aslında olması. Burada yanılgıya düşmemek lazım. Çünkü dil öğrenmek kolay bir süreç değil, biz de bunun farkındayız. O yüzden gerek veli denetiminde gerekse öğretmen denetiminde öğrencinin aldığı Türkçe eğitimine destek olabilecek, onları doğru metod ve müfredatla daha fazla pratik yapma şansı sunacak bir ortam. Umarım başarılı oluruz.”

Ersoy, her bir kurun 10 ila 15 üniteden oluştuğunu ve sistemin, velilerin çocuklarının ilerlemesini takip etmelerini sağlayacak altyapıyı da içerdiğini söyledi.

STÜDYO VOA

Mehmet Şimşek’ten “harcamaları azaltma” mesajı - 18 Nisan
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG